İbrahim Peygamberin Yanlış Anlaşılan Kıssası…

 

İbrahim peygamber Kur’an’da zekasıyla, ironik üslubuyla vurgulanan ve hayranlık uyandıran bir resul. Kavmine karşı gerçekleri söylemede ironik ve keskin bir tavır sergiliyor ve tüm peygamberler gibi hiçbir şeyden çekinmiyor. Ona verilmiş mesajı tebliğ ederken karşısında babası da olsa doğru bildiğinden vazgeçmiyor.  Çünkü Allah’ı biliyor. Bildiği ve onayladığı için hiçbir insanın Allah’ın gerçekleri olmadan bir anlam ifade etmeyeceğini  kavramış bulunuyor. Bu yüzden ki Allah tarafından “Allah’ın dostu” olarak anılıyor ve belki de en büyük ödüle erişiyor.

Bu değerli İbrahim kulu, tüm bu güzel özelliklerinin yanında çok dikkat çeken bir de zekaya ve üsluba sahip. Kavmine gerçekleri aktarırken hem çok keskin bir gerçeklik hem de niyeti temiz insanları düşündürecek ve utandırıp öz eleştiri yaptıracak bir tavır sergiliyor. Onun bu tavrını gösteren, Kur’an’da bahsedilen iki tane çok güzel kıssası var. Bu kıssalardan biri herkesçe net anlaşılırken diğeri bana göre yanlış anlaşılıyor. Ben de kendi anlayışımı paylaşmak istedim.

İlk kıssayı ayetlerden görelim;

Sure: 21
Ayetler: 52-70
Biz daha önce de İbrahim’e anlama ve kavrama yeteneğini bağışlamıştık. Biz onu çok iyi biliyorduk.
Babasına ve halkına, “Kendinizi adadığınız bu heykeller de neyin nesidir,” dedi.
“Atalarımızı onlara tapar bulduk,” dediler.
Dedi: “Vallahi, siz de atalarınız da açık bir sapıklık içine düşmüşsünüz.”
Dediler: “Sen gerçeği mi getirdin yoksa oynayıp eğlenenlerden biri misin?”
Dedi: “Hiç de değil! Sizin Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları yaratmıştır. Ben de bunlara tanıklık edenlerdenim.”
“Allah’a yemin ederim, sırtınızı dönüp gidişinizden sonra, putlarınıza bir oyun çevireceğim.”
Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.
Dediler: “Tanrılarımıza bunu yapan kesinlikle zalimlerdendir.”
Dediler: “Onları diline dolayan bir genç duymuştuk. Kendisine ‘İbrahim’ deniyor.”
Dediler: “Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler.”
Dediler: “Tanrılarımıza bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?”
Dedi: “Hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu. Hadi, sorun onlara eğer konuşabiliyorlarsa!”
Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: “Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz.”
Sonra tekrar eski kafalarına döndüler: “Bunların konuşamadığını sen gayet iyi bilirsin!”
İbrahim dedi: “Siz, Allah’ın berisinden, size hiçbir şekilde yarar sağlamayan, zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz?”
“Yazıklar olsun size ve Allah’ın berisinden taptıklarınıza! Siz hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”
Dediler: “Yakın bunu! Eğer bir şey yapacak kişilerseniz, ilahlarınıza yardım edin.”
Biz de şöyle dedik: “Ey ateş, İbrahim’e bir serinlik ol, bir selam ol!”
Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.

Bu kıssadaki kıvrak zekayı ve ironiyi herkes rahatlıkla görebiliyor. İbrahim babasının ve halkının saçma, tutarsız inançlarını onların yüzüne vuruyor. Bunu yaparken de dikte eden bir üslupla değil direkt olarak kendi salaklıklarıyla onları karşı karşıya getiriyor.

Bu kıssayı herkes anlıyor fakat diğer- birazdan bahsedeceğim -kıssada İbrahim’e büyük bir haksızlık ediyoruz diye düşünüyorum.

