Neden “Sadece Kuran”? (İkinci Bölüm)

Allah’a ve Peygamberine itaat

“Allah ve Peygamberine itaat”, Allah’ın Peygamberi üzerinden ilettiği sözüne itaat demektir. 9:1-3 ayetlerinde “Allah ve resulünden… ültimatomdur” ifadesi bunu doğrular. Yoksa Allah ve Resul bu ültimatomu beraberce hazırlamış veya Allah Resul’e danışmış değildir (bkz.12:40, 18:26, 21:27). Aynı şekilde 33:36 ayeti de Allah ve resulünün ortaklaşa hüküm verdikleri anlamına gelmez. 24:48, 8:20 ve 4:12-13’ü inceleyin. 72:23 ayeti “Allah ve Resulü”nün Allah ve mesajı olduğunu kanıtlar. 45:6 ayetinde “Allah’a ve onun ayetine inanmak” söz konusudur. Allah’a ve ayetine itaat ayrı şeyler değildir. 4:80 ayeti, sanıldığı gibi Resul’e ayrıca itaatten bahsetmez. 48:10’da Peygamber’e bağlılık bildirenler aslında Allah’a bağlılık bildiriyor. Peygamber’e itaat eden Allah’a, Allah’a itaat eden Peygamber’e itaat etmiş olur. Peygamber’e uyun demek; “Sizi Allah yoluna çağıran Peygamber’e uymanızı emreden Allah’a uyun” demektir.

Uyulması gereken yalnızca Allah’tır/Kuran’dır. Peygamber hayattayken ona uyulur çünkü 2:285, 7:157 ve daha bir çok ayete göre Peygamber keyfine değil, Allah’ın emirlerine uyar. İnananlar Allah’ın emirlerine göre hareket eden lidere de uyar (4:59). Bu emrin [Allah + Peygamber sünneti + Politik liderin sünneti] anlamına gelmediği açıktır. Ayrıca bkz. 20:90

Şöyle düşünün: Peygamber bize geliyor ve “Elimde tuttuğum bu kitaba uy” diyor. Kitaba bakıyoruz, “Peygamber’e uy, Peygamber de bu kitabı izliyor” diyor. Buradan kitaba ayrı, Peygamber’e ayrı uymamız gerektiğini anlamayız. Ancak gerçekte Peygamber’in elinde hazır yazılı bir kitap yoktu. Bu da [Kitap = Peygamber] anlamına gelir. Yani Peygamber “Allah’a uy” dediğinde “Peki Allah nerede?” diye sormayız (3:79).

Resul, adı üstünde ELÇİdir. Hükümdar bize elçi üzerinden emir yollarsa ve “bana ve elçime itaat edin” derse, bunu hükümdarın YANI SIRA elçiye itaat şeklinde yorumlamayız ki! Bunu anlamak bu kadar zor olmamalı.

Peygamberin helal-haram koyması

Sadece “O, çok soylu bir Resul’ün/Elçi’nin sözüdür” (69:40, 81:19) ayetleri bile Resul’ün Kuran dışında dinî emirler vermeyeceğini, telkinlerde bulunmayacağını kanıtlar. Birçok ayette ise “Allah’ın sözü” ifadesi kullanılmıştır. Bunlar farklı şeylerden söz etmez. Hadis/sünnet anlayışı ise Resul’ün Kuran’ın yanında, ona ek olarak verdiği hükümler olduğunu iddia eder. Bu iddia bu ayetlerin anlamıyla çelişir.

Sadece “Resul’e itaat Allah’a itaattir” (4:80) ayeti bile Resul’ün Kuran’ın yanında ikinci bir otorite olmadığını kanıtlar. Resul dinî otorite olması dolayısıyla itaati hak eder. Resul’ü dinî otorite yapan, olağanüstü güçleri ve yetkileri değil, vahiy alması ve aldığı vahyi insanlara iletmesidir (53:3).

