Muhteşem Yüzyıl Dizisindeki ” Boş Ol ” Sözleri ve Boşanma

Şu aralar Muhtesem Yüzyıl dizisi Türkiyede ilgi ile izlenmekte. Bizim evdekiler de bu diziyi izlerken gözüm bir sahneye takıldı. Kanuni Sultan Sülayman Han’ın ( Kendisi o dönemde İslam Halifesidir) kızı Hatice Sultan ve Eşi Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa saraydan Nigar kalfa adında bir hizmetliyi Matrakcı adıyla anılan bir kisi ile evlendirir. Daha sonra Padisahın Sadrazamı Pargalı İbrahim Paşa Matrakcı’ya Nigar Kalfayı boşamasını ister. Matrakcı Nigar Kalfayı 3 kere ‘boş ol’ diyerek boşar. Ve Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa Nigar kalfa ile nikahlanmadan beraber olmaya başlar.

O dönemde Halifelik Osmanlı Padisahlarındaydı. Çogunlugu müslüman olan bir toplumdan beklenen kitabı olan Kuran’ı okuyup anlamak ve hayata geçirmektir.( Maalesef günümüzde bile Kuran iyice okunmamıs,okunmadıgı için iyice anlaşılamamıs ve uydurma sözler Peygamberimize atfedilerek Kuran’da anlatılan gerçek din bu uydurma sözlerler dejenere edilmistir) Yukarıdaki örnege bakılırsa toplum Allahın ayetlerinden bi haber olarak boşanma konusunda ve
daha bir çok konuda oldugu gibi uydurma  hadislere dayanarak hükümler koymuşlardır.

Günümüzde yaygın olan inancın aksine, Kuran’da evlilikte şahit şart tutulmaz; ancak boşanmada şahit mutlaka olmalıdır:

 

“Sürelerini doldurma noktasına geldiklerinde o kadınları ya örfün gerektirdiği biçimde tutun yahut yine örfün gerektirdiği şartlarla onlardan ayrılın! İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de tanık tutun! Tanıklığı Allah için tam bir biçimde yapın!….”
Talak-2

 

Yukarıdaki ayet gayet açık.  Boşanmak isteyen eşler adaletlerine güvendikleri iki kişinin şahitliginde ancak boşana bilirler. Öyle kafalarına göre 3 kere ‘boş ol’ diyerek boşanma olmaz.Eger eşlerine dokunmadan bir bir boşama olmuşşa iddet sürelerini beklemeden kendilerini güzelce serbest bırakabilirler.

 

Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da kendilerini, onlara dokunmadan boşarsanız, sizin belirleyeceğiniz bir iddet boyunca onları bekletme hakkınız yoktur. O halde, böyle durumlarda onları nimetlendirin ve kendilerini güzelce serbest bırakın”
Bakara-228

 

İslam Hukukunun geçerli oldugu Osmanlı toplumunda, boşanma hakkı ilke olarak kocaya tanınmıştı. Koca karısını tek yanlı olarak boşayabilir, üç kez yinelenen “boş ol” sözleriyle boşanma kesinlik kazanırdı. Buna rağmen boşanma, gelenekçi bir toplum olan Osmanlılarda hoş karşılanmadığı için yaygın değildi. Evlilik “boş ol” sözleri ile sona erebiliyordu. Kadının iradesi  önemli değildi. Evlilikte kadının Hiçbir güvencesi yoktu. Kadınların boşanmaktan   kapı önüne konulmaktan ödleri kopuyordu. Boşanmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Çünkü baba evinden ” bu evden gelinliğinle gider anca kefeninle dönersin” diye uğurlanıyorlardı. Bu sebeplerden dolayı da kocalarının
isteği duygu ve düşünceleri doşrultusunda yaşamlarını sürdürürlerdi.

Ancak mahkeme sicillerinde kaydedilmiş boşanma davaları incelendiğinde bu durumun sosyal hayata aynı oranda yansıtılmamış olduğu görülmektedir. Kadınlar ise bunun aksine sahip oldukları kısıtlı yetkileri sonuna kadar kullanarak razı olmadıkları bir evliliği sürdürmeyi reddetmişlerdir.

25 Ekim 1917’de kadınlar açısından büyük önem taşıyan Hukuk’u Aile Kararnamesi yürürlüğe kondu.

Bu kararname ile,

* Kadınlar da artık evlenme akdinde taraf oluyorlar,

* Kadı önünde evleniyor ve boşanıyorlar,

* Erkeğin mutlak boşama hakkı kaldırılıyor,

* Çok evlilik dört eşle sınırlanıyor,

* İlk eşten izin, onay alma zorunluluğu getiriliyordu.

150 yıl devam eden kadın hakları mücadelesinden ve Cumhuriyetin ilanından sonra, 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun’un kabulü, kadınlara çok önemli haklar getirmiştir. Bu haklardan en önemlisi evlenme ve boşanma konusundadır.

Eski ve Yeni Medeni Kanunlarımız, evlenmenin, yani evliliğin kurulmasının evlendirme memuru önünde, boşanmanın, yani evliliğin sona erdirilmesinin de hakim kararı ile yapılmasını öngörmüştür.

Günümüzde ekonomik olarak ta güçlenen kadınlar da  razı olmadıkları evlilikleri sürdürmeyi reddetmişlerdir.

Eskiçağın Asur, Babil gibi Mezopotamya toplumlarında boşanma kurallara bağlanmıştı. Asur toplumunda,
kocanın karısına karşı görevlerini yerine getirmemesi durumunda kadının boşanma hakkı vardı. Boşanan kadın, koca evine getirdiği çeyiz denilen eşyayı geri alabilir ve boşandığı eşinin mirası üstündeki haklarını da korurdu. Tutsak düşmüş bir savaşçının karısı iki yıl bekledikten sonra boşanmış sayılırdı ve yeniden evlenebilirdi.

Hdurmaz


About the Author
Author

HDurmaz

Comments (4)
Leave a reply

Name (required)

Website