Kur’an ve Şiddet – 5

Bu yazımızın konusu “Kur’an insan ilişkilerinde ve toplumsal hayatta zulme ve şiddete dayalı bir anlayışı önermekte midir?” sorusuna cevap mahiyetinde olacak.

Kur’an her halukarda adaleti emreder

Aşağıdaki ayetler için yoruma gerek yoktur.

Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî’dir, çok iyi duyar; Basîr’dir, çok iyi görür.
4/58

Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
4/135

Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah’tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
5/8

Yalana iyice kulak verirler, haramı tıka-basa yerler. Sana geldiklerinde ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında hükmedersen, adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri/adaleti ayakta tutanları sever.
5/42

“Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna.Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız/aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah’a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.
6/152

Şunu da söyle: “Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O’na doğrultun. Dini yalnız O’na özgüleyerek O’na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O’na döneceksiniz.”
7/29

“Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın.”
11/85

Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
16/90

İşte bunun için sen çağrıda bulun/dua et ve emrolunduğun gibi dosdoğru yürü! Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: “Allah’ın Kitap’tan indirdiğine inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah’tır, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin amellerinizin size. Bizimle sizin aranızda delil yok. Allah bizi biraraya toplayacaktır/aramızı bulacaktır. Dönüş O’nadır.”
42/15

Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever.
49/9

Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı.
55/9

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap’ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar.
57/25

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever.
60/8

Kur’an toplumda güveni, emniyeti ve iyi ahlakı esas alır. İnsanları fuhşiyattan ve kötü hasletlerden/kötü ahlaktan men ederek onlara zulme karşı olmayı emreder

Allah  zalim olmayı, zulmü, baskıyı, taşkınlığı, azgınlığı, adaletten ayrılmayı kesin bir prensip olarak ve kesin bir dille men eder.

Zulmedenlere eğilim göstermeyin! Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah’tan başka dostlarınız kalmaz, size yardım de edilmez.
11/113

Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
16/90

Toplumların helak olma nedenleri onların şımarmaları, zulümleri, taşkınlıkları, azgınlıkları ve riayetindeki mazlum insanların onların zulümleri altında inim inim inlemeleri dolayısıyladır. Bu tür zalim insanla yeryüzünde servet ve iktidar sahibi olduklarından iyice şımarırlar ve kendilerini hiçbir gücün alt edemeyeceğini düşünerek mazlumlara olan zulümlerini iyice artırırlar.

Allah ilk başta bu tür insanların ya da toplumların kendilerini düzeltmeleri ve zulümlerinden vazgeçmeleri için onları uyarmak maksadıyla resuller elçiler gönderir. Fakat genellikle bu resuller ve elçiler dikkate alınmadığı gibi türlü iftiralara, suçlamalara, tehditlere, baskılara maruz kalırlar. Hatta pek çoğu öldürülür, deli ilan edilir. Sonuçta bu zalimlere tanınan süre sona erdiğinde? Bu süre verilmesi durumu bize şunu gösterir. Bu tür insanlar kendilerine mühlet verdikleri halde hiçbir şekilde ha ve hareketlerini düzeltmemiş ve kendilerine çeki düzen vermemişlerdir. O halde bunlara verilen süre sonsuz da olsa aynı süreç devam edecek bu kişiler zulüm ve baskılarını sonlandırmak şöyle dursun daha da artırmaya devam edeceklerdi. O halde Allah kendilerine tanınan bu sürenin sonunda onları helak edip zulümlerine son vermekle onlara bir zulüm etmemiş aksine onların zulmü altında inleyen mazlumlara yardım ve desteği ile merhamet ve şefkat elini uzatmıştır- yaptıkları zulümlerden ötürü cezalarını bulurlar.

Aşağıdaki ayetlerde helak edilen toplumların kendi zulümlerinin neticesinde bu muameleye maruz kaldıkları açıkça belirtilmektedir. Allah kullarına zulm edici değildir.

Nice kent/medeniyet var ki, zulme saptığı halde, ona süre tanıdım. Ama sonra kendisini yakalayıverdim. Dönüş yalnız banadır.
22/48

İşte sana bir yığın kent/medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.
18/59

Kendilerine verilen öğüdü unuttuklarında, kötülükten alıkoyanları kurtarıp zulme sapanları, yoldan çıkmalarından ötürü, acı bir azapla yakalayıverdik.
7/165

Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd’ın, Semûd’un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti.Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.
9/70

Ve gerçek şu ki, sizden önce, kendilerine gönderilen peygamberler onlara hakkın apaçık delillerini getirdikleri halde (inat ve ısrarla) zulüm (ve kötülük) yapmaya devam ettikleri zaman, nice nesilleri yok ettik; çünkü onlar (bu delillere ya da peygamberlere) inanmayı reddettiler. Biz işte böyle cezalandırırız, günaha gömülüp giden toplumları.
10/13

Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar.
10/47

Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Ama insanlar öz benliklerine zulmediyorlar.
10/44

Sizden önceki kuşakların söz ve eser sahibi olanları, yeryüzünde bozgunculuktan alıkoymalı değiller miydi? Ama içlerinden kurtarmış olduklarımızın az bir kısmı dışında hiçbiri bunu yapmadı. Zulme sapanlar ise içine gömüldükleri servet şımarıklığının ardına düşüp suçlular haline geldiler.
11/116

Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.
16/113

Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent/medeniyet var ki, duvarları, tavanları üzerine çökmüş halde. Nice kullanılmaz halde bırakılmış su kuyusu, nice görkemli/süslü/bakımlı köşk var.
22/45

Kim hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir.Rabbin, kullara asla zulmetmez.
41/46

Aleyhlerine yol aranacak olan şu kişilerdir ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar sergilerler/saldırılarda bulunurlar. İşte böyleleri için acıklı bir azap vardır.
42/42

Kur’an toplumda merhamet ve şefkati esas alarak zayıflara, fakirlere, ana-babaya akrabaya yardım etmeyi onlara şefkati ve merhameti emreder.

Kur’anda güzel ahlak, şefkat, merhamet, yardımlaşma, dayanışmayı emreden o kadar fazla ayet vardır ki saymakla bitmez. Buraya örnek olması bakımından birkaç tanesini almakla iktifa ediyorum.

Allah’tan başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı kılın, zekâtı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz.
2/83

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
2/177

Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.
4/36

Kur’an toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik eder ve zenginliğin bir üstünlük aracı olmasını şiddetle yasaklar

Konu ile ilgili Kur’anda pek çok ayet vardır bunlardan bazıları aşağıdadır:

1- Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;
2- Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.
3- Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor.

4- Hayır; andolsun o, ‘hutame’ye atılacaktır.
(Hümeze Süresi)

 

17- Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz.
18- Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.
19- Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz.
20- Malı ‘bir yığma tutkusu ve hırsıyla’ seviyorsunuz.

Fecr Süresi

 

1- Dini yalanlayanı gördün mü?
2- İşte yetimi itip-kakan;
3- Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.
4- İşte (şu) namaz kılanların vay haline,

5- Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
6- Onlar gösteriş yapmaktadırlar
7- Ve ‘ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedirler.
Maun Süresi

 

Yukarıdaki ayetler gibi daha pek çok ayet malı biriktirmenin, onu sayıp döküp durmanın, bu şekilde aşırı zenginleşerek toplumdaki fakir insanlardan uzaklaşmanın ve onlara aldırış etmemenin kesinlikle yasaklandığı ve hatta bu tür davranışların dini yalanlamak anlamına geldiğini vurgular. Zira böyle bir tavır toplumdaki adalet, merhamet ve sevgi damarlarını yaralar.

Ayrıca hiç ölmeyecekmiş gibi malı biriktirmek ve yığmak ve muhtaç olan fakirleri görmezden gelmek ahire inancıyla bağdaşmaz. Keza dinin en temel amaçlarından biri toplumsal adaleti, huzuru ve barışı sağlamaktır. Oysa zenginliğin tek elde toplanması ve fakirlerin gözetilmeyerek açlığa ve sefalete sürüklenmelerine göz yumulması adalet kavramına, huzur ve barış ortamına darbe vurur. Bu da toplumda huzursuzluk ve infiale yol açar. Bunun sonucunda suçlar artar. Toplumda tabakalar arasında kin ve nefret duyguları kabarır. Dolayısıyla Kur’an’a göre toplumsal huzurun ve barışın sağlanması için mal hırsının ve malı yığarak tekelleşmenin önüne geçilmeli, zenginler her halükarda fakirleri her zaman gözetip kollamalı, onlara Allah’ın kendilerine verdiklerinden Allah’ın verdiğini unutmadan ve minnet etmeden yardımda bulunmalı, infak etmeli, paylaşmalı ve onları kollayıp gözetmelidirler.  Bakara süresinin üçüncü ayetinde müminler tarif edilirken buna vurgu yapılır. Ayrıca Mearic süresinde de verilen şeylerde minnet edilmemesi gerektiği zira zenginlerin mallarında yoksulların da bir hakkı olduğu vurgulanır.

Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.
Bakara/3

Ve onların mallarında belirli bir hak vardır. Yoksul ve yoksun olan(lar)için.
Mearic Süresi /24-25

Buraya kadar görmüş olduk ki Kur’an toplumsal hayatta ve insan ilişkilerinde asla zulme, şiddete dayalı bir sistem öngörmez. Kur’an toplumsal huzuru, refahı ve adaleti hedefler ve inananlara böyle bir hedef koyar. Kur’an toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın, insan ilişkilerinde merhamet ve şefkatin önemine defalarca vurgu yapar. Kur’anda yer alan ve şiddetli olduğu gerekçesiyle eleştirilen bir kısım cezalar da işte bu toplumsal barışı sağlamak adına caydırıcı olmak üzere verilmiş adaleti ve toplumsal huzuru tesis etmeye yönelik cezalardır.

O halde görülen odur ki Kur’an’ın temel mesajının ve Kur’andaki temel emir ve yasakların nihai amacı şiddetle nefreti çoğaltmak, artırmak değil bilakis toplumsal huzuru, sevgi, barış ve adaleti gerçekleştirmektir.

http://www.ateizmvedin.com

Metin AYDIN

 


About the Author
Author

metinlone

Comments (2)
Leave a reply

Reply to metinlone Cancel reply

Name (required)

Website