Sünnetçilerin Peygamber’in Allah gibi haram-helal kılma yetkisi olduğunu savunmak için kullandıkları ayetlerden biri olan 59:7’deki “Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah’tan korkun.” ifadesi zekatla ilgilidir. Yasaklama ifadesi genel olarak Allah’ın yasakladığını yasaklama anlamındadır. Peygamber’i Kuran kitabı gibi düşünün. Bugün elimizde kitap var. O gün tamamı yazılı ve yayınlanmış bir metin yoktu. Kuran’ı en iyi bilen adam olarak Peygamber’e soruluyordu. Bugün “Allah’ın ve Kuran’ın emrettiği” veya “Allah’ın ve Kuran yasakladığı” gibi ifadeler kullanmıyoruz. Allah’ın yanı sıra Kuran’ın farz kılma yetkisi var demiyoruz. [Allah + Kuran] demiyoruz. Allah bizimle Kuran üzerinden konuşuyor. Peygamber’in hemşerileriyle de Peygamber üzerinden konuşuyordu.

Peygamber haram ve helal belirleme yetkisine sahip olsaydı bu kendisini Allah’ın yanında dinin ikinci bir kaynağı yapardı. Sözgelimi faizi (riba) Kuran yasaklamıştır. Peygamber buna dayanarak finansal kiralamayı da yasaklayabilir, çünkü finansal kiralamada faiz var. Sözgelimi beyni uyuşturan şeyleri (hamr) Kuran yasaklamıştır. Peygamber buna dayanarak likörlü çikolatayı yasaklayabilir. Bunlar içtihattır, Kuran hükümlerine ek hükümler değil. Kuran hükümlerine ek hükümler koyamazdı. Bunu yaptığı anda peygamberliği ve hayatı sona ererdi (69:40-47, ayrıca 66:1, 17:73-75). Daha Peygamber hayattayken Kuran’la tatmin olmayan ve onun yanında ikinci bir kaynak isteyenlerin varlığı dikkat çekicidir. Bu ayetlerdeki ifadelerin oldukça sert ve kesin olduğuna dikkatinizi çekerim. Peygamber’in Kuran’da olmayan konularda helal ve haram kılma yetkisi olduğu savı, Kuran’ın eksik bırakılmış olduğu ve hayattaki gelişmelere göre sürekli güncellenmesi gerektiği anlamına gelir. Kuran hep günceldir (6:115). Kuran’da hakkında hüküm verilmemiş konularda Peygamber Allah’ın emrine uygun olarak etrafındakilere danışıyordu (3:159, 42:38).

Kuran’da bir çok yerde “sana şu konuyu soruyorlar… de ki…” ifadeleri var (2:219, 17:85, 33:63…). Bunlar Peygamber’e dinde hüküm koyma yetkisi verilmediğinin kanıtı. Hiç bir yerde denmiyor ki “bir söz/hadis söyle de ona uysunlar” veya “sen uygun bulduğun bir şey göster seni taklit etsinler”. Sahabe sorduğu zaman böyle bir ayet gelmişse, belli ki Peygamber’e o konuda içtihat yapma yetkisi tanınmamış, o konuda Allah’ın belirttiği bir tek doğru var demektir. Her soru üzerine böyle bir ayet geldiğini elbette söyleyemeyiz. Muhtemelen hayatı boyunca on binlerce soruya muhatap olmuştur. Ayet gelmediği zaman belli ki daha önce sorulan soruyla ilgili ayet gelmiş ve Peygamber’in bundan hüküm çıkarması/içtihat yapması (hikmet) bekleniyor. Gece kalkıp sakin kafayla uzun uzun Kuran çalışmasının amacı bu hikmeti elde etmektir. Veya soru dinle ilgili olmayabilir ve bu durumda Peygamber fikrine saygı duyulan herhangi bir insan veya politik lider olarak bildiğini söyleyecektir (2:159, 42:38).

Peygamber’e sadece Kuran vahiy edildi

Peygamber’e Kuran’ın yanında Kuran’ın bir benzeri inmemiştir. Kuran’ın BENZERİ yaratılmamıştır (52:34). Peygamber’e sadece Kuran’ın indirilmiş olması acaba bu insanlara yetmiyor mu (29:51)?

