Mazlumu Getirin Bana…

“Mazlum Olma Müslim Ol”

Mazlumu itip kakmaya alışmış zalimler için yaptıkları eziyetin duru durağı yoktur. Zulüm zulmü doğurur. Zalim ne kadar eziyet etse de doyuma ulaşmaz, daha da gücünü pekiştirmek ve daim kılmak için didinip durur. Her şeyden pirelendikçe daha da ezmeye meyleder… Yemekten doymaz daha da yer… Kandırmakla doymaz, daha da çok yalan söyler… Paraya, mala doymaz daha da yığar… Dalkavukları ve köleleri arttıkça daha da azar… Merhum Kemal Sunal ve merhum Dinçer Çekmez’in meşhur sinema filmi “Şark Bülbülü”ndeki unutulmaz repliği hatırlarsınız. Zalim mafya babası krize girdiğinde “Mazlumu Getirin Bana” diye haykırarak zulmedeceği adamı ister. Onu dövdükçe rahatlar. Ancak, filmi hatırlayanlar bilirler; olaya hasbelkader dâhil olan Şaban karakteri, klasik bir mazlum değildir. Hoş bir mizah ortaya koyarak tokada tokatla karşılık verir, kısasa kısasla. Öyle, bile bile dayağı yedikten sonra bir kenara çuval gibi yığılan eski Mazlum gibi değildir. Zalimin zulmüne karşılık verir. İşte zalimi kendine getirmeye başlayan da Şaban’ın bu tavrıdır. Şaban’ın bu tepkisi, aslında kendini Müslüman olarak tanımlayan tüm insanlara da ders olacak niteliktedir.

Mazlum zalimden zulüm gören, Müslim (Müslüman) ise Allah’a teslim olan demektir. Bir Müslüman’ın Allah’a teslim olması demek, asla zalime teslim olması demek değildir. Ama yeryüzündeki İslam coğrafyasına bakarsanız göreceksiniz ki bir Müslim coğrafyası değil de sanki bir Mazlum coğrafyasıdır. İrili ufaklı birçok toplumda yaşayan milyonlarca insanın Müslim adı altında Mazlumca bir yaşam sürdüğünü görürsünüz. Ensesine vurulup ağzındaki lokmanın alındığı bir yetimdir bu coğrafya. Eşek sudan gelene kadar dövülüp bir dahaki hiddet patlamasına kadar kenara yığılan Mazlum bir köledir bu coğrafya. İçlerinde arada bir Şabanlık yapanlar çıksa da akıllarını kullanmadıklarından dolayı mafyabaşlarının zalimliğini de doğru dürüst önleyemezler. Hastanelik olurlar da mazlum mazlum yine gider patronlarına teslim olup üç beş kuruşluk yevmiye için dayak yemeye devam ederler. Böyleleri hiçbir zaman gerçek Müslim olamazlar. Çünkü Müslim olan zalime değil, sadece Allah’a teslim olur.

İşte bu coğrafyanın bu ezik siyasi yapısı, içindeki alt gruplara, insanlara, bireylere kadar sirayet etmiştir. Öyle bir arabesk kültür yerleşmiştir ki bu coğrafyaya, neredeyse insanlar Mazlum olmaktan zevk alır hale gelmişlerdir. Köle olmak onur olmuş, eziklik psikolojisi büyüğünden küçüğüne, okumuşundan cahiline, tepeden tırnağa kan damarlarına, hücrelerine, atomlarına işlemiştir. Bu aşağılık kompleksi zaman zaman futbol ve benzeri pek de mühim olmayan platformlardaki geçici başarılarla açığa çıksa da akıl ve fikir düzleminde bir icraata genellikle geçirilememiştir. Bunun neticesi olarak saltanat tarihiyle övünme, ataların değerlerine itaat, alelade olayları abartma, simgelerle avunma ve efsanelerle büyüklüğünü kanıtlama gibi pek de akıl karı olmayan, emzik misali kendi kendini avutan işlere yönelmiş ve bunlarla oyalanmıştır insanlar. İşin acı tarafı din de bu işin tam merkezindedir. Hayatın en ciddi meselesi olan din, başkalarının silahı gibi, o dinin inananlarına karşı kullanılmaktadır. Elbette Allah’ın dini İslam övünçle haykırılmaya layıktır. Ancak cahil ve ezik toplum bunu ne için övünç kaynağı gördüğünü bile bilememiş ve bu yolla zalimler tarafından uyutulmaya ve yönlendirilmeye rahatlıkla devam edilmiştir. Övünülen din Allah’ın dini olduğu halde adı öyle kalmış, içi boşaltılmış ve rivayet ve yalanlarla doldurulmuş bir insan dinine çevrilmiştir. Kuran adındaki en önemli silahını bile kullanmayı beceremeyip tersten tutan bu toplumlar, her tetiğe bastıklarında kendi göğüslerine ateş etmişlerdir.

