Ahzab Suresi’nden İzdüşümleri | 7.Bölüm

“Kalplerin Künhünün Testi”

Daha önceki bölümlerde Ahzab Suresinin kalp ile birebir ilişkili bir sure olduğunu ve hem indirildiği dönemde hem de sonraki ve bugünkü çağda yaşayanlar için sarsıcı iman testleri içerdiğini belirtmiştim. Şimdiye kadarki bölümlerde kalp-savaş bahsi ile o dönemki erkeklerin, kalp-peygamber hanımları bahsi ile o günkü ve bugünkü kadınların ve peygamber eşlerinin, kalp-Zeyd bahsi ile peygamberimizin ve geleneğe bağlılıkta ısrarcı olanların birer testten geçirildiğini düşündüğümü anlatmaya çalışmıştım. İşte 50. Ayetten itibaren gelecek ayetlerde ise peygamberimizin de birebir testten geçirildiğini ve bu kapsamda hepimizin Allah’a ve peygambere olan güvenimizin sarsıcı biçimde kontrol edildiğini düşünüyorum. Hepimizin kalbi ortaya dökülüyor. Unutmayalım; nasıl bakarsak öyle görürüz.

33-Ahzab 50 “Ey Peygamber! Biz, şu gruplara dahil kadınları sana helâl kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana harp esîri olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcan kızlarını, halan kızlarını, dayın ve teyzen kızlarını, bir de mehir istemeksizin kendisini Peygambere hibe eden ve Peygamberin de kendisini nikâhlamak istediği mümin kadını, diğer müminlere değil, sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Bizim, müminlerin eşleri ve ellerinin altındaki cariyeler hakkında gerekli kıldığımız mehir gibi hususlar, zaten malumumuz olup onları bildirmiştik. Hibe yoluyla mehirsiz evlenmeyi sana mahsus kılmamız, nikâh konusunda senin için bir güçlük olmaması içindir. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).”

 

Daha önce cahiliye toplumundaki cinsellik temasından ve sokaklardaki hayâsız yaşayıştan bahsetmiştik. İşte böyle bir ortamda insanların cinsel tatmin duyularının sık sık kaşınmakta olacağı aşikâr değil midir? Bu ayetlerin indiği dönemde demek ki henüz toplum yeterince düzelmiş değildir. Kalplerin künhünü bilen Allah’ın peygamberimizi bu ortamda korumak dilemesi de bu kapsamda bana çok doğal geliyor. Henüz Kuran’ın tamamlanmadığı ve ilk inananlara başöğretmen olduğu bir dönemde peygamberimize ve eşlerine birtakım ayrıcalıklar verilmesi de bu kapsamda Allah’ın takdiri olmuştur. Peygamberimizin eğer isterse nikâhlamasına izin verilenlerin sayıldığı bu ayeti takip eden ayette de bu kez hane içi ele alınmıştır.

33-Ahzab 51 “Ey Peygamber, eşlerinden dilediğini bir süre ihmal edip dilediğini de yanına alabilirsin. Kendisinden bir süre uzak durduğun eşlerinden birini tekrar yanına almanda sana bir vebâl yoktur. Bu hal onların sevinmeleri, mahzun olmamaları, yaptığın muameleden hepsinin hoşnud olmaları yönünden daha münasiptir. ALLAH KALPLERİNİZDE OLAN HERŞEYİ BİLİR. Allah alîmdir, halîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, müsamahası boldur).”

“Allah kalplerinizde olan her şeyi bilir” sözü sadece peygambere ve eşlerine mi söyleniyor acaba! İyi düşünelim. Burada eminim ki iman sahibi olduğunu iddia edenler olarak bizler de şüphelerimizden sorgulanıyoruz. “Bakın sizin de kalplerinizi biliyorum ve ne düşündüğünüzden haberim var” diye bize de seslenilmiyor mu? Allah bunu peygamberimize güçlük olmaması ve eşlerinin hoşnut olmaları için emrettiğini söylüyorsa bizim de kalplerimizdeki kirleri şöyle bir silkelememiz kadar doğru olan ne olabilir? Ve şundan da eminim ki (kendimizi onun yerine koyarsak) en az bizim kadar peygamberimizin göğsü de bu peşpeşe gelen ayetlerle terletilmiştir. Çünkü bu ayetleri açıklamakla görevli hatta zorunludur.