7:203 ayetinden Peygamber’e bazen uzun süre vahiy gelmediğini anlıyoruz. 5:67 ayetinde ise Peygamber’den aldığı her vahyi insanlara iletmesi isteniyor. Bu iki ayet Peygamber’in görevi süresince her yaptığının gizli vahiylere dayanmadığını kanıtlamaya yeter.

Peygamber’in Kuran dışında vahiy aldığını iddia edenlerin yanıtlaması gereken birçok soru var: Allah neden vahyin bir kısmını Kuran, bir kısmını Sünnet olarak indirmiştir? Veya insanlar neden vahyin bir kısmını Kuran adıyla yazılı olarak iletmiş, bir kısmını Sünnet adıyla sözlü olarak iletmiştir?

Sünnetin bir kısmının vahiy, bir kısmının içtihat olduğu iddiasını da değerlendirelim. Hangi sünnetin vahiy, hangisinin içtihat olduğu nasıl bilinecek? Bizzat bu ayrım sünneti tartışmalı hale getirir. Peygamber’den sonra kimseye vahiy gelmeyecektir (33:40). Bu durumda Kuran’ın her çağda uygulanması imkansız olacaktır. Bu durumda Kuran evrensel olmayacak, yalnızca 7.yy Araplarına gelmiş olacaktır. Elimizdeki mushaflar yalnızca birer hatıra değerinde olacaktır.

Kuran’da belirtilmeyen konularda Peygamber’in hüküm vermesi doğaldır. Hayatın değişen koşullarında dini olsun, medeni olsun yeni hükümler vermek, yeni kurallar koymak zorundayız. Kuran bir yasa kitabı değil. Kuran’ın yoluna uygun olduğu sürece yeni hüküm verebiliriz, vermek zorundayız. Evet Peygamber bir örnektir, ve Kuran’da olmayan konularda hüküm vererek bu zorunlu uygulamanın örneğini vermiştir. Peygamberin her türlü davranışının vahiy ürünü olması, onu insan olmaktan çıkarır, bir robota çevirir. Çünkü bu durumda akıl, vicdan, sağduyu, merhamet, yanılma kapasitesi gibi insani özelliklerden arı olur. Peygamber’in hatalarından, yanılgılarından bazıları Kuran’da yer alır (8:67, 9:43, 10:99, 33:37, 80:1-10, ayrıca 11:12). Bu ayetler Peygamber’in her davranışının ve sözünün vahiy ürünü olmadığını kanıtlar. Bu ayetler Kuran’a boşuna konmamıştır. Bunlar Peygamber’in hem yanılabileceğinin, hem de Kuran dışında hüküm (içtihat) verebildiğinin delilidir. Ancak Peygamber’in Kuran’ın henüz tamamlanmamış olması nedeniyle kendi aklı ve vicdanıyla vermek zorunda kaldığı hükümlerden ideal olmayanları, hatalı olanları, Kuran onun Peygamberliği süresinde tamamlanarak düzeltilmiştir. Ayrıca hiç hata yapmamış, hiç günah işlememiş bir peygamber ne için af dileyecektir (40:55, 47:19, 110:3)?

Hadis yanında kimi zaman başvurulan siyer (Peygamber’in ve sahabenin hayatı) kaynaklarına göre, sahabe Peygamber’in hüküm ve uygulamalarına itiraz edebilmiş, onunla tartışmış, kimi zaman fikrini değiştirmeye zorlamıştır. Bu kaynakların doğruluğu elbette tartışılır, ancak bu hikayeler, bunları hadislerle birlikte doğru kabul edenlerin kendileriyle çeliştiğini gösteriyor. Zaten Kuran Peygamber’in kişiliğine her konuda kayıtsız şartsız itaat etmeyi değil, İYİ (maruf) İŞLERDE itaat etmeyi emreder (60:12). Kayıtsız şartsız itaat edilecek olan Allah’tır, [Allah+Peygamber] değil. Peygamber’e itaat Kuran’ın koyduğu hükümlere itaat anlamındadır. 4:79-80 ayetlerini inceleyin.

