Şehrin Öbür Ucundan Seslenen Adam…

İslamiyet Arabın Dini mi!!!

Önceleri başka dinler vardı. Ama hepsi de O’na götürüyordu. Allah kaynaklı tüm dinler o zamanlarda da selam, barış ve “akıllı ve delilli teslimiyet” dinleriydi. Elçiler görevlerinin başındaydı. Allah katında tüm o dinlerin hepsi İslam’dı. Sonra insanlar gelişti, daha bir toplumsallaştı. Ama Allah’ın sünneti değişmedi. Yine İslam gelmeye devam etti. Yeryüzünde farklı coğrafyalarda farklı ırklarda farklı kültürlerde insanlara Allah elçiler göndermeye ve onları uyarmaya, onlara gerçekleri hatırlatmaya devam etti. Aynı zaman diliminde ve hatta aynı anda farklı topraklarda birçok elçi görev yaptı.

Toplumlar geliştikçe ve birbirleriyle daha çok iletişime geçtikçe, birbirlerinden daha çok haber almaya başladılar. Falanca köydeki bir adam filanca kasaba halkına, öğrendiği ilahi haberleri götürdü. Hemen her topluma sayısız elçiler gelmeye devam ederken insanlar bu arada kalemi, yazıyı öğrendi, ticaretleri ve kelamları gelişti. Ama Allah’ın sünneti değişmedi. Yine İslam versiyonu dinler indirildi kavimlere… ama bu kez levhalara, ceylan derilerine yazılı olarak. Nebi elçiler toplumlarını uyarmaya başladı.

Şehirler ve çevreleri akrabalaştıkça, alış veriş yaptıkça ve insanlar var olanı keşiflerine devam ettikçe daha bir haberdar oldular birbirlerinden. Nebiler tarafından uyarılmaya devam edildikçe haberler yayıldı da yayıldı. Haberin etkisi oranında elçilerin sayısı azalmaya başladı. Mesele zikrin ulaştırılması olduğuna göre, mesele mesajın yerine ulaşması olduğuna göre, ve mesaj tek bir merkezden ve esasen tek olduğuna göre elçilerin azalması gayet doğaldı. Elçilerin sayısı yeryüzünde mesajın ulaştırılamayan bölgelerine ulaştırılmasıyla ilgili ve ulaştırılma alanının büyümesiyle ters orantılıydı. Nitekim dünyada hemen her toplumun birbiriyle irtibata geçebildiği bir dönemin başlamasıyla son nebi de gönderildi. Artık herkes, birbirine Allah’ın zikrini hatırlatabilecek duruma gelmiş ve Allah’ın kelamına elçilik edebileceği kocaman bir köyde yaşamaya başlamıştı. Halen de öyle. İvmelenerek devam ediyor.

Hal bu iken Allah’ın yazılı vahyini okuyup, ona ikna ile iman etmiş her mümin artık kendi kavmini, kendi toplumunu ve hatta tüm insanlığı uyarabilirdi. Artık gerçeğin farkına varan her mümin önce “oku”yup, ardından “kalkıp uyar”makla görevlendirilebilirdi. Elçilerin ağır yükleri artık inananlara paylaştırılarak hafifletilmiş, andolsun kolaylaştırılmıştı.

Artık dünya bir kavimdi. Artık dünya bir şehirdi. Artık dünya bir köydü. Artık şu satırlardaki harfler bile İstanbul’da yazıldığı andan itibaren ışık hızıyla Yeni Zelanda’daki bir evin mutfağındaki monitörden okunabiliyordu. Artık “oku”ma zamanıydı. Mesele hak mesaj olduğuna göre ve bu hak mesaj yeryüzünün her noktasına ulaşılabilir durumda olduğuna göre, ayrıca bir nebiye ve yeni bir ilahi kitaba da ihtiyaç yoktu. Son ilahi kelam bir kavme inmiş olsa da, artık tüm insanlığa bir mesajdı, bir haberdi. Geçmişte yeryüzünü fesada uğratan kavimler helak oldu gitti. Artık dünya bir kavim. Ve insanlar dünyayı geri dönülmez bir fesada daha uğrattığında, bu kavmin helakı da gerçekleşecek. O gün yalanlayanların vay haline!!!