Peygamberimizin çok eşliliği sık sık gündeme getirilip en çok kurcalanan konulardan biridir. Daha önce de söylediğim gibi erkeklerin sayısız kadınla evlenebildiği ve istediği zaman rahatça boşayabildiği bir devirden, mal ve evlat çokluğuyla itibar sahibi olunulan bir kültürden bahsediyoruz. Suyun içinde balık olmamak zordur. Biz Kuran’da erkeklerin tek eşliliğe doğru yönlendirildiğini ayetlerden anlıyoruz. Ancak Allah’ın Peygamberimize haram kılmadığı hatta ayrıcalık gösterdiği, hatta yeri gelip emrettiği (Zeyd-Zeynep meselesi gibi) bir şeyi kötü görmek bize yakışmaz. Anlayabildiğimiz hikmetlerle yetiniriz. Daha önceki ayetlerde geçtiği gibi Allah’ın ahlakı bizim ahlakımızın elbette üstündedir.

33-Ahzab 52 “Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.”

 

Daha önce hızlıca geçtiğim bu ayette bu kez biraz zorlandığımı itiraf edeyim. Çünkü genel anlamını büyük oranda değiştirecek farklı meallerle karşılaştım. Biri üstteki, biri de hemen aşağıdaki…

33-Ahzab 52 “Bunların ötesinde kadınlar sana helal değildir, ve eşlerinden her hangi birisini de onlarla değişemezsin. Güzellikleri senin ilgini çekse bile. Ancak elinin altındakiler ile yetin. Allah her şeyi gözetleyendir.”

 

Bir de orijinaline bakayım dedim. Cariye lafzı geçmiyor ama çevirilerden anladığım kadarıyla “elinin altındakiler” tamlaması var. Buradaki kasıt cariyeler mi yoksa hâlihazırdaki evli olunan eşler mi diye tereddütte kaldım. Her iki meali de gördüğünüz gibi buraya da yazdım ve incelemeye başladım. Birinde “bundan sonra” diyor, diğerinde “bunların ötesinde”… Eğer 50. Ayetin devamı gibi alırsak ikincisinin, eğer nüzul sırasına göre arada uzun bir fasıla varsa birincisinin doğru olabileceğini düşündüm. Keşke iyi bir Arapça bilseydim diye düşündüm sonra. Demek ki bazı ayetlerde zorlanılması da karşılaşılacak bir durum!

Her ne kadar bana ikincisi makul gelmiş olsa da sonra bir kez daha düşündüm. Hadi ben mürekkep yalamış, klavye basmış biri olarak bunu araştırıp doğrusunu bulabilirim. Fakat “Kuran’ı anlamak için okuyan anlar” diyen benim gibi biri için bu yazı esnasında böyle bir araştırma yapmak etik bir yol değil. O halde kendime sordum; hiç Arapça ve hatta Türkçe okuma yazma bilmeyen bir insana aynı ayetin bu iki farklı meali okunsa aklında ne kalır!!! Dedim ki ikisinde de anlamca aynı geçen ne varsa o kalır! Çıkarttım…

1. “güzellikleri (hoşuna gitse de/ilgini çekse bile) sana helal değildir” 2. “değiştirme” 3. “Allah her şeyi gözetleyendir”

Sonra cevap verdim. Burada öyle ya da böyle peygamberimize bir kısıtlama getiriliyor ve Allah her şeyden haberdar olduğunu söylüyor yine. Yani peygamberimizin test’i devam ediyor. Ötesi yok! Tam geçiyordum ki artık “bir dakika Kalemzade” dedim “sen bir izdüşümü yazısı yazıyorsun”… O halde bu iki farklı ayetin bugüne ortak izdüşümünü düşünmeyecek misin? Tekrar döndüm okudum.

