BU KADAR ZOR MU?

Peygamberimiz ve dört halifeden sonra insanların saf olan dini bozmaya, Kur’an`dan uzaklaşmaya ve onu kendi menfaatlerine göre şekillendirme ve değiştirme çabaları ne yazık ki başlamış mezheplerin çıkışına kadar sürmüş, ve nihayet bu bozulmalar neticesinde mezheplerin işi kolaylaşmış ve bölünmeler derinleşmiştir.

Bu yüzden olsa gerek bugün kime ”kur ‘anın tek yol’ ‘olduğu ona sarılmamız gerektiğini söylemeye kalksam ”1400 yıldır böyle, bu kadar alim, bu kadar hoca, bu kadar evliya, bu kadar cemaat ve liderleri, Arabistan, Mısır, Tunus….vs. bunlar bilmiyor cahil, bir tek sen mi biliyorsun ”şeklin de bir savunmayla karşı karşıya kalıyorum.

Savunma diyorum çünkü dört halifeden sonra bozulmalar başladığı ve dine eklemeler yapıldığının bir kanıtı gibi bu 1400 yıl savunması. Yani saf, halis din kısa bir süre yaşanmış bu yüzden  insanlar başkalarından duyup işittiklerine daha çok inanır olmuşlar. Bu süre (1400 yıl) rivayetlere körü körüne inanmaları için bir sebep oluşturuyor.

Bunlara karşı Allah’ın (c.c) ayetlerini hatırlattığımda veya örnek verdiğimde, ilk defa duyuyormuş, yanlış bir şey söylüyormuşum gibi tepki verip, 1400 yıllık uygulamaların süzgecinden geçirip itiraz ediyor. Bunların ayet olduğunu söylediğim halde kuşkuyla yaklaşıyor. Rivayetleri sorgulamak yerine haşa ayetleri sorgulamaya başlıyor ayet niçin inmiş, sen Arapça mı biliyorsun, rivayetler olmasa ayetleri anlamayız gibi yıllardır yapılan savunma. Aslında ne rivayetleri ne de Kuran`ı tam olarak bilmeden ikisi arasında bir yol tutturmuş birçok insan. Bu şekilde işine geldiği gibi yaşamaya devam ediyor. Ama Allah bir kitap göndermiş ne diyor, neyi emrediyor, neyi helal-haram kılmış diye merak edip okuma zahmetine girmiyor. İşine geldiği yerlerde ayet, gelmediği yerde hadisle cevap vermeye kadar gidiyor iş. İnsanın bu şekilde kurtulacağını sanması ne kadar kötü.

Sanki ayetlerin sorgulanması hadislerin sorgulanmasında daha kolay geliyor bu tür insanlara. Bir yerde haklılar çünkü Kuran`dan çok hadis ve rivayetlerle terbiye etmişler nefislerini. ‘Hadisleri inkar eden kafir olur’ ‘diyen bir mezhep ve onu takip eden insan tabi ki ‘biz anlayamayız’ dedikleri Kuran`dan uzaklaşır ve korktuğu şeye daha çok yaklaşır. İnsan kimden ve neden korkarsa ona yaklaşır ve günümüzde insanların neden korktukları apaçık ortada maalesef.

Aslında bir imtihan dünyasında olduğumuz kesin ve özgür irademizle yukarıda bahsettiğim seçeneklerden hangisine uyacağımız da bizim için belirleyici olacaktır. Yani ahirette hangisinden sorumlu olacağımıza karar vermek. Tabi ki sorumluluğun Kuran olduğu zaten Allah tarafından söylenmektedir, ama karar insanlarındır. Allah’ın kitabı başucumuzda merak edip anlamaya çalışmıyoruz, çünkü birileri bizim yerimize okuyup yorumlamış ve hakkında onlarca cilt açıklama yapmışken biz neden okuyalım. Kuran`a ters düşmeyen izahlar elbette yapılacak, ama hüküm konuların da Kuran dışına çıkılmayacaktır. Tüm insanlara indirdiğini söylediği halde Allah, başkalarının okuyup anlamasından medet ummak ne kadar doğrudur bilemem. Peygamberimiz vasıtasıyla indirilen Kuran`ı biz anlamayız demek kurtuluş değil, tehlikenin habercisidir. Anlamak için ’’onlarca ilim bilmek lazım’’ diyerek ayetlere karşı gelindiğinin farkında değiliz maalesef. Apaçık ve detaylandırılmış bir kitabı siz insanlara okuyup anlayasınız diye gönderdik denildiği, halde bu korku ve inat neden. Kuran’a uymaktan korkmayalım, asıl o’na uymamak korkulacak şeydir.

Nedense inananların çoğu, rivayetlerin Türkçe ’ye çevrilmesinde bir sıkıntı görmezken, bu çevirilere itiraz etmezken konu Kuran olunca çevirmek günahmış gibi tepki vermeleri sanırım gerçeklerle yüzleşmenin bir korkusu gibi. Bu korkuyla yüzleşmek ve kendimizi Kuran`dan soyutlamak en son yapılacak şey olmalıdır. İmtihan dünyasında, önümüzdeki seçenekler ahiretteki durumumuzu belirleyecek, elimizde korunmuş doğruluğundan hiçbir Müslümanın şüphesi olmayan Kuran var. Allah ‘’ne kadar az öğüt alıyorsunuz’ ’size apaçık olan Kuran`ı indirdik’ derken nasıl oluyor da anlayamayız deriz. Biz anlamayız diyenleri inanın ben de anlamıyorum. Zaten Kuran`da ‘’bilmediğin anlamadığın konuların ardına düşme’’ diyor. Bizlere lazım konular anlaşılmayacak konular değil.

Allah dinin temel esaslarını açık bir şekilde bildirmiştir. Bugün için anlamını kavrayabileceğimiz bazı konular, bundan 100 yıl önce anlaşılmazdı. Bu Kuran`ın evrenselliğinden kaynaklanmaktadır. Dağların yüzdürüldüğü, iki denizin birbirine karışmadığı gibi konular ancak günümüzde anlaşılmıştır. Belki de 100 yıl sonra bazı anlatımlar daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenle Kuran`ın çevresinden dolanmak yerine onu daha iyi anlamaya çalışıp, en üst düzeyde faydalanmaya çalışmalıyız. Kuran`a ayette  ‘’arınmış’’ bir şekilde yaklaşmak lazım diyor. Bazılarının anladığı gibi bu abdestli demek değil. Ona şüphesiz ve tam olarak inanmış bir şekilde yaklaşmak ve anlamak üzere okumaktır.

Yine Kuran`da ‘’benim toplumum bu kuranı terk etti’’ diyecek olan peygamberimizin bu şikayetini de mi dikkate almıyoruz? Ben Kuran`ın terkinin bugün değil uzun zamandır olduğunu düşünüyorum. Dine ek hükümler, emir ve yasakların konmaya başladığı bir dönem. Bu dönemlerin de ne olduğunu biraz düşünenler çok rahat bulur. Bu kadar zor mu Kuran`ı okumak ve anlamak. Bu kadar zor mu Allah’ın bizi Kuran’dan sorumlu tutacağını bile bile okumamak.

Allah cümlemize Kuran’ı okuyup anlamayı ve o’na göre amel etmeyi nasip etsin.

Selamlar.


About the Author
Author

BEYAZ

Comments (5)
Leave a reply

Reply to şimşek Cancel reply

Name (required)

Website