Allah’ın diniyle ayağa kalkacak toplumlar tam tersine patates çuvalına dönmüş Mazlumlar gibi duvar diplerine yığılmıştır. Sanki dinimiz bize pısırık pısırık bir kenarda oturmayı emrediyormuş gibi, dünyadan elini ayağını çekmiş tesbihli dervişler örnek insanlar gibi sunulmuştur. Sanki dinimizde kısasa kısas yokmuş gibi dayak yediğimizde mağdur edebiyatı ile kendimize acındırarak bir şeyler kazanmayı ummuşuz. Sanki dinimiz tevhid gerçeğini, ilmi, aklı, sevgiyi, barışı, hakkı, doğruyu, idrakı, zalimin karşısında dik durmayı bize öğütlemiyormuş gibi kitabımızdaki ayetleri bile anlatırken utanır hale gelmişiz. Sanki (Kuran’dan) söylediklerimiz yanlışmış gibi, başkalarının, batının ve bizden olmayanların söylediklerinin peşine düşmüşüz. Sanki en doğru yaşamı kitabımız bize anlatmıyormuş gibi hem onu yaşamamış hem de başkalarının hatalı yaşamlarına özenmişiz.

Nitekim eziklik, damarlarımıza ve oradan virüsler halinde bütün organlarımıza işlemiş. Hem “dinim dinim” demiş, dinimize karşı çıkan memleketdaşlarımıza saldırmış, hem de bizim dinimizi gerçekten kabul etmeyenlere “şunlar ne de güzel” diyerek yanaşmış, onlara benzemeye çalışmışız. Eziklik ezikliği getirirken, Müslim Mazlum olmuş. Mazlum deyince akla Müslim gelir olmuş. Nur üstüne nur değil acı üstüne acıyla arabeskleşip Müslim olduğumuzu zannetmişiz. Sopayı yedikçe sahibine itaat eden …ler gibi, mağdurlukla ve mazlumlukla göz diktiğimiz aidiyet putuyla onur duymaya başlamışız. Cahilliği cahillik ile örterken, aklını heva ve heveslerine kullanan zalimlerin köleleri olmuşuz. Çok mu abarttığımı düşünüyorsunuz? Hiç sanmıyorum. Aslında az bile söyledim. Çünkü biz haklıyız. Bizim dinimiz en korunmuş rehbere sahip olanı değil mi? En son vahiyler bu kitaptakiler değil mi? Bu okumadığımız Kuran’da yazan her şey dosdoğru değil mi? Gerçekler elimizin altındayken… Doğruluk elimizin altındayken… Biz ne yapıyoruz? Tek kelime… Uyuyoruz… Fakat bakın Kuran bize ne diyor?

74-Müddesir
1,2 Ey bürünüp örtünen. Kalk ve uyar.

Uyanın diyor Kuran bize. Korkmayın diyor Kuran bize. Pusmayın diyor Kuran bize. Karanlıktan korkan çocuklar gibi üzerinize yorganızı örtüp, titreyip durmayın diyor Kuran bize. Kalkın diyor… Gerçeği haykırın diyor… Uyarın diyor… Çünkü gerçeği size bildirdim, hazineyi elinize verdim, ezik ezik durmayın diyor… Biz ne diyoruz? Mazlumuz!!! Güçlü olana boynumuz kıldan ince!!! Güçlüye boyun eğeriz!!! Ey akılsızlar diyor Kuran bize… Güçlü olan sizsiniz… Gerçeği bilen sizsiniz… Bırakın bu arabesk edebiyatını… Bırakın bu mazlum ayaklarını… Mazlum olmayın Müslim olun. İnsana değil sizi yaratana kul olun… Atın üzerinizden şu ölü toprağını… Silkinin, kalkın, uyanın, uyarın… Sizin arkanızda Allah’ın büyüklüğü ve gücü var… O’na hiç mi güvenmiyorsunuz? Arının pisliğinizden, masallarınızdan, hikâyelerinizden, kirli bilgilerinizden… Sarılın Kuran’a ve haykırın gerçeği.

74-Müddesir
3,4,5,6,7 Rabbinin yüceliğini duyur! Örtülerini temizle. Uzaklaştır kendinden pisliği! Çok bularak başa kakma yaptığın iyiliği! Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliği!

Kuran bize ezik olma üstün ol, mazlum olma Müslim ol derken biz gidip şeyhe mürit oluyoruz… Biz gidip patrona köle oluyoruz… Biz gidip mezarlardaki ölülere yalvarıyoruz… Biz gidip sakala yeleğe tapınıyoruz… Biz gidip firavuna dalkavuk oluyoruz… Biz gidip Kuran yerine risale, şiir ve ilmihal okuyoruz… Biz gidip uyaracağımıza, tağutlar tarafından uyarılıp duruyoruz… Fakiri yoksulu el birliği verip yükselteceğimize biz gidip birilerinin matematiğine göre zekât veriyoruz… Biz gidip birilerini taklit ederek namaz kılıyoruz… Allah’ın Zikrini (Kuran’ı) okuyacağımıza ve hayatımıza uygulayacağımıza biz gidip bir kenarda sinerek oltu taşından tesbih çekmekle, salavat çekmekle zikir çektiğimizi zannedip, övünüp, sevap miktarımızın artacağını sanıyoruz… Biz zorluklara göğüs gerip gerçeği haykırmak için kendimizi yıpratacağımıza, bizi asıl yıpratan ve kirletenleri dinimizi korumak adına delicesine savunup duruyoruz…

Müslim mazlum olmayı hedeflememesi gerektiği gibi zalim de olamaz elbet. Kin tutmaz. Affeder. Bir topluluğa olan öfkesi nedeniyle adaletten sapmaz. Korkup pusmaz ama gurura kapılıp zalimliğe de heveslenmez. Müslim adam ikisi arası en güzel bir yolu tutar. Dosdoğru yolu tutar. Aynen namazda olduğu gibi…

17-İsra
110 De ki: “Allah deyin, Rahman deyin; hangisini derseniz, hep O’nundur, o en güzel isimler. Bununla beraber namazında çok bağırma, çok da gizleme; ikisinin arası bir yol tut.

Aynen infakta, zekâtta ve harcamada olduğu gibi…

25-Furkan
67 Ve onlar ki, harcadıkları vakit israf etmezler, pintilik de yapmazlar; ikisi arasında dengeli giderler.

Aynen yolda yürüdüğü ve konuştuğu zamanki gibi…

31-Lokman
19 Yürüyüşünde mutedil ol, sesini alçalt. Şu bir gerçek ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.

Mazlum olma Müslim ol… Zalim olma Müslim ol… Dosdoğru yolda ol, böyle çok daha güzelsin diyor Kuran bize… Eğer bunu yapmazsak ve Kuran’ı yine göz ardı edersek “Mazlumu getirin bana” diyenimiz de çok olur, dayak yemekle övünenimiz de.


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (4)
Leave a reply

Reply to Kalemzade Kamil Cancel reply

Name (required)

Website