Kur’an’a Göre Namaz Nasıl Kılınır?

İnsanların her gününe belli bir sistemle yayılan, en çok tekrarlanan ve Allah’a en yakın olduğumuz anları bize sunan çok önemli bir ibadet namaz kılmak ki bu yüzden de Kur’an’da defalarca bahsi geçmekte. Bu sebeple de namaz kılma ibadetini usulüne uygun şekilde yerine getirmek ayrı bir önem taşıyor.

Çoğu Müslüman ailesinden, çevresinden gördüğü şekliyle öğrenip yapmaya başlıyor bu ibadeti. Çok sık tekrarlanmasından ya da –genellikle- açılıp Kur’an’daki şekline bakılmasına üşenildiğinden bir süre sonra, vakti geldiğinde alelacele yapılıp geçiştiriliveren otomatize bir eylem halini alıyor ne yazık ki. Bir çok inanan, ne söylediğinden bir şey anlıyor, ne yaptığından bir süre sonra. Vazifesini yerine getirmiş olmanın verdiği rahatlığı yaşıyor sadece.

Bu bahsettiğim otomatize olmanın en önemli nedenlerinden birinin, namazları günümüz rekat ve zorunlu surelerine sıkıştırıp hep bu şekilde tekrarlamak olduğuna inanıyorum. Bu mecburi gibi gösterilen rekat sayıları ve rekat başı Kur’an sureleri, bizleri bir şekilde sınırlamakta, “ah, yanlış sırayla okudum” , “tüh kalkmadan bir ettehiyyatü okumam lazımdı unuttum” evhamına sokmakta ve içimizden geldiği gibi Allah’ı anmamızı engellemekte fikrimce. Bu tekrarlanan ve her namazda zorunlu gibi gösterilen rekat sayıları-okunması gereken ayetleri kurallarını da ne yazık ki Kur’an’ın bu konuda her şeyi açıklamadığına bağlayanlar var. O kadar çok karşılaştım ki “Kur’an’da nasıl namaz kılınacağı var mı ki?”, “Tamam ama, hangi rekatta hangi sureyi okuyacağımızı söylemiyor ki” gibi cümlelerle.  O nedenle öncelikle Kur’an’da namazın ne şekilde bahsi geçiyor ona bakalım:

İlkin şunu üstüne basa basa dile getirmek istiyorum ki;  bir çok ayetten anlaşıldığı üzre, namaz Hz. İbrahim’den beri yerine getirilmesi gereken bir ibadet (Hac 26 bunu anlayabileceğimiz ayetlerden sadece biri).

“Namazı ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah’ın huzurunda kıyam edin!”

-Bakara-238

“Namazı/duayı yerine getirin, zekatı verin;  rüku edenlerde birlikte rüku edin!”

-Bakara- 43

 

“Ey Meryem, Rabbinin huzurunda saygıyla el bağla. Secdeye kapan ve rüku edenlerle birlikte rüku et”

– Ali İmran-43

“……rüku edenler, secdeye kapananlar, iyiliğe özendirip kötülükten sakındıranlar, Allah’ın sınırlarını koruyanlar. Müjdele o müminleri!”

– Tevbe-112

“Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini , şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rüku-secde edenler için temizle.”

– Hac-26

“Ey iman edenler! Rüku edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtulabilesiniz.”

– Hac-77

Göründüğü gibi, Kur’an’da namazla ilgili 3 tane temel fiil geçmekte bunlar da: kıyam, rüku, secde. Namazı oluşturan konumlar bu şekildedir diyebiliriz. Ancak tüm bu eylemleri yerine getirirken aslında her anda “Allah’ı anmak” görevinin asıl amaç olduğunu unutmamalıyız:

“Hiç kuşkulanma ki ben Allah’ım! İlah yoktur benden başka!  Halde bana ibadet et ve namazı/duayı, benim zikri için/beni hatırlayıp anmak için yerine getir!”

–Taha 14

Yukarıdaki ve daha pek çok ayette de bu amaç oldukça net belirtilmiş. Demek ki biz, namazı kılarken ne kadar çok Allah’ı anıp ona yöneliyorsak o kadar bu önemli ibadeti doğru şekilde yerine getirmiş oluyoruz.

