Ahzab Suresi’nden İzdüşümleri | 2.Bölüm

“Zıhar ve Evlatlık Meseleleri”

Söylediğim gibi Ahzab Suresi neredeyse tamamen kalp temizliği ile ilgilidir. Kalbi yeterince temizlememiş olanlar ayetlerde kendi kalplerini sorgulamaya ve gerekli temizliği yapmaya yöneltilmektedir. Çünkü insan iman ettiğine kanaat getirdikten sonra bile içinde bulunduğu toplumdaki kemikleşmiş kabullere, alışkanlıklara, yerel ve genel kültüre, eski arkadaşlarının sözlerine, yakın akrabalarının bilinçli bilinçsiz baskılarına, halihazırdaki toplumsal siyasetin etkilerine maruz kalmaya devam etmektedir. İnsan kendini bulduktan sonra bile hala acaba’larıyla yaşamaya ve yeni acaba’lar türetmeye devam eder.

Peygamberimizin vahiy almaya başladığı dönemdeki ruh haline empati yapabilirsek, onun da bir insan olarak aynı etkilere maruz kalmış olabileceğini ve hatta onun da kendine göre acaba’larının olabildiğini görmüş oluruz. Kuran’ın tüm ayetlerini yirmi üç sene gibi uzun bir sürede almış olması onun da kalbinin mutmainleşmesi için geçen süre ve kendi acaba’ların ve sahabenin sorularının cevaplanması ve idrake alınması süresi olarak değerlendirilebilir. Eğer peygamberimizin kalbi de bir insan kalbi olmasaydı Allah bu surenin daha ilk ayetinde ona başkalarına uymamasını ve sadece Allah’tan çekinmesini ikaz eder miydi? Ve bu mesaj sadece peygambere yapılmış bir uyarı değildir. Aynı zamanda yedinci on yedinci veya yirmi birinci yüzyılda da kendi bulunduğu toplumun geleneksel inancıyla karşı karşıya gelmiş olan iman sahiplerine de bir uyarıdır. Denmektedir ki “Ben size imanı verdikten sonra artık asla bilerek ya da bilmeyerek gerçekleri örtenlere ve bir söylediğiyle doğruyu onaylarken ikincisi yalan ve zan olan iki yüzlülere uymayın. Sadece ve sadece Allah’tan çekinin. Çünkü bütün emirleri veren, her şeyin doğrusunu bilen ve öğreten O’dur.”

33-Ahzab 1 “Ey Peygamber, Allah’a karşı gelmekten sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”

 

Peki bu 1. Ayette uyarılan 14 asır önceki inananlar ve izdüşümü olan 21. asırdaki iman sahipleri neye uyacaklar? İcmaya mı, hadise mi, tarihe mi, (sözde) evliyalara mı, hocaların vaazlarına mı, ilmihallere mi… Eğer öyleyse bu kadar imam ve kitap enflasyonunun yaşandığı bu çağda bu kitap ve zatlardan hangisine!!! Cevap yine Ahzab suresinde var. Hem de hemen 2. Ayetinde derhal veriliyor:

33-Ahzab 2 “Rabbinden sana vahyolunan buyruklara uy! Allah ne yapıyorsanız onların hepsinden haberdardır.”

 

Gördüğünüz gibi Allah “Ben her şeyden haberdarım, siz hiç merak etmeyin. Siz vahyedilmiş olan emirlerime uyun” diyor. Yeterince açık değil mi!!! Ona buna değil, “bana güvenin” diyor Allah, “vekaletinizi başkasına vermeyin, kimseye teslim olmayın, bana gelin, ben size yeterim” diyor. “Etrafınızda sizi anlayan bir kişi bile kalmasa, cümle cihan üzerinize gelse, herkes karşınızda dursa, içinizden geçeni hiç kimse anlamasa bile bana güvenin, çünkü ben her şeyden haberdarım, seni en iyi ben anlarım, içinden geçeni bilirim, ben seni korurum” diyor Allah. İşte Ahzab suresinin 3. ayeti:

33-Ahzab 3 “Yalnız Allah’a dayanıp güven! Koruyucu (vekil) olarak Allah yeter.”

 

Bu ilk üç ayeti bu kapsamda yani gelenekselleşmiş ve uydurulmuş dini iman sahiplerinin terk etmesi kapsamında değerlendirdikten sonra bu uydurulmuş dinin (Allah adına iftira edilen sözde dini emir ve yasakların) en belirgin emirlerini bir bir yıkmaya başlıyor Allah. Bir anlamda putlar yıkılmaya başlanıyor. İbrahim dinine en güzel şekilde bağlı olduğunu öne süren, Kabe’yi sahiplenen ve atalarının uygulamalarının en iyisi olduğunu öne süren Mekkeli müşrikler gelen ayetler karşısında kendi dinlerinin yıkılmaya çalışıldığını anladıkları için feveran ederek peygamberimize ve onun takipçilerine sapmış birer kafir zannıyla bakıyorlardı. Bu değiştirilmiş, dönüştürülmüş İbrahim dininin uyduruk inanışlarından, hurafelerinden bir tanesi de zıhar meselesiydi. Yani bir erkeğin canı istediği zaman eski karısına “sen bana annem gibisin” dediği vakit onunla artık bir karı koca ilişkisi kuramayacağına dair verilen ve Allah adına uydurulan bir dini inanış, bir hurafe, bir söz (hadis), bir uydurma haramdı!

33-Ahzab 4 “Allah, hiçbir adamın içinde iki KALB yaratmamıştır. Kendilerine zıhar yaptığınız eşlerinizi anneleriniz kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da öz oğullarınız kılmamıştır. Bunlar ağızlarınızla söylediğiniz mânasız sözