Gönülden Boyun Eğmek: “Takva” ACTT*

Anlamı kaydırılan önemli kavramlardan biri de “takva” kavramıdır. Takva kavramı ile kastedilen anlam/anlamlar tam olarak yansıtılamadığı için, Allah bir öcü gibi lanse edilmekte, sonsuz merhamet sahibi yüce Allah’a itaat, bir korkunun ürünü olarak ortaya konulmaktadır. Dinin korku ürünü olarak takdim edilmesi “Allah’ın ve sisteminin (dinin) var olmadığı”, “halkı kendi egemenliğinde tutmak, onları istediği gibi yönlendirmek isteyen akıllı devlet adamlarının din diye bir kavramı uydurduğu” ve “dinin halkın afyonu olduğu” gibi çarpık bir durumu da beraberinde getirmektedir. Merhametinden ve adaletinden hiçbir şüphe duymadığımız Allah’ın, müminlerden korku ile kendisine itaati emretmesi düşünülebilir mi?

Şu bir gerçek ki, korku unsuru ortadan kalktığı zaman Allah’a bu yüzden iman eden, ona boyun eğen, teslim olan bundan vazgeçecektir. Bu insanın imanın sadece korkuya dayalı olması onu ne kadar samimi bir mümin yapar? Mümin, güvenen demektir. Allah’a güven duyan birinin ondan korkması değil, ona gönülden boyun eğmesi, onun himayesine girerek kendisini güvende hissetmesi gerekmez mi?

Allah’tan asıl korkması gerekenler müminler değil, kafirler olmalıdır. Müminlerin Allah’tan ancak haşyet duyarlar. Haşyet, korkuyla karışık bir hayranlık bir ürpermedir. Saf bir korku değildir. Allah’ın muhteşemliği, büyüklüğü, ezel-ebed oluşu ve her şeye ölçü koyması, insan iradesinin sınırlarını aşan kudreti karşısında duyulan hayranlıkla karşılık bir ürperti olarak değerlendirmek gerekir. Bir mümin korkusu ancak Rabb’inin kendisinden yüz çevirmesidir. Şimdi takva geçen ayetlerde sıklıkla nasıl tercüme edildiğini görelim:

Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar(muttaki) için yol göstericidir.
(Bakara suresi, 2)

Hayır, kurtaramazsın! Rablerinden korkanlara(takva sahipleri) gelince, onlar için üst üste bina edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah’ın vaadidir bu, Allah vaadine ters düşmez.
(Zümer suresi, 20)

Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar(takva sahipleri) ve iyilik yapanlarla beraberdir.
(Nahl suresi, 128)

Böyle bir mescitte sakın namaza durma! Daha ilk gününde takva üzerine kurulan bir mescit içinde namaz kılman için çok daha uygundur. Temizlenmek arzusu taşıyan erler vardır o mescitte. Allah, temizlenenleri sever.
(Tevbe suresi, 108)

Takva kelimesi ve türevlerinin geçtiği bütün ayetler göz önüne alındığında şu anlamlarda kullanılmakta olduğunu görüyoruz: Allah’tan korku duymak, Allah’a karşı gelmekten sakınmak, korunmak, kötülüklerden kaçmak…

Muttakî”, “vekâ” fiilinin ifti’al babındaki: “ittika” kelimesinin ism-i fâilidir. “İttika” ve “takva” kelimelerinin kökü, “veka” fiilinin masdarı olan “vikâye”dir. Yine aynı fiilin “vakyen”, “vakıyeten”, “tevkıyeten” ve “vikaen” şeklinde “vikaye” ile aynı mânâya gelen masdarları vardır. Bu masdarların hepsi “bir şeyi muhafaza etmek, eziyetten korumak, himâye etmek, zarar verecek şeyden onu sakınmak, çekinmek” manâsındadırlar. (Rağıb el-Isfahanî, el-Müfredât fi Garîbi’l-Kur’ân, İstanbul, sh. 833).

Kısaca özetlemek gerekirse, takva kelimesinin “gönülden boyun eğerek Allah’ın himayesine girmek, Allah’ın koruyuculuğunu kabul etmek, Allah’ı kendine vekil tayin etmek vb.” anlamlarda kullanılması gerekir. Müslüman, Allah’a teslim olan, ona boyun eğen, onun koyduğu kurallara riayet eden kimsedir; mümin ise Allah’tan emin olma, ona güven duyma, onun vekilliğini kabul etmedir. Bu kavramlarla beraber İslam kelimesini S-L-M kökü düşünüldüğünde sanırım takva kavramı daha iyi anlaşılacaktır. Yukarıdaki ayetler şöyle tercüme edilmelidir:

İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, gönülden boyun eğerek Allah’ın himayesine giren için.
(Bakara suresi, 2)

Muhakkak ki Allah, gönülden boyun eğerek /teslim olarak kendi himayesine girenler ve hep güzellik yapanlarla beraberdir .
(Nahl suresi, 128)

Muhittin BOZKURT

*ACTT: Ayet Cımbızlama ve Tahrif Teknikleri

 


About the Author
Author

wejedar

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website