Örnek verdiğim ayetlerden ve Kur’an’ın bütününden anlaşıldığı üzre, Allah’ın bize emrettiği belirli bir rekat sayısı ve sure düzeni yoktur. İsteyen kıyamda Fatiha okur isteyen Ayetel Kürsi okur, isteyen secdede 1 saat kalır da Allah’ı anar. Yine isteyen 10 rekat sabah namazı kılar isteyen aynı sürede 4 rekat. Burda bir süre de belirlenmemiş aslında ancak savaş zamanı namazı kısa tutabileceğimizin söylenmesinden (Nisa 101-102-103) ötürü aslında namazları hızlıca değil de özenle ve uzun kılamamız gerektiğini çıkarabiliriz. Bu durumda 10 rekatı ne yaptığını anlamadan hızlıca bitiren de olur 3 rekat kılıp çok daha uzun süre ibadet eden de. Demek ki namaz rekat sayısıyla alakalı bir şey değil. Ve yine isteyen ne dediğinden anlıyorsa Arapça, isteyen Türkçe, isteyen hem Arapça hem Türkçe kılar. Önemli olan ne dediğini bilmektir namazda ki Allah aklımız yerinde değilken, ne dediğimizi bilinceye kadar namaza yaklaşmamamız gerektiğini öğütler Kur’an’da(Nisa-43) Aklımız yerinde değilken ne dediğimizi bilmemekle, Arapça tekerleme gibi ayetleri sıralayıp ne dediğimizi bilmemek arasında ne fark var sizce? Allah’ı anıp ona yalvarma, ondan yardım dileme, bilinçli şekilde ibadet etme bu şekilde mümkün mü? Kaldı ki ne dediğini bilmeden otomatik bir şekilde Arapça kıldıkları için, bu şekilde kılan insanların çoğunun aklına namaz sırasında günlük işler, bambaşka şeyler geliyor ve gereken huşuya bir türlü giremediklerini söylüyorlar.

Eğer tüm bu konularda belli şartlar olsaydı, kitabı eksik bırakmadığını söyleyen Allah yukarıdaki ayetlere rekat sayılarını ve okunması gereken sureleri  de sıkıştıramaz mıydı? Bu kadar önemli, her kulun her gün yapması gereken bir şeyi neden bizden saklasın da dışardan öğrenmemizi istesin? O zaman Allah’ın adil sıfatıyla çelişmiyor musunuz bunu böyle söyleyenler? Allah söylemediği bir şeyden bizi sorumlu tutmuyor ki.

Kaldı ki namazı peygamberimiz Hz. Muahmmed’den öğrendik diyenlere cevap yine Kur’an’da. Madem haşa Kur’an yetmedi de öyle öğrendik, Hz. İbrahim zamanında nasıl yerine getiriliyordu namaz? Biraz aklımızı işletmek yeterli sanırım. Ayrıca peygamberimizin namazlarında saatlerce secdede kaldığını da söyle aynı kişiler. O saatlerde size sadece “Subhane rabbiyel ala” mı diyordu???

Tüm bunların sonunda şunu eklemek istiyorum: günümüz düzeniyle, namazı sabah 4 öğle 10 vs. şeklinde rekatlarla kılıp, başta fatiha oturunca ettehiyatü, bitirirken salli barik okumayalım demiyorum.  Ne dediğimizi bilmek suretiyle istersek böyle kılalım, ama:”böyle olmalıdır” deyip kendimizi kasarken bir anda asıl amacımızı unutmayalım. Bu ibadeti otomize olmadan, farkındalığımızla, özenle yerine getirelim ve her gün tekrarlamaya rağmen her gün büyük haz duyalım yaptığımız şeyden. Yoksa tabii ki camide toplu namazlarda bir düzen olması, birlikte huşuya varmak  gibi sebeplerle  bazı rekat sayıları belirlemekte bir yanlış yoktur. Yeter ki Kur’an’ı unutup bu böyle olmalıdır demeyelim ve ne yaptığımızdan bihaber yıllarımızı geçirmeyelim Allah’ın izniyle.

 



About the Author
Author

zeynep t.

Comments (5)
Leave a reply

Reply to Xalid Cancel reply

Name (required)

Website