TAKVALI OLMAYA ÇALIŞMAK ADINA!

Öncelikle Kitabımızın anlaşılması adına Çeviri yapan tüm çevirmenlere Teşekkürü bir borç bilirim. Şu da bilinmelidir ki Hatasız hiçbir çeviri yoktur… Hatasızlık Allah’a mahsustur.

Takvalı olmaya çalışmak adına!

Antik çağlardan günümüze kadar sürekli din adına,  Allah adına hareket ettiklerini iddia eden kişiler-gruplar kendilerini seçkin addedip özel bir zümre oluşturmaya çalışmışlar… Kişisel çıkarımlarını din adına pazarlamışlardır. Nebi- Elçilerin getirdiği mesajlar sürekli kişi ve kurumların tekeline alınmaya çalışılmış halk bu sayede sömürülmüştür. “Sen anlamazsın” diye …

Oysa nebi Elçiler asla tekel oluşturmamışlardır halkı sömürmemişlerdir. Nebi- Elçiler,  iletmekle yükümlü oldukları tebliğe-mesaja   önce kendilerinin  uymakla yükümlü olduklarını ve halkı bilinçlendirmek adına hareket ettiklerini ve tebliği iletmekle  yükümlü olduklarını  kitabımızı okudukça anlarız.

 

Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem’in oğlu İsa’yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil’i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid’at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır. (Hadid-27)

 

Her konu okundukça üzerinde çalışıldıkça sindirilir. Kişi sindire sindire okudukça anlar! Sindirilmeyen bilgi sabun köpüğü gibidir. Dünya ve ahret hayatımızı ilgilendiren konuda yapacağımız çalışmalarda böyledir. Nebi- Resullerin tebliğ ettiği kitap/lar da böyledir. Rab kişiyi kapasitesi doğrultusunda sorumlu tutar. Son inen kıyamete kadar korunan Kur’an,  kişiyi yavaş yavaş terbiye eder ve yavaş yavaş sindirerek  KİTABIN  okunmasını   tavsiye eder.

O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur’an hakkında aceleci olma. Şöyle de: “Rabbim, ilmimi artır!” (Taha-114)

Sana okutacağız, sen de unutmayacaksın.

Ancak Allah’ın dilediği başka.   Çünkü O, açıkta olanı da bilir, saklı duranı da. Ve seni kolay olan için   başarılı kılacağız. A’la Suresi/6-7-8

 

Nebi- Elçimize 23 senede Ku’ran inzal olup Nebi-  Elçimizi Kuran ahlakıyla “ahlaklandırıp”  inşa etmedi mi?

Ayrıca kitabımızda karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmanın önemine de vurgu vardır! Karşılıklı bilgi alışverişi devreye girince,  eğitim süreci  kısalır. Bilgi alışverişinde bulunan topluluklar birbirini uyarır o zaman herkes OKUMUŞ, UYANMIŞ VE PAYLAŞMIŞ OLUR…

Böylelikle Tek ele bakan tekelleşme de ortadan kalkmış olur! Kimseyi/leri –kurumu/ları Rab edinmemiş oluruz.

Anladıktan sonra dileyen uyar dileyen uymaz. Niyet çok önemli…

Üstelik Nebi-Elçimiz zamanında,  Kuran, genele “HALKA” yayılarak halkla beraber anlaşılmaya ve istişare edilmeye-bilgi alışverişinde bulunulmaya  başlanmadı mı?

Tüm Nebi-Elçiler halkı uyandırmaya gelmedi mi?

Elçilerin çağrısına  uyanlar kendi toplumlarının en zayıf halkaları değil miydi?

Allah`a kulluğun, ferdi uyanış olması gerektiğinin üstüne basa basa durulmasının üstü örtülerek sürekli özel zümreler ihdas eden ve tekel oluşturan ehli kitap ve uzantısı olan bizler hala uyanmayacak mıyız?

Allah’la kul arasına kimse giremez.

Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak! (Müdessir-11)

 

Sürekli dolaylı dolaysız “sen anlayamazsın” diyenler, halkı  kelamdan uzaklaştırılmaya çalışanlar hesabı nasıl vereceklerini zannediyorlar?

Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.

 

İnsan, aceleden yaratılmıştır. Ayetlerimi size göstereceğim. Benden acele istemeyin! (Enbiya/37)

 

Allah`a   güvenerek,  samimiyetle,  riyasız, hesapsız teslimiyetle yöneldiğimiz   de Allah`ın Kitabını okudukça her bir kişi, “Rabbi tarafından hidayete   erdirilmez mi?” Doğru yolu göstermek Allah’a mahsustur… Allah`tan başkasını Rab edinmeyelim kul olmayalım diye Hud suresinde bizi uyaran Rabdır. Kitabımıza göre herkes anladığından sorumlu tutulup ahiret hayatı kişinin KENDİ ameline bağlı olup, kişinin kendi kazancından başkası kendisine ait olmayacağının üstünde önemle durulurken biz yinede hep başkalarının Kur’anı-Dinimizi bize anlatmasını ve içeriğini öğretmesini mi bekleyeceğiz?

Akıbet muttakilerindir…


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Comments (2)
Leave a reply

Reply to şevket günal Cancel reply

Name (required)

Website