Tevhid ve Özgürlük

ÖZGÜRLÜK…:

Kişinin başka bir kişiye veya zümreye bağımlı olmaması, kısıtlanmış veya zorlanmış olmaması,  kendi özgür iradesine ve düşüncesine göre karar verebilmesidir. 

Ancak özgür yaşayan insanlar aklın klavuzluğunda yaratılış amacına; tevhide ve fıtrata uygun yaşarlar. Bağımsız ve özgür yaşamak müminin karakteristik özelliğidir.

Özgürlük, adalet ve eşit haklara sahip olma bilinci insanın fıtratında vardır. Özgürlüklerin kısıtlandığı adaletsizliğin-zulmün, haksızlıkların yaygınlaştığı yerde insan, fıtratına ve dine uygun bir yaşam sürdüremez.  Mümin, bedeli ne olursa olsun özgürlüğünü, haklarını savunan ve meşru sınırlar içinde özgür olarak yaşayan kişidir..

Hz. Adem’den bu yana insanoğlu hep özgür yaşamak istemiş, bunun için mücadele vermiştir.

İnsanın fıtratına uygun özgür yaşama isteği dünya varoldukça devam edecektir..

İnsanın fıtratında varolan özgür irade, öncelikle düşünce özgürlüğünü zorunlu kılar. Ancak, aklı, düşünceyi özgürce kullanmayı  temel bir hak olarak benimseyen kişi vatandaş olur, özgür birey olur. İnsan, Allah’tan başkasına boyun eğmeyecek saygınlığa, şerefe sahip olduğunun bilincinde olmalıdır. Toplumlar, özgür bireylerden oluşmalı ve  örgütlü olmalıdır. Örgütsüz toplum sömürüye açıktır.

İnsanlar ontolojik olarak doğuştan özgürdürler. Sonradan özgürlükleri ellerinden alınır veya kendileri isteyerek birilerine özgürlüklerini temlik ederler.

İslam, insanın insan üzerinde hegemonya, egemenlik kurmasını yasaklar. Yüce Allah, insanlara verdiği özgür iradenin kısıtlanmasını istemez. insanların özgür yaşamalarını ister. İnsanların özgür iradeleriyle sadece kendisine kulluk etmesini ister. Müslümanlığı başlangıçta kabul edenler çoğunlukla köleler olmuştur. Köleliği yasaklaması, insanları özgürleşmesi İslam’ın sevilmesinin ve hızla yayılmasının en önemli nedenidir.

Özgürlüğü kısıtlanmış, başkasına kul köle olan insan; beşeri manevi değerleri örselenmiş, ezik insandır. Köleleştirilmiş toplumlardan lider ruhlar çıkmaz. Yüce Allah peygamberlerini hep özgür kulları arasından seçmiştir. Onun için Hz. Musa öncelikle bir vesile mensubu olduğu köle halkın arasından alınmış ve sarayda özgür olarak  büyütülmüştür..

Özgür yaşamanın iki temel şartı, olmazsa olmazı vardır.

1-Dini anlamda, tevhid.
2-Siyasi anlamda, demokrasi ve laiklik.

Bu ikisinin birarada olmadığı yerde özgürlük yoktur.

İnsanın en temel iki ihtiyacı, güvenlik ve özgürlüktür. Sadece Allah’a iman eden kişi kendisini güvende hisseder ve özgür yaşar. Tevhid insanları özgürleştirir; şirk ise köleleştirir. Dinde zorlama, baskı yoktur; özgürlük vardır. Özgürlüğün önündeki en büyük engel tarih boyunca  ruhbanlar, din adamları, şeyhler, papazlar, hahamlar, hocaefendiler ve onların ortakları olan saltanat sahipleri; krallar, padişahlar, siyasal İslamcılar, cemaatçiler olmuşlardır. Tevhidin ve laik anlayışın ortak amacı insanları köleleştiren din dışı ruhban sınıfını ortadan kaldırmak ve insanları özgürleştirmektir.

Ayni ortak amaçta birleşen anlayışlar birbiriyle çelişmezler. İslam’ın özü, esası olan tevhid ilkesi gereği sadece Allah’a güvenen ve O’na teslim olan insanlar kula, kul köle olmaktan ve özgürlüklerinin aracı, erdirici denilen imamlar, şeyhler, şıhlar, ermişler, gavslar, kutuplar tarafından kısıtlanmasından hurafelerden, bid’adlardan kurtulmuşlardır. Dini anlamda aklı, gönlü başkasına bağımlı olan, iradesine ipotek koyduran, özgürlüğünü şeyhine, şıhına temlik eden kişinin tevhidi ve imanı sorunludur.

Tarikat, cemaat yapılanmaları sağlıklı özgür birey bilincinin gelişmesine izin vermez. Allah’ın kendi ruhundan üfleyerek bahşettiği erdemlerimizin, manevi beşeri değerlerimizin mezhep, tarikat, cemaat yapıları içinde yok olmasına müsaade etmemeliyiz.

Kur’an köleliği yasaklar (Nisa-92 Maide-89 Enfal-67 Nur-32, 33 Mücadele-3  Beled-13) bireyi ve özgürlükleri esas alır. Geleneksel anlayış ise, özgürlüklerin yok edildiği tarikat ve cemaatleri öne çıkartır. Tevhid insanları özgürleştirir, şirk ise köleleştirir.

Kur’an siyaset, yönetim alanında işaret ettiği ilkelerle kulun, kula, kul köle olduğu özgürlüklerin kısıtlandığı dikta yönetimlerini değil; insanların ortak akılla, kollektif katılımla özgürlüklerinden taviz vermeden onurlarıyla yaşayabilecekleri demokratik, adil  yönetim şeklini işaret etmiştir.

Demokratik ve laik olmayan yönetimlerde düşünce, din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere her türlü özgürlükler kısıtlanmıştır. Toplumları iktisadi ve sosyal yönden köleleştiren emperyalizm de diktatörlükler gibi özgürlük ve İslam düşmanıdır..

Teokrasi;  yönetimin kutsandığı, Allah’ın bazı yetkilerinin yöneticilere verildiği yani Allah’a zulmedilen sistemdir. Zulüm toplumların helak sebebidir. İslam ülkelerinin geri kalmışlıklarının bir nedeni de özgürlüklerin kısıtlandığı, dinin istismar edildiği teokratik dikta yönetimlerine sahip olmaları  ve emperyalizmin baskısına, sömürüsüne maruz kalmalarıdır. Özgür bilimsel düşüncenin olmadığı yerde, bilimin, teknolojinin gelişmesi düşünülemez. Bilimde , teknolojide, sanatta geri kalan ülkeler, ileri ülkelerin köleleri olurlar; helak olurlar..

Diktatörlüğün her türü, İslam’ın hakim kılmak istediği özgür yaşamı yok ettiği için; dikta yönetimleri, ister din esaslı, ister ırk  esaslı, ister ideolojik esaslı olsun İslam’ın zıttıdır, karşıtıdır.

Kur’an’ın köleliğe karşı olan çağrısı yalnızca fiziki anlamda köleliği değil, ekonomik, sosyal, siyasal türevleriyle birlikte tüm esaretleri kaldırmaya yöneliktir. Kur’an her açıdan tam bağımsız özgür yaşayan insanlar ve toplumlar ister. Tam bağımsızlık her Müslümanın amacı olmalıdır.

Başta ekonomik bağımsızlık sağlanmadan tam bağımsızlığın olamayacağı unutulmamalıdır. Bu yüzden Beled suresinde 13-16. ayetlerinde müminlere özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırma göreviyle birlikte infak-paylaşım, ihtiyaç sahiplerine ekonomik yardımda bulunma görevi verilmiştir. Kişilerin, toplumların özgür yaşamaları isteniyorsa öncelikle onların ekonomik özgürlükleri sağlanmalıdır. İnsanları ve toplumları köleleştirmek isteyenler öncelikle onların ekonomik özgürlüklerini ellerinden alırlar, sonra kendilerine muhtaç olan kitleleri istedikleri gibi istismar ederler..

“Bir köleyi hürriyetine kavuşturmak bunca değer ifade ettiğine göre bir toplumun hürriyetine kavuşturulması çok daha büyük bir kahramanlık ve hayır vesilesidir..”
(Muhammed Hamdi Yazır)

Saygılarımla.

Feridun Fecir.

 

 

 


About the Author
Author

Feridun34

Comments (3)
Leave a reply

Reply to Serdar Cengizhan Cancel reply

Name (required)

Website