ATEİZM YANILGISI-7

KÖTÜLÜK PROBLEMİ ÜZERİNE-2

Son yazımızda “evrendeki kötülük problemi” üzrerine “insan-akıl-bilgi-Allah’ın özellikleri” kavramları üzerinden kısa bir giriş yapmıştık. Girişte özetle şu sonuçlara varmıştık.

–          Evrende görünen kötülükten yola çıkılarak Allah’ın olmadığına dair akıl yürütülemez. Zira aksi taktirde bunun tersi olan –Ateizm tarafından tamamen tesadüfi ve mekaniksel işlevler statüsüne indirgenen- evrende “rahmet, şefkat, merhamet, yardımseverlik” gibi iyiliklerin bulunması da bunları irade eden rahmetli, merhametli, iyi bir Allah’ın varlığına kanıt oluşturur.

–          İnsan aklı ve zekası zaman, mekan, bilgi, çevre, hata vb. birçok etkenle sınırlı olduğundan her yönüyle tamamen sınrsız olan Allah’ın amaç ve gayelerinin tamamını idrak etmeye güç yetiremez. Zira sınırlı olan sınırsız olanı kapsayamaz. Ancak sınırlandırıldığı şartlarla akıl yürütebilir.

–          Evrende var olduğu görülen iyilik ve kötülükler; çoğu zaman göreceli olup zamana, çevreye, kültüre, sonuçlarına, niyetlere göre değişkenlik gösterebilir. O halde çoğu zaman iyi-iyilik gibi görünen olayların aslında içyüzleri kötülüğe, kötülük-şer gibi görünen olayların içyüzleri de sonuçları itibariyle iyiliğe yönelik olabilir.

Evrendeki “iyilik ve kötülük” konusu çok  uzunca bir zamandır tartışılan bir konu olmuştur. Bu konuda farklı düşünceler ortaya konmuştur. İyilik ve kötülüğün tanımı yapılmaya çalışılmış, bu kavramlara atfedilen olayların neden “iyi” ya da “kötü” oldukları üzerinde durulmuştur.

Öncelikle kötülük/şer kavramlarını ele alalım. Bu mesele irdelenirken genelde “tabii kötülük” ve “ahlakî kötülük” olarak iki başlıkta ele alınır. Ahlakî kötülük, tıpkı cinayet, hırsızlık gibi, başka insanlar tarafından işlenen veya bir kişinin ahlakî yanlışının doğrudan sonucu olan fenalıklardan oluşur. Tabii kötülük ise “depremler, kasırgalar, vb.” doğal nedenlerden kaynaklanan fenalıktır.

“Ahlaki kötülük” genelde insanın cüzi iradesiyle izah edildiği ve bence bu izah anlamlı ve yeterli olduğu için burada daha çok “tabii kötülük” kavramı üzerinde duracağım.

Bunu yaparken tanımlar hakkında ayrıntılara girmeyi gerekli görmüyorum. Kendi adıma evrende kötülüğün olmadığına dair bir görüşü de savunmayacağım. Burada teist düşünceye göre evrende görünen bariz ve kimsenin itiraz edemeyeceği kötülüklere neden izin verildiği konusunu irdelemeye çalışacağım.

Konuyu detaylandırmadan önce bazı öncülleri incelemekte yarar var.

Öncelikle “evrendeki kötülük problemi” argümanını öne süren ateizm temelde “Eğer evrende Tanrı varsa neden kötülüklere izin veriyor? Evrendeki kötülükler mutlak iyi olan Tanrı anlayışıyla nasıl bağdaşır?” sorusundan hareket etmektedir.

Burada evrende kötülüklerin olmasının Tanrı’nın mutlak iyiliğiyle çelişmediği gösterilirse bu meselenin büyük ve önemli bir kısmının çözüme kavuşacağını düşünüyorum.

Konu ile ilgili birinci yazımızda evrende kötülüklerin bulunmasının Allah’ın olmadığına kanıt olarak sunuluamayacağını izah etmiştik. Şimdi evrende görünen kötülüklerin Allah’ın mutlak iyiliğiyle nasıl bağdaştığını açıklamaya çalışacağım.

Konuyu anlamamız açısından “hakikat/gerçeklik” ve “nisbi hakikat/göreceli gerçeklik” kavramlarının iyice anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bu konunun düğümünün bu kavramların altında yattığına inanıyorum.

