Herkesin üstünü örttüğü bir gerçek program var ki o da şu: Haberler. Haberler artık izlenmiyor. Ama haklılar onun da çivisi çıktı. Belli başlı 8-10 haber verildikten sonra 1000 tane reklam alınıyor. Nedense haberler de kanal sahiplerinin istekleri doğrultusunda taraflı. Hiç ana haberlerde şehirlerimizden birinde 15 yaşında bir kızcağıza 10 kişi tarafından tecavüz edildikten sonra öldürülüp kuyuya atıldığı haberi gibi haberler göremiyoruz. Doğalgaz parası ödenmediği için gazı kesilen okulda okuyan minik çocukların titrerkenki hallerini de göremiyoruz. Bir de şunu dinleyin: Erzurum’un bir köyündeki bir ailenin reisi adamcağız kanserden ölüyor. Karısı 6 çocukla kalıyor. Bunlara Tedaştan görevliler geliyor ve evlerinde sayaç olmadığı için ve paraları da olmadığı için annelerini -iki en küçük çocukla beraber- hapse attırıyorlar. Konu komşu para toplayıp ödemelerini yapıyorlar ama kadın hala içerde. Dört çocuk –en büyüğü 17 yaşında- evde kuru ekmek yiyorlar. Şimdi bu annenin psikolojisinin durumu ne haldedir bilen var mı? Ya da o dört çocukcağızdan bu saatten sonra vatana millete hayır gelir mi? 5-10 sene içinde büyüdüklerinde vatana millete hayırlı evlatlar mı olurlar, yoksa düşman mı?
Ben bundan sonra bu tür haberlerin ve olayların daha da kötüye gideceğini ve düzelmeyeceğini düşünüyorum. Artık herkes kendi egosundan başka bir şey için yaşamıyor. Gel gör ki hala başımızdakilerden memnun olan, onlara laf getirmeyen yığınlarla insan var. Hem de bu adamlar Müslüman olduklarını sanıyorlar. Halbuki İslam’da bölücülük ve bozgunculuk olmadığı, Allah’ın bunlardan tiksindiği, bunların adam öldürmekten daha büyük olduğu var. Türbanlarla, sayaçlarla, Obamalarla, krizlerle, seçimlerle, resmen milyonlarca başaşağı hayatlar örtülüyor.
Daha 30 sayfa yazardım ama yazmıycam. Kıyamet saati durduğu yerde duruyor ve biz ona süratle koşuyoruz.
Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmemiz onları yola getirmedi mi? Onların yurtlarında dolaşıp duruyorlar. Akıl sahipleri için bunda elbette ibretler vardır! Eğer Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helâk kaçınılmaz olurdu.
Ta-ha 128-129
Yazar : Orhan Evirgen