Peygamber hükümleri gizli vahiylerden çıkarıyor idiyse, vahiy almayan insanların onu örnek alması ve izinden gitmesi beklentisi ne kadar gerçekçi? Kendinizi sözgelimi Ömer’in yerine koyun. Boş bulduğunuz her vakit büyük bir hevesle Kuran çalışıyorsunuz. Amacınız onu iyi öğrenip, belki ezberleyip ondan hüküm çıkarmak ve uygulamak. Bir de bakıyorsunuz, Peygamber’e bu hükümler doğrudan vahiyle geliyor! Onun yanlış hüküm çıkarma gibi bir endişesi yok. Siz istediğiniz kadar çalışın, çabalayın, Peygamber’e Kutsal Ruh’tan hazır yanıt geliyor! Sonra da halife oluyor, onun izinden gitmeye çalışıyorsunuz. Aklınızda hep şu var: “Peygamber olsaydı bu durumda ne yapardı?” El cevap: “Ne yapacağı ona söylenirdi! Kuran’ı hüküm çıkaracak kadar öğrenmesine de gerek yoktu!” Kuran, yanında gelecek gizli bir vahiy olmadan uygulanamıyorsa Peygamber olmayanların onu uygulaması beklenemez.

Kuran’dan anlıyoruz ki, bu dünyadan nefsimizi arındırıp, şeytanın tuzaklarından -gerekirse o tuzaklara düşerek, günahı, başarısızlığı tecrübe ederek- kurtulup, doğruyu yanlışı ayırt etmeyi öğrenerek gitmemiz gerekiyor. Şayet Peygamber’e hata yapmamasını sağlayacak vahiyler geliyor idiyse, hataya, günaha düşmeden, kötüyü tecrübe edip onu tadarak ondan uzak durmayı öğrenmediyse bu sınavı nasıl başarıyla geçmiş olabilir? Bazıları iyice kendini kaybederek onun peygamberliği süresince şeytandan korunduğunu iddia ediyor. Şeytandan özel olarak korunan kişi iyiyi kötüyü nasıl tanır da ayırt eder, nefsini nasıl arındırır bunu izah edebilir misiniz?

Peygamber olağanüstü güçleri olan birisi olsaydı, onun da bizim gibi bir insan olduğunu Kuran’ın hatırlatmasının ne anlamı olurdu? (18:110, 41:6) Dikkat edin, her iki ayete de bu hatırlatıldıktan hemen sonra ortak koşmaktan söz ediliyor. Kuran’da kelimeler rastgele seçilmemiştir. Cümlelerin yeri rastgele değildir! Ayrıca bkz. 17:93

Peygamberin sünneti vahiy kaynaklı değil ise içtihattır. Başka bir seçenek mi var? Peygamber’e vahiy gelmediği kabul ediliyor ise onun sünnetinin izlenmesinin mecbur olduğu savı zaten çöküyor, çünkü bu durumda “Peygamber kimin sünnetini izliyordu?” sorusuna yanıt bulmak imkansız.

Peygamber sadece Kuran’la uyarır

Resul’e düşen TEBLİĞDEN BAŞKASI değildir (5:99, 13:40, 16:35, 42:48). Tebliğ etmezse görevini yapmamış olur (5:67). Dikkat edin, “…görevini yapmamış olursun” uyarısı başka hiç bir ayette geçmez. Kuran’da hiç bir kelime rastgele seçilmiş değildir. Resul’ün görevi Kuran’dan başkasının tebliği değildir (69:40-47). Kılavuzluk (hidayet) ise Allah’a aittir (16:9, 92:12). Resul, elçilik görevini sadece kendisine verilen vahiy ile yerine getirmiştir (2:170, 6:50, 6:106, 7:3, 7:203, 10:15, 10:109, 33:2, 46:9), dolayısıyla hadisleri reddedip Müslümanlar olmakta yanlış bir şey yoktur (2:23).