Kıssaya bakalım;

Sure:6
Ayetler: 74-81
İbrahim, babası Âzer’e şöyle demişti: “Putları tanrılar mı ediniyorsun? Seni de toplumunu da açık bir sapıklık içinde görüyorum.”
Böylece biz İbrahim’e, Allah’ın göklerde ve yeryüzündeki güçlü hükümranlığı ile ilgili derin bir kavrayış kazandırdık ki, kalben tatmin olup kesin bilgi edinenlerden olsun diye.
Gece onun üstünü örtünce bir yıldız gördü de “İşte Rabbim bu!” dedi. Yıldız battığında ise “Batıp gidenleri sevmem!” diye konuştu.
Ay’ı doğar halde görünce, “Rabbim bu!” dedi. O batınca da şöyle konuştu: “Eğer Rabbim bana kılavuzluk etmeseydi sapıtan topluluktan olurdum.”
Nihayet Güneş’in doğmakta olduğunu gördüğünde, “Benim Rabbim bu, bu daha büyük!” dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: “Ey Kavmim! Ortak koştuğunuz şeylerden uzağım ben.”
Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim.
Toplumu ona karşı çıkıp kanıt getirmeye kalkıştı. O dedi ki: “Allah hakkında benimle çekişiyor musunuz? Beni doğru yola O iletti. O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbimin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabbim bilgice her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almayacak mısınız?”
“Allah’ın kendileri hakkında size hiç bir delil vermediklerini O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz, ben nasıl olur da sizin ortak koştuklarınızdan korkarım? Hangi taraf güvenliği daha çok hak etmektedir? Bir bilseniz!”

Nasıl olur da bu kadar kıvrak bir zekaya sahip insan önce bir yıldıza tapar da yıldız kaybolunca ondan vazgeçer? Nasıl olur da Ay’a tapıp o da kaybolunca vazgeçer. Nasıl olur da Güneş’e tapıp Güneş kaybolunca vazgeçer? İbrahim bilmiyor muydu taptığı şeylerin bir gece-gündüz değişimiyle kaybolacağını? Tabii ki biliyordu. Zaten kıssanın başında da İbrahim’in babasına söylediklerinden tek tanrılı bir inanca sahip olduğu anlaşılıyor. İbrahim bunları gerçekten de bir yıldıza, Ay’a, Güneş’e taptığı için söylemedi. Halkını düşündürmek için söyledi. Aynısını yine yapmıştı veya yapacaktı. Halkının putlarını yıkıp en büyüğünü bırakmıştı. Halkı ona ne olduğunu sorduğunda “en büyüklerine sorun o cevaplasın” diyecekti veya demişti. İbrahim’in yöntemi buydu çünkü. İnsanları kendi ahmaklıklarıyla baş başa bırakıyordu. Çok basit gibi görünen mantıkları onlara anlatıyordu. Bir heykelin konuşamayacağını ve gök cisimleri gibi bir görünüp bir kaybolan şeylerin ilah olamayacağını anlatıyordu.

Kıssanın anlatıldığı ayetlerde de çok açık bir hitap var ve bu hitap “Ey Kavmim!”. İbrahim bunları halkını düşündürmek için söyledi.

Onun zekası gerçekten de hayranlık uyandırıcı çünkü ahmak bir topluma ahmaklıklarını en basit şekliyle gösterdi. İbrahim peygamberin bu kıssası benim gördüğüm ve duyduğum kadarıyla,  İbrahim’in gök cisimlerine taptıktan ve onların geçiciliğini gördükten sonra doğruyu bulması şeklinde algılanıyor. Onun bilinçli bir tavrı ve ironili hatırlatıcılığı olarak algılanmıyor. Bu yüzden bu konudan bahsetmek istedim.

Yazdıklarımın hepsi tabii ki kendi düşüncemdir ve doğrusunu en iyi Allah bilir.


About the Author
Author

herseyinsanlaricin

Comments (2)
Leave a reply

Reply to ebunuh Cancel reply

Name (required)

Website