EVRENDEKİ DÜZEN, BİLİM VE TANRI’NIN ROLÜ

Son yüzyıllarda bilim dünyasında din – bilim ilişkisi konusunda sıkça rastladığımız yaklaşımlardan biri de gerek evrendeki makro oluşumlar konusunda olsun gerekse mikro düzeydeki oluşumlarda olsun gerekse canlı organizmaların işleyişi konusunda bilgimiz arttıkça Tanrı’ya ya da bir Yaratıcı’ya olan ihtiyacın azalacağı yönündeki görüştür. Bu yaklaşıma göre örneğin; Güneş sistemindeki gezegenlerin ve gezegenlerin etrafında döndüğü yıldız olan Güneş’in hareket kanunlarını matematiksel olarak tespit ettiğimizde burada artık Tanrı’ya ihtiyaç kalmamaktadır. Benzer örnekleri canlı organizmalar için de verebiliriz. Örneğin insanın ana rahminde dünyaya gelene kadar geçirdiği süreçleri gelişmiş teknoloji yoluyla tespit ettiğimizde artık burada Tanrı’yı aramanın anlamı kalmamaktadır.


Bu yaklaşıma bilim dünyasında kısaca ‘God of the gaps’ ya da ‘boşlukların Tanrısı’ ismi verilmektedir. Yani evrendeki oluşumlardan ya da süreçlerden sadece işleyişini anlayamadıklarımız ya da bizim bildiğimiz bilim yasalarının dışında ya da bunlara aykırı gibi gözüken yani mucize olarak adlandırabilecek durumları Tanrısal olarak tanımlayan yaklaşım. Buna göre bilim ilerledikçe yani bilimin ulaştığı alanlar genişledikçe Tanrısal olan alan da daralacaktır. İlginç bir şekilde gerek ülkemizde gerekse dünyada inanan insanlarda da benzer düşüncede olanlar bulunmakta. Bunun en önemli sebebi olarak gerek ülkemizde gerekse dünyadaki eğitim sisteminin 18. yüzyıldan beri etkili olan pozitivist düşüncenin yoğun etkisi altında olması olarak gözükmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz yaklaşıma göre evrendeki süreçler hakkında sadece ‘nasıl’ sorusu sorulmaktadır. Yani bu süreçlerin ‘nasıl’ gerçekleştiği ne gibi ‘sebeplerin’ ne gibi ‘sonuçlar’ doğuracağı sorgulanmaktadır. Buna mukabil bu süreçlerin ‘neden’ böyle olduğu hiç sorulmadan bir Yaratıcı, Düzenleyici ya da Tanrı devre dışı bırakılmaktadır. Yani bu süreçler böyle olmak zorundaymış gibi yani örneğin evrendeki fizik kanunlarının bu şekilde bulunması zorunluymuş gibi düşünülmektedir. Bunu; bir uçağın uçmasını sağlayan motor ve diğer mekanizmaların nasıl çalıştığını bilen birinin bu uçağı yapan mühendislerin olmadığını uçağın kendi kendine oluştuğunu savunmasına benzetebiliriz.

Son yüzyıllarda bilim alanında yaşanan gelişmeler gerek fizik yasaları gerekse canlıların yapısı de aynı gözle incelendiğinde evrende ve canlılarda tesadüfle açıklanamayacak bir kompleksliğin ve tasarımın olduğu görülmektedir. 20. yüzyıldan itibaren bunu gündeme getiren pek çok bilim adamı olmuştur. Yani evrendeki oluşumların ve düzenin açıklanması için Tanrı’ya olan ihtiyaç bilim ilerledikçe azalmamakta bilakis artmaktadır. Çünkü evrendeki ve canlılardaki müthiş düzen ve tasarım insanları Tanrı’ya götürmektedir. Kuşkusuz Allah’ın Kuran’da da bu konuya değinmesi, bizleri uyarması manidardır.

19. Üstlerinde, kanatlarını açıp kapayarak uçun kuşları hiç görmediler mi? Onları Rahman`dan başkası tutmuyor. Kuşkusuz O, her şeyi görmektedir.
67 – Mülk Suresi – 19

Yazar : Ferhat

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website