Ahzab Suresi’nden İzdüşümleri | 8.Bölüm

“Ahzab Suresinin Manidar Sonu”

Kaldığımız yerden devam edelim…

33-Ahzab 55 “Onlara (Peygamber’in hanımlarına) babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hususunda bir vebal yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah’tan korkun! Şüphesiz ki Allah HER ŞEYE ŞAHİTTİR.”

 

Bu ayet, önceki ayetlerde geçen ve sahabenin peygamberimizin evindeki tavırları nedeniyle ikaz edildiği ayetlerin devamı niteliğindedir. Orada nasıl ki misafirlerin peygamber hanımlarıyla uygunsuz hallerde karşılaşma durumlarına karşı bir tedbir alınıyorsa, bu ayette de peygamber hanımlarının kimlerin karşısında rahat olabilecekleri ve ev içi olağan kıyafetleriyle bulunabilecekleri bir bir sayılıyor. Ehli beyti korumaya alan bu ayetler her ne kadar peygamber ve hanımlarına hitaben olsa da elbette bugünkü izdüşümünde ev sahibi ve misafir adabına yönelik öğütler taşımaktadır.

33-Ahzab 56 “Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.”

 

Bu ayette yine peygamberimize ve ev halkına (onlara eziyet edenler gibi değil de iyi niyetle bağlanarak) bağlılığımızın sınanışı ve onun değeri ortaya konurken onu nasıl destekleyeceğimiz açıklanmakta. Allah ve melekleri bile ona (benim anladığım manaya göre) güvendiklerini bildiriyor ve ona destek veriyorlarsa, Allah bizden de aynı şeyi bekliyor. Bu ayetten “Peygamberiniz hakkında yalan yanlış şeyler uydurmayın, onu Kuran’da ben nasıl desteklediğimi göstermişsem siz de öyle destekleyin, ona su-i zanla yaklaşmayın, ona güvenin, ona saygı gösterin, hakkında asılsız dedikoduların yayılmasına müsaade etmeyin” şeklinde bir ikaz alıyorum kendimce. Bunu da bir önceki ayetteki korumaya alınış ve bir sonraki ayetteki incitme konusuna bağladığım için böyle düşünüyorum.

33-Ahzab 57 “Allâh’ı ve Elçisini incitenler var ya, işte Allâh onlara dünyâda ve âhirette la’net etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azâb hazırlamıştır.”

 

Bir sonraki ayetse bu incitme meselesini iyice açıklamış oluyor.

33-Ahzab 58 “Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları yapmadıkları bir şeyle (suçlayıp) incitenler bir iftirâ ve açık bir günâh yüklenmişlerdir.”

 

Ki bu incitme meselesi sadece peygamberimizin yaşadığı dönemde ona, eşlerine ve o zamanki müminlere yapılmış olan iftiralara yönelik değildir bana göre. Elbette o dönemde de açıkça peygamberimize ve hanımlarına iftiralar düzülmüştür. Ama hala bu yalanlar devam etmektedir. Bu iftira kampanyaları yüzyıllardır ve halen yapılmakta olup, sağdan soldan yaklaşanlarca onun adına sözler, hikâyeler, kıssalar uyduranlar hiç bitmemektedir.

Sözgelimi “Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” sözde kutsi hadis uydurması peygamber sevgisini kendine maske edinerek sağdan yaklaşmaya en belirgin örneklerden birisidir ve daha önce de Hıristiyanları zehirlemiş olan bir Pavlus uydurmasının bize aktarılmış şeklidir. Bu ve bunun gibi bugün doğru zannedilerek kabul edilmiş birçok uydurma hadis ve kıssa şirk kokuları yayan büyük tehlikelerdir. İnsanlar din diye bu uydurmalara sarılmaktalar. Bu hadisi kabul etmemeyi bile peygamberi terk etmek, onu sevmemek olarak algılayan ve hatta bunu reddederse dinden çıkacağını bile zanneden insanların sayısı maalesef hiç de az değildir. Oysa yukarıdaki ayette belirtildiği gibi, açık günah olan şey, bir iftiraya ortak olmak ve onu yüklenmektir.

33-Ahzab 59 “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle! (Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”

 

Kalp meselesi devam ediyor… Kalbi hastalıklı olanlara karşı müminler uyarılıyor. Cahiliye sokaklarını ve o sokaklarda dolaşan fahişelerden ve giyim tarzından daha önce bahsetmiştik. Bu ayet açıkça mümin kadınlara dışarı çıktıklarında onlar gibi giyinmemelerini, açık saçık ve davetkâr olmamalarını emrediyor. Tanınıp, bilinmeleri ve böylece incitilmemeleri kalbinde hastalık bulunanlara karşı önemli. Çünkü fahişelerin ve cahiliye kadınlarının giyim tarzından farklı giyindiklerinde tanınıp bilinirler ve onlardan ayırt edilebilirler. Bugün de eğer bir kadın evinde gayet rahatça oturduğu kıyafetle sokağa çıkarsa ve üzerine bir şey almazsa o da bir takım kalbi kötü ve kendini bilmezlerce rahatsız edilir. Konu bu kadar basit. Kalp meselesi…

Nitekim bundan sonraki ayetlerde de kalp meseleleri işlenmeye devam ediliyor. İkiyüzlülükler, dedikodular, iftiralar, kötü haber yayanlar, söz taşıyanlar, söz uyduranlar anlatılır. Bu suç o kadar büyüktür ki Allah’ın emretmesiyle beraber bu münafıklar eğer bu huylarından vazgeçmezlerse, peygamberimiz şahsında savaşla, kovulmakla ve öldürülmekle tehdit edilmektedir.

33-Ahzab 59 “Andolsun, iki yüzlüler, KALPLERİNDE hastalık bulunanlar, şehirde kötü haberler yayanlar (bu yaptıklarından) vazgeçmezlerse seni onların üstüne süreriz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler.”

33-Ahzab 60, 61 Münafıklar, kalplerinde bir hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar ve şehirde müminlerin kusurlarını arayarak kötü haber yayanlar, bu hallerinden vazgeçmezlerse, Biz onlara karşı sana emir ve hâkimiyet veririz de sonra orada ancak az bir zaman sana komşuluk edebilirler. Lânetlenirler, nerede rastlanırlarsa yakalanıp öldürülürler.”

33-Ahzab 62 “Öncekilere uygulanmış Allah’ın sünneti (yasasıdır). Allah’ın sünnetinde herhangi bir değişme bulamazsın.”

 

Peygamberimize iki yüzlülük edenler aynı zamanda iftira atanlardır dikkatinizi çekerim! Ve Allah onların (Kuran’da) çok yerde helak edildiğini söylemiştir. Bu anlamda bakarsak bu ayetin hemen ardından 63. Ayetin gelmesi manidardır. Ölümden kastın aynı zamanda artık yıkılış (kıyamet) saati olduğu bence belirginleşiyor.

33-Ahzab 63 “İnsanlar senden Saat’i (dünyanın son saatini) soruyor. De ki, ‘Onun bilgisi ALLAH’ın katındadır; ne bilirsin, belki de o Saat yakındır.’”

 

Cehennemi anlatan birkaç ayetten sonra sebebe tekrar sıra geliyor ve 67 ve 68’de neden yine atalar ve adetler olarak belirginleşiyor.

33-Ahzab 64, 65, 66, 67, 68 “Allah kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. Onlar onun içinde devamlı kalacak ve kendilerini koruyan veya yardımcı olan kimse bulamayacaklardır. Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: “Eyvah bize! Keşke Allah’a itâ’at etseydik, Elçiye itâ’at etseydik!” derler. “Ey ulu Rabbimiz!” derler, “sözün doğrusu, biz önderlerimizin ve büyüklerimizin dediklerine uyduk, ama onlar bizi yoldan saptırdılar.” “Ey ulu Rabbimiz! Onlara azabın katmerlisini ver ve dehşetli bir lânetle onları rahmetinden uzaklaştır!””

 

Görüyorsunuz değil mi konu dönüp dolaşıyor ve hemen her surede olduğu gibi atalara, büyüklere, onların dinine, Allah yerine önderlere uymaya bağlanıyor. Halen düşünmeyecek miyiz? Bu kadar tekrar tekrar ikaz edildiğimize göre bizim için de en büyük tehlike tahkik etmeden büyük zat diye bildiklerimizin peşinden gitme durumumuz değil mi? Unutmayalım her koyun kendi bacağından asılır. Herkes “aklımı kullanıyor muyum” diye öncelikle kendini sorgulamalıdır.

33-Ahzab 69 “Ey iman edenler! Mûsâ’ya eziyet edenler gibi olmayın. Eziyet ettiler de, Allah onu, onların dediklerinden akladı, beri olduğunu ortaya koydu. O, Allah nezdinde pek itibarlı bir kişi idi.”

 

Musa’ya eziyet edenler kimdi? Hangi konuda eziyet etmişlerdi? Hem bu ayetten hem de bir sonraki ayetlerden anlıyoruz Resullere eziyet eden ve itaat etmeyenleri…

33-Ahzab 70, 71 “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve hep doğru söz söyleyin ki Allah da işlerinizi ve hallerinizi düzeltsin, günahlarınızı affetsin. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, pek büyük bir mutluluk ve başarıya nail olur.”