İki mealdeki farklılıkların izdüşürdüğü bir şey göremedim. Ama okuma yazma bilmeyen şahıs için az yukarıya üç madde halinde yazdıklarım öyle bir izler düşürdü ki!!!

1. “güzellikleri hoşuna gitse de sana helal değildir” Demek ki kadınları kızları siyah poşetlere koymaya gerek yok. Demek ki haremlik selamlık diye bir şey yok. Demek ki (ahlaki çerçeve gözeterek) insanların güzelliklerinin birbirlerinin hoşuna gitmesi gayet doğal. Demek ki insanların evlenmeden önce birbirlerini görüp tanımaları çok çok doğal…

2. “değiştirme” Demek ki başkalarına meyledip evindeki kadını/erkeği hiçbir biçimde küçümseyemez ya da başkalarını ona yeğ tutamazsın. Demek ki kıymetli olan elindekidir/evindekidir.

3. “Allah her şeyi gözetleyendir” Kalplerin künhünü bile!

33-Ahzab 53 “Ey inananlar, peygamberin evine, yemeğe çağrılmadan girmeyin. Öyle bir çağrıyı da beklemeyin. Çağrıldığınız vakit girebilirsiniz. Yemeği yedikten sonra ayrılıp dağılın. Söze dalmayın. Bu durum peygamberi üzüyor; ancak size bildirmekten utanıyordu. ALLAH gerçeği bildirmekten çekinmez. Onun hanımlarından bir şey istediğinizde onu bir perde ardından isteyiniz. Bu sizin kalbiniz ve onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. ALLAH’ın elçisini üzmemelisiniz ve ondan sonra onun eşleriyle asla evlenmemelisiniz, zira bu, ALLAH katında pek büyük bir günahtır.”

 

İşte geldik en ciddi şekilde kurcalanan ve ateistlerin dillerine pelesenk ettikleri ayetlerden birine daha. İddiaları bunu ileri sürerek Kuran’ın tamamını peygamberin kendisinin uydurduğudur! İstediğiniz kadar “Bu mümkün değil! Bak “gün” kelimesi tekil 365 defa geçiyor. Bak çoğul olarak 30 defa geçiyor. “Ay” kelimesi 12.. Üstelik Bak Kuran’da 19 mucizesi var… Besmele bile 19 harf… Manayla bütünleşik bir sürü rakamsal değerler var. Matematiksel olarak ispatlanmış durumda. Bir insanın yazması mümkün değil. Manayı anlamamış olabiliriz ama doğruluğundan şüphemiz yok. Hiç düşünmeden üzerinde, ona sui zanla bakmaktır yaptığın.” deseniz de inkârcı için değişecek bir şey olmuyor genelde.

Bu ayet Ahzab suresindeki birçok ayet gibi elbette yine bizi test eder. Bu ateistlerin sözlerinden belli zaten! Ama işte bu ayet bence peygamberimizin açıklamadan önce en çok sarsıldığı ayetlerden biri belki de en önemlisidir. Daha önce bir yazımda da bu ayeti kastederek söylemiştim. Kendinizi peygamberimizin yerine koyun ve gecenin bir vakti bu vahyi aldığınızı düşünün. Nasıl hissedersiniz?

Acaba bu vahiy miydi, yoksa beni yanıltan Cebrail kılığında iblis miydi? (Nitekim bu durumlar çok bilinen ateist ya da müşrik kitaplarda da geçer) Acaba Allah benim kalbimdeki bu hisleri neden ortaya döküyor? Ya yarın sabah dostlarıma, yol arkadaşlarıma, eşlerime ve müminlere bu ayeti okuduğumda bana inanmazlarsa! Ya sırf bu yüzden tebliğ vazifemi başaramazsam!…

Ve son olarak… Ya insanlar benim hakkımda sahtekar diye düşünürlerse!!!

İşte bu sonuncusu var ya bence en önemlisi! Ya insanlar benim hakkımda yalancı diye düşünürlerse!!! Peygamberimiz böyle düşündü mü düşünmedi mi bilemeyiz elbet ama Allah bunu ona Ahzab suresinin önceki ayetlerinde bulunan Zeyd meselesinde hatırlatmıştı “Kalbindeki yüzünden sakın insanlardan çekinme, sakınılacak olan Benim” diyerek! Sırf bu yüzden tahmin ediyorum ki peygamberimizin sarsıcı bir kalp test’idir bu ayet… Ve inancım bu test’i başarıyla geçmiş olduğudur.

Biz yine izdüşümüne bakalım. Evet! Bu ayet gayet açık seçik biçimde bugünkü insanların peygambere güvenini test etmekte! Peki neden güveniyoruz ve ateistler gibi bakmıyoruz peygamberimize? Gerçekten emin miyiz?…

Ben eminim! Çünkü bu ayetten yine izdüşümleri görüyorum…

“Ey inananlar, peygamberin evine, yemeğe çağrılmadan girmeyin. Öyle bir çağrıyı da beklemeyin. Çağrıldığınız vakit girebilirsiniz…”

 

Bugün de bir eve yemek için çağrılmadan yemeğe gitmek ayıptır. Evsahibini zor durumda bırakır. Üstelik peygamber evi yol geçen hanı değildir. Ahlaklı olduğu için kimseyi kırmak istememesi de doğaldır.

“…Yemeği yedikten sonra ayrılıp dağılın. Söze dalmayın. Bu durum peygamberi üzüyor; ancak size bildirmekten utanıyordu. ALLAH gerçeği bildirmekten çekinmez…”

 

Misafir olunan bir evde yemek yendikten sonra (eğer özellikle kalınması istenmemişse) uzun müddet kalınması ve muhabbetin çok uzatılması ev ahalisini rahatsız edeceğinden bugün de uygun değildir. Hele peygamberin evinde bu münasebetsizliği ben görsem herhalde kolundan çekip dışarı çıkartırdım…

“…Onun hanımlarından bir şey istediğinizde onu bir perde ardından isteyiniz. Bu sizin kalbiniz ve onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır…”

 

Konu erkek kalbi ile direkt ilintilidir. Kadın evin belli bölümlerini kendine özel ve daha rahat kullanır. Bugün de böyle değil midir? Erkek her ne kadar nazik, medeni, terbiyeli, yumuşak sözlü ve dostlarına güvenen bir insan da olsa belli bir oranda kıskançtır. Gerçi kadın da öyledir. Misafirlerden bir süre sonra çayı bitenler kendileri çayını doldurmak üzere mutfağa girmeye, muhabbete kaptırıp iyice rahatlayan kişiler bir müddet sonra evin içinde dolaşmaya, tuvalet ihtiyaçları çoğalmaya, abdestini yenilemek için banyoya girmeye, seccade bulmak için odanın birine dalmaya, sigara içmek için balkona çıkmaya vs vs başlamaları ev ahalisini rahatsız edici değil midir?

Dolayısıyla peygamberimizin de (kendi kültüründe) bu durumdan rahatsız olması kadar doğal bir şey yoktur. Buna rağmen bir şey söylememiş. Burada bizim için önemli ibretler var. Peygamberimizi eleştirmeye kalkanlar bence önce kendilerine dönüp bakmalı.

“…ALLAH’ın elçisini üzmemelisiniz ve ondan sonra onun eşleriyle asla evlenmemelisiniz, zira bu, ALLAH katında pek büyük bir günahtır.”

 

Çok da doğal bir emirdir. İzdüşümüne gerek bile yok… Bir erkek için bunu düşünmek bile rahatsız edici değil midir!!! Konu peygamberimizin kalbi ile ilgili, hem onu ve eşlerinin kalbini test edici ve hem de bize dersler verici niteliktedir.

33-Ahzab 54 “Herhangi bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de bilin ki Allah her şeyi pek iyi bilir.”

 

Kesinlikle bilmektedir… Benimkini de, sizinkini de… Kalplerin içini, künhünü bile…

Devam edecek…

kalemzade.net

twitter: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (1)
Leave a reply

Reply to simsek Cancel reply

Name (required)

Website