ÇOCUKLARIMIZA DİNİMİZİ BİZLER ÖĞRETELİM

 

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.”

Ne güzel bir istek, ne kadar güzel bir davet… Değil mi?  Tıpkı bir Sufinin ağzından çıkmış gibi… İnsan böylesine ulvi bir isteği nasıl geri çevirir? Böyle bir isteğin reddedilmesi için insanın inançsız, duygusuz, dinsiz olması gerekir. Kur’an’ın gönüle, kalbe yazılması isteğine kim karşı çıkabilir? Tabii ki hiç kimse…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.”

Aylardan Haziran 2013… Ankara Belediyesinin otobüsündeki afişte bu cümleyi gördüm. Fotoğraflı olan bu afişte ilk bakışta göze çarpan cümle bu…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.”

Afişlerden bir tanesinde; 8 – 10 yaşlarında bir erkek çocuğu, diğerinde ise yine 8 – 10  yaşlarında saçlarını ortadan ikiye ayırmış, iki yanına kurdela bağlamış bir kız çocuğu… İkisi de birbirinden sevimli. Çocuklarımızın yaz dönemini verimli geçirmeleri için tasarlanmış bir programın afişi bu. Yine bazı kurumlar iş başında ve bu kez bu Sufi sloganla değişik bir kampanya başlatmışlar…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.”

İnanan hangi anne-baba Kur’an’ın gönüle  yazılmasına hayır diyebilir? Bu organizasyonda amaçlanan Kur’an’ın gönüle  yazılması ise  diyeceğim yok… Ama ben biliyorum ki hiç de öyle olmayacak!

Belediye otobüslerine asılan ve halkın, ilgisine, bilgisine sunulan afişlerdeki bu slogan bana ne anlatıyor?

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.” Kuran Kurslarına çağırı sloganıdır bu…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.” Kız çocuğunuzun gittiği ilk gün, daha Elif harfini öğrenmeden, Tevrat kalıntısı Yahudi inancı ile başının örtüleceği slogandır bu…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.” “Çocuğunuza Kur’an öğretiyoruz” yalanıyla, sadece Arapçasının öğretildiği  slogandır bu…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.” “peygamberimiz birgün….” diye başlayan, asılsız rivayetler ve  hadislerden oluşan, Peygamberimize milyonlarca iftiranın atıldığı UYDURULMUŞ DİN’in sloganıdır bu…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.” Annenin  çocuğuna “Bugün Kur’an’dan ne öğrendiniz?” dediğinde, her seferinde “Daha oraya gelmedik Anneciğim!” cevabını alacağınız slogandır bu…

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.” Çocukların  büyüklerine;  “Kur’an masa üstünde durmaz anne!.. Valla çarpılırsın!”, “Anne, besmele çekmeden sakın O’na elleme… Bak valla Çarpılırsın!”, “Baba sakın abdest almadan Kuran okuma…” “Anne! Kur’an’ı üç kere öpüp başına koymadan sakın yerine kaldırma!”, “Baba biliyormusun? Türkçe Kuran okunması harammış. Kuran sadece Arapça okunmalıymış. Ancak öyle sevap alınırmış!” cevaplarını verecekleri slogandır bu.

Kur’an’ı Kerim’in okullarda seçmeli ders olarak okutulması kararının ardından, rahmetli Mehmet Ali Birant, dönemin Milli Eğitim Bakanıyla yaptığı söyleşide Bakan’a soruyor.

–          Sayın Bakan yanlış anlamadıysam siz, Kur’an’ın arapça okutulacağını söylediniz. Bu durumda onlar hiç bir şey anlamayacaklar ki!

Bakan cevap veriyor…

–          Evet… Anlamayacaklar!

Gördünüz mü tehlikeyi? Okuyacaklar… Ama ANLAMAYACAKLAR! Çünki Kur’an’ın anlaşılmasından rahatsız oluyorlar.  (Ben bu söyleşiden sonra, Diyanet İşleri Başkanlığına ve Milli Eğitim Bakanlığına birer yazı yazmıştım. Onlara önerim, oluşturulacak Üst Kurulca  onaylanan  Türkçe Kur’an-ı Kerim’in, Din Dersi kitabı ile birlikte İlkokul  4. Sınıfta öğrencilere BEDAVA verilmesi ve Çocuklarımızın İslamiyeti rivayetlerden değil, Allah’ın Kitab’ından öğrenmelerinin sağlanmasıydı.)…(Hala cevap gelecek!)

“Gel bu yaz… Kur’an’ı gönlüne yaz.”

Slogan çok güzel… Ama amaç bellidir… Arapçayı öğretecekler ve papağanlar gibi EZBERLEYİN! Bu uygulamalarla, böylesine programlarla çocuklarımız, Allah’ın kitabını, Türkçe öğrenip anlamaktan uzaklaştırılacaklardır.

Ne yazık ki, on yıllardır bu uygulamayı yapanlar; Allah’ın dinini sadece kendilerinin bildiğini zannedenler, sadece kendilerini akıl hocası olarak görenler, sadece işleri düştüğünde ALLAH adını dilinden düşürmeyenler, Allah’ın Kitab’ının anladığı dilden okunup anlaşılmasını yasaklayanlar ve Allah’ı, O’na “şirk” koşmadan anamayanlardır…

Hangi Avrupa ülkesine giderseniz gidin… O ülkede bulunan inançlı ailenin, çocuğunu, dinini öğrenmesi için kiliseye veya benzeri dini kuruma gönderdiğini düşünmüyorum. Aile, o çocuğa din ile ilgili öğrenmesi gerekenleri kendileri veriyor.

Peki… Bizler niçin çocuklarımıza din eğitimi ver(e)miyoruz? Kur’an kursundaki Hoca, dini, bizden daha mı iyi biliyor? Yoksa ahlak bilgisi bizden daha mı yüksek? Hangisi?..

Cevap belli… Biz bilmiyoruz ki çocuklarımıza öğretelim! Öyleyse yapılması gereken, önce bizlerin, Dinimizi en doğru adres olan Kuran-ı Kerim’i çok iyi okuyup anlamamız ve daha sonra çocuklarımıza anlatıp, onların da Kuran-ı Kerim’i okumalarını sağlamaktır. Bugünün çocukları dinlerini anladıkları dilden öğrenirlerse, 5-10 kuşak sonrası dünya gerçek İslam dinine kavuşur diye düşünüyorum.

LÜTFEN!.. Çocuklarımızı seviyorsak, gerek ülkemiz gerek toplum için iyi birer insan olarak yetişmelerini istiyorsak, onların Din programlarını da kendimiz yapalım… Onlara Allah’ı, O’nun Kitabını, Peygamberimizi, Dinimizi, iyi, güzel ve ahlaklı insan olmayı, BİZLER ANLATALIM…

Uydurulmuş  dinin esirleri olmadan!

Selam ve Dua ile,

Fikret ARMAN


About the Author
Author

Fikret Arman

Comments (4)
Leave a reply

Reply to Kalemzade Kamil Cancel reply

Name (required)

Website