 

İşte onlar peygamberler hakkında söz uyduranlar ki Musa onların dediklerinden aklanmış. Dedikodu yayanlar, doğru söz söylemeyenler, sözleriyle peygamberlere iftira atanlarmış meğer onlar. Büyük zatlarının peşinden giden ve atalar dinine uyanlarla ne kadar da bağdaşıyorlar. Ama anlayana… Söz, söz, söz… Söz kelimesinin Arapçası hadistir. Bugün de söz uyduranlar, hadis uyduranlar olmasın! Doğru söz söylemeyenler doğru hadis söylemeyenler, sözleriyle peygambere iftira atanlar, hadislerle peygambere iftira atanlar olmasın!!! Dedikodu yayanlar ise peygamberlerin özel hayatını diline dolayanlar olmasın!!!

33-Ahzab 72 “Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, on(un sorumluluğun)dan korktular; onu insan yüklendi; (fakat onun ağır sorumluluğunu tam kavrayamadı) doğrusu o, çok zâlim, çok câhildir.”

 

Peki nedir bu sorumluluk? O bizim zalim ve cahil olduğumuz için kabul ettiğimiz!!! Tamamen kendi fikrimce söylüyorum; işte bu emanetin Allah’ın “OL” emrine yönelen ve doğruyu seçme kabiliyeti olan KALP olması bence ihtimal dahilindedir!!! Siz adına kalp değil de manevi bir başka isim de verebilirsiniz.

Ve bu seçen kalp taşınamayacak kadar ağırdır!!! Belki de içinde ALLAH’IN VASIFLARI, belki de bize emanet edilen cüzi yetenekleri vardır ve O’NUN AHLAKIYLA boyanıp korunmalıdır! Onu taşıyabilmek için sahibine İMAN etmeli ve AKILLI olunmalıdır. Doğru ve yanlışı ayırt etmek için, hakkı seçen ve batılı men edenlerden olmak için insana verilen SEÇİM ÖZGÜRLÜĞÜ ve/veya İRADE çok iyi ve TAHKİKLE kullanılmalıdır. Onu taşıyabilmek için verilen bu akıl, seçme özgürlüğü ve irade gibi kelepçeler ve İDRAK anahtarı, bizim gibi kendi kalplerini taşımakla görevli olan başka insanlara ve bize fayda ya da zarar veremeyecek olan varlıklara teslim edilerek emanete hıyanet edilmemelidir.

Bütün sure boyunca kalbi meselelerden bahsettikten sonra Ahzab suresinin sonuna yakın bir noktada bu ayetin bulunması bana çok manidar geliyor. Elbette mecazi kalpten bahsediyorum. Yoksa aynı organ hayvanlarda da var. Ama onlar zalimlik yapamıyor, cahillik edemiyorlar. İçgüdüsel olarak ne verilmişse onu yaşamakla mesuller, emirlerin dışına çıkma şansları yok.

Ama bizim var! Çünkü insan olmamız seçme şansımız olmasıyla mümkün. Seçim bizim yani, Allah’ın seçimi değil. Onun seçimi zaten belli ama biz ona uyup uymamakta serbestiz. Buna rağmen Allah bize doğru yolu gösteriyor. İman edin, bana güvenin, işte ayetlerim diyor…

Kalp idrakla, imanla, inanmakla, tahkikle, sevgiyle ve bunların zıtları olan kalbi örtülü olmakla, inkârla, reddetmekle, taklitle, nefretle iç içedir. Yani bu (manevi) kalp emanettir bence. Can’ı temsilen idrak ve iman için verilmiştir. Bu surenin tamamına yayılmış olan da (BANA GÖRE) o KALBİN nasıl muhafaza edildiğinin TESTİdir. Sonunda ödül veya ceza olması doğal. Yine de son ayet bakın ne diyor!!!

33-Ahzab 73 “Bunun varacağı sonuç da, Allah’ın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkek ve müşrik kadınları cezalandırması, mümin erkek ve mümin kadınların ise TÖVBElerini kabul buyurması olacaktır. Allah gerçekten gafurdur, rahîmdir (ÇOK AFFEDİCİDİR, MERHAMET ve İHSANI BOLDUR).”

 

Her şeye rağmen O “Yine de pişman olursanız, bana dönerseniz günahlarınızı yine de bağışlarım” diye bitiriyor. O o kadar merhametlidir ki; hep kötülüklerimizi örtme, kalbimizden geçen o birçok kötü düşünceleri affetme peşindedir.

Her şeyin doğrusunu Allah bilir. Hatalarımızdan dolayı bizi affetsin.

Nimetin şükrü kendi cinsinden olur derler… Bizim anlayabildiğimizin şükrü de anlatabildiğimiz olsun…

Hepinizin kalp test’inden başarıyla geçenlerden olmanız dileğiyle…

…Seri Yazının Sonu…

kalemzade.net

twitter: @kalemzade

 


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (4)
Leave a reply

Reply to rabbani Cancel reply

Name (required)

Website