Elimizde iki tarafından gerdirilmiş ince bir lastik olduğunu farz edelim. Bu haliyle lastik ince, tek bir hat şeklindedir. Şimdi lastiği parmağımızla sürekli gerdirip bıraktığımızı, titreştirdiğimizi düşünelim. Ortaya çok geniş yelpazeli ve lastiğin gerçekliğinden hayli fazla yer kaplayan hayali bir hat çıkacaktır. Lastiğin kendisi gerçekliğidir. Onu titreştirdiğimizde ortaya çıkan hayali ve geniş hat ise göreceli gerçekliktir.

Evet farkındayım. Konunun daha iyi anlaşılması açısından daha somut örnekler vermeliyim.

–          Evrende tek bir sıcaklık derecesinin olduğunu farz edelim. Mesela tüm evrendeki sıcaklığın 37 derece olduğunu farz edelim. O zaman “sıcaklık” diye bir şey hissedilebilir ve bilinebilir mi? Diğer bir ifade ile her yerdeki sıcaklık değeri aynı olduğuna göre (sıcaklığın dereceleri olmadığına göre) yani evrende tek bir sıcaklık gerçeği var olduğuna göre “Soğuk” ve “sıcak” kavramları ortaya çıkar mı?

–          Evrendeki/dünyadaki tüm isnanların her yönüyle tıpatıp aynı olduklarını aynı yüze, fiziğe, boya, kiloya sahip olduklarını düşünelim.  Tıpkı bir torna tezgahından çıkmış gibi. O zaman insanlar arasında güzellikten, çirkinlikten söz edilebilir mi? Örneğin “Sibel, Selma’dan daha güzel ya da çirkin” denilebilir mi? İnsan için “güzel” ve “çirkin” kavramları bir şey ifade eder mi? Bu örrneğin diğer varlıklar için de düşünebilirsiniz. Örneğin tek tip hayvan, tek tip ağaç, tek tip meyve gibi…

–          Evrende karanlığın yaratılmamış/var olmamış olduğunu varsayalım. O zaman “ışık” kavramı bilinebilir miydi? Işığın önemi anlaşılır mıydı?

–          Balıklar sudan çıkmadıkları ve hiç oksijensiz kalmadıkları sürece suyun kıymetinin/değerinin farkında olabilirler mi?

–          Dünyada hastalık olmadığını farz edelim. O zaman evrende “sağlık” kavramı oluşur mu? İnsanlar sağlıklı olmanın ne demek olduğunu idrak edebilirler mi? Evrende başka bir dünya keşfettiğinizi farz edelim. Oraya gittiniz. Orada yaşayanlar kesinlikle hiçbir şekilde hastalanmıyorlar. Hastalığın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Onlara “şükredin ki hastalanmıyorsunuz” dediğinizde sizin ne demek istediğinizi anlayabilirler mi? Sağlıklı olmak onlar için bir değer ifade eder mi?

Yukarıdaki örnekler hiç şüphesiz çoğaltılabilir. Örnekleri dikkatlice okuyanlar evrenin içine neden kötülüklerin serpiştirildiğini ve aslında evrende kötülüğün bulunmasının temelinde iyiliğin anlaşılması, oluşması olduğunu ve bu nedenle kötülüklere neticeleri itibariyle kötülüğe değil iyiliğe hizmet etmek amaçlı izin verildiğini anlayacaktır. Ama ben yine de iyice anlaşılması için konuyu detaylandıracağım.

Örneklerden de anlaşılacağı üzere evrende zıtlar içi içe geçmiş ve bu sayede neredeyse sınırsız mertebede göreceli hakikatler ortaya çıkmıştır. (Aslında bu durum Allah’ın mutlak ve sınırsız iradesinin, nihayetsiz kudretinin ve haşmetinin de anlaşılabilmesine bir zemin oluşturmuştur. Örneğin sadece tek bir renkle  ve tek kalınlıktaki bir fırçayla resim yapan bir ressamı düşünün. Ortaya sanatının ne kadarını koyabilecektir? Sınırsız renkte, desende eserler çizebilecek midir? Elbetteki hayır. Bir de her tür boyayı, her türlü, fırçayı kullanan bunları birbirine karıştıran özgür bir ressamı düşünün. Bu ressam elbette diğerine nazaran sanatının inceliklerini çok daha mükemmel izhar edecek, gösterecektir. Bu konu başka bir yazıda “evren neden yaratıldı?” başlığı altında incelenecektir.)

Ervrende kötülük ve şer maksudu bizzat olarak –yani bizzat kötülük hedeflenerek/kötülük niyeti kast edilerek- yaratılmamış bilakis şerlere, iyiliğin anlaşılmasına hizmet etmeleri için müsaade edilmiştir. Yani evrende görülen gözlemlenen kötülükler ve şerler mutlak şer değillerdir.

O halde Allah’ın şerlere müsaade etmesi onun mutlak iyiliğiyle çelişmez. Zira o bunlara izin vermekle kötülüğü murad edinmemiş, kötülüğü gaye edinmemiştir. İyice anlaşılması için bu durumu yine örneklendirelim.

Örneğin parmağınız kangren oldu ve kesilmesi gerekiyor. Doktor parmağınızın kesilmesine müsaade etti ve kesti. Burada parmağın kesilmesi görünürde acı verici ve kötü bir iştir. Ama aslında sizin yaşamınızı koruma amaçlı olduğundan netice itibariyle iyidir. Eğer doktor size acıyıp parmağınızı kesmezse o zaman görüntü itibariyle size iyilik yapmış olacak, oysa yaptığı sizin hayatınızı kaybetmenize yol açacağından netice itibariyle kötü olacaktır.

Ya da hastalandınız. Ve iyileşmek için mutlaka ilaç içmeniz gerekiyor. İçmeniz gereken ilacın sekiz tane yararı varken iki tane yan etkisi var. Şimdi ilacın iki tane yan etkisi olduğu için anneniz size acıyor ve ilacı içirmiyor. Ama bir hafta sonra ilacı içmediğiniz için ölüyorsunuz. Anneniz size iyilik mi etmiştir? Yoksa kötülük mü?

Bu örnekleri evrendeki olaylara ve Allah’ın fiillerine uygulayalım.

–          Evrende/dünyada insanın iyiliği, güzelliği, sevgiyi, merhameti, adaleti vb. anlayabilmesi için göreceli hakikatlerin ortaya çıkması gerekmektedir. (ısının anlaşılması için derecelerinin olması bunun içinde sıcak ve soğuk gibi zıtların bir arada iç içe bulunması gerektiğini, ya da güzellik- insan simaları ve hastalık-sağlık ilişkisi gibi yukarıda verdiğim örnekleri düşününüz.)

–          Göreceli hakikatlerin ortaya çıkması için zıtların bir arada bulunması ve birbirlerine bulaşması gerekir. Zira sıcak bir suyun içine soğuk su konulduğunda ılık, soğuk, sıcak gibi dereceler ortaya çıkar. Ya da çirkin şeylerin olması güzelliğin derecelendirilmesine sebep olur. Aksi taktirde yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere soğuk, sıcak, güzel, çirkin, iyi kötü gibi kavramların hiçbir anlamı kalmaz.

–          Eğer göreceli hakikatler ortaya çıkmasaydı soğuk-sıcak, güzel-çirkin, iyi-kötü, hastalık-sağlık vb. hiçbir kavram anlam kazanamayacaktı. Ve bunların değerleri, kıymetleri anlaşılmayacaktı.

–          Eğer Allah şerlere izin vermeseydi göreceli hakikatler ortaya çıkmayacaktı. Herşey anlaşılmaz tek bir gerçeklikten ibaret olacaktı. (Örneğin tüm insanların tek bir tipinin olması gibi)

–          O halde eğer Allah şerlere izin vermeseydi –örnekteki doktorun acıyarak kangren olan parmağı kesmemesi gibi- o zaman netice itibariyle insan açısından bu daha büyük bir şer/kötülük anlamına gelecekti. Zira o zaman insan gerçek anlamda “insan” olmayacaktı. Peki “o halde ne olacaktı?” derseniz, o halde insan tıpkı çocuklarınıza aldığınız robot oyuncaklar gibi olacaktı. Güzelin, iyiliğin, sevginin, sağlığın ne olduğunu bilmeyen mekanik bir robottan farkı kalmayacaktı. -İnsanın meleklerden bile üstün konuma gelmelerinin sırrı budur-

–          O halde Allah şerlere bizzat onları arzulayarak ya da onları gaye edinerek izin vermemektedir. Onun kötülüklere izin vermesi iyiliğin, güzelliğin sonsuz derecelerinin ortaya çıkmasını sağlamak amaçlıdır. O halde Allah netice itibariyle iyiyi istediğinden ve onun bu anlamda kötülüklere izin vermesi iyiliğin anlam kazanmasına ve güçlenmesine hizmet ettiğinden bu durum onun mutlak iyiliğiyle çelişmez.

–          Netice itibariyle evrende zıtların iç içe olması ve kötülüklerin bulunması iyiliğe hizmet ettiğinden ve onu amaçladığından Allah’ın mutlak iyiliğiyle çelişmemektedir.

Konu çok uzun, ağır ve ayrıntılı olduğundan konuya bir sonraki yazımda devam edeceğim.

 

Devam edecek…

Selam ve dua ile

Metin AYDIN


About the Author
Author

metinlone

Comments (1)
Leave a reply

Reply to ASYALI Cancel reply

Name (required)

Website