Bu kitap hüsnü zanla okunursa anlaşılır. İyi niyet gözlüğü ile okunmazsa harfleri birbirine karışır. Beğenmeme niyetiyle okunursa ya yanlış anlaşılır, ya da anlaşılmaz hale gelir. Kendi isteklerimiz dayatılmaya çalışılırsa, niyet bozuk olduğu için yanıltır. Allah’ın gerçekleri görülmeye çalışılmaz da kendi sözde gerçeklerimiz aranırsa sahte gözlükler takılması gerekir.

Mesajlar elbette elçiler vasıtasıyla kendi kavimlerine gönderilmiştir. Ama kavme özel din değillerdir. Allah katında dinlerin hepsi İslam, hepsi aynı dindir. Mesaj aynı kaynaktan geldiğine göre kimse kendisine özel vahiyler, kendisine özel sahifeler beklememelidir. Allah yeryüzüne sadece bir noktaya su indirmiş olsa, bana indirmedi, içmem o suyu mu diyeceksin!!!

Şehrin öbür ucundan, ta en uzak yerinden bir adam koşup gelse ve delille haber getirdiğini söylese… elçilere uyun dese… elinde Yaratıcısından olduğunu iddia ettiği bir mesaj olsa… o mesajı okumayacak, ondan yüz mü çevireceksin? Kanıt göstererek Allah’ı birlese ona katılmayacak mısın!!! Sen Arapsın, sen başka kavimdensin, başka ailedensin diye gerçeği red mi edeceksin!!! Yaratıcım, bana özel bir mesaj göndermezse, seni dinlemem mi diyeceksin!!!

36 YaSin 20,21,22,23,24,25
Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: ‘Ey kavmim, elçilere uyun’ dedi. ‘Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir. ”Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O’na döndürüleceksiniz. ”Ben, O’ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.”O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum. ”Şüphesiz ben Rabbinize iman ettim; işte beni işitin.’

Kuran’daki kavim kavramı sadece bir ırk, sadece bir soy, sadece tek bir toplum kavramı değildir. Kuran’ın iniş dönemi dâhil bütün kıssaların bugüne izdüşümü vardır. Kuran küreselleşen dünyada sadece Arapların kitabı değildir. Şehrin ötesinden gelen adamlar onu senin diline çevirmişlerdir. Çevirmenlerin hataları olsa da kitabın içindeki Allah’ın zikri yaşamaktadır.

Artık değil şehrin bir ucundan gelip seslenen adam, dünyanın bir ucundan öbür ucuna seslenen adamlar ve kadınlar var. Bolu’nun köyündeki bir insan Sydney’de yaşayan kendi kavmindeki insanına kendi dilinde “Dostum bildiğin gibi değil, Allah Kuran diye bir kitap gönderdi ve içinde şu şu gerçekler yazıyor. Ben farkına vardım, sen de var.” diye sesleniyor, yırtınıyor. Dünyanın öbür ucundaki kavimdaşları da onun seslenişini cebindeki akıllı telefondan duyuyor, okuyor. Artık tevhidin farkına varan tüm müminler, kavimleri için şehrin ötesinden, elindeki Kuran’la haber getiren adamlar ve kadınlardır.

Kuran, peygamberimizin son peygamber oluşu manidarlığıyla, küreselleşen dünyada ona katılmak isteyen tüm insanlara atfen çok anlamlı, çok güzel ve müjdeli bir haberdir. Hem bir ders, hem bir öğüt, hem bir uyarıcı, hem de şu dünyadaki seyahatimizin de rehberidir. Sana hedef koyar ve öylesine bir hayat yaşayan amaçsız bir beşer olmaktan seni kurtarır. Bu kitap (Kuran) sana gönderilmiştir kardeşim ve direkt sana hitap eden ayetlerle doludur. Anladığın dilde ve iyi niyetle oku bak göreceksin. Sadece arabın dini olmadığını, sadece Arapça olmadığını anlayacaksın. Evet, kitabın dışında uydurulmuş bir Arap dini var. Ama dediğim gibi “kitabın dışında” o din. Sen kitabın içine bak kardeşim. Arabın değil Allah’ın dinini göreceksin.

Kalemzáde Kãmil | kalemzade.net

http://kalemzade.net/2014/04/22/sehrin-obur-ucundan-seslenen-adam/


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (1)
Leave a reply

Reply to servisoglu67 Cancel reply

Name (required)

Website