Varsayalım 7.yy Mekke’sindeyiz. Bir adamın Allah’ın elçisi olma iddiasıyla ortalıkta dolaştığı haberi geliyor. Allah size lütfetti, anında yalanlamak yanılgısına düşmediniz. İşin aslını merak ettiniz. Kendiniz adamı görüp karar vermek istediniz. Vardınız yanına. “Sizin için böyle böyle diyorlar. Anlatın bakalım” dediniz. Muhammet bin Abdullah’ın size diyeceğini sanıyorsunuz? Elbette ki size kendi fikirlerini değil, ayetleri okuyacaktır (6:51, 50:45, ayrıca 43:5). Bunun üzerine bir karar vereceksiniz. Ya bu adamın doğru söylediğine, elçi olduğuna, okuduğunun Allah sözü olduğuna inanacaksınız, ya da bu adam hakkında size arkadaşlarınızın aktardığı her ne ise ona inanacaksınız. Öyle ya, sizin halihazırda bir dininiz var. Bu dinin ileri gelenlerine, bu dinin öğretilerine, söylencelerine inanmaya devam edeceksiniz. Bildiğiniz tanrıya/tanrılara kulluk etmeye devam edeceksiniz. Şimdi 21.yy Türkiye’sindeyiz. Ona hala deli/kurnaz/politikacı/sahtekar diyenler var. Allah size lütfetti ve anında yalanlamak hatasına düşmediniz. İşin aslını merak ettiniz. Peygamberi kendiniz dinlemek istediniz. Ne yapacaksınız? Hadis kitabı mı okuyacaksınız? Peygamber iddiasında bulunan insan artık hayatta değil ama Allah’tan getirdiğini iddia ettiği mesajı hala hayatta. Peygamber artık her dili konuşuyor. Onu dinlemek için dilini biliyor olmanız da gerekmiyor. Onu dinlemek üzere Kuran’ı elinize aldınız. Size ne anlatıyor? Kendi fikirlerini mi? Allah’ın sözlerini mi? Bunun üzerine bir karar vereceksiniz. Ya bu adamın doğru söylediğine, elçi olduğuna, okuduğunuzun Allah sözü olduğuna inanacaksınız, ya da bu adam hakkında size arkadaşlarınızın aktardığı her ne ise ona inanacaksınız. Öyle ya, sizin halihazırda bir dininiz (her ne ise) var. Bu dinin ileri gelenlerine, bu dinin öğretilerine, söylencelerine inanmaya devam edeceksiniz. Bildiğiniz tanrıya/tanrılara kulluk etmeye devam edeceksiniz. İki örnek arasındaki paralelliği gördünüz mü? 7.yy Mekke’sinde önünde secdeye kapanılan heykeller filan yoktu. Mekke’nin İbrahim’in yolundan gittiğini düşünen, yoldan çıkmış insanlarının elinde Allah’ın mesajı var mıydı? Varsayın ki vardı ama okumuyorlardı. Onun yerine dinin ileri gelenlerini dinliyorlardı. “din bilginleri bize yeter” diyorlardı. Şimdi elimizde Allah’ın mesajı var. Fark etti mi? Okumuyoruz. Akıl verenimiz çok. Dinin ileri gelenleri, anamız, babamız, atamız bize yetiyor. Öyle mi?

Allah bize yeter (4:45, 3:173, 8:64, 9:129, 33:3, 39:38, 65:3…). Peki Allah bize nasıl yetecek? Allah bize nasıl yol gösteriyor? Vahiy alanımız var mı? Yok. Allah bizimle Peygamber aracılığıyla, Kuran’da konuşuyor. Ancak onu dinlersek bize yol gösteriyor.

(İkinci bölümün sonu)


About the Author
Author

st3792

Comments (8)
Leave a reply

Reply to simsek Cancel reply

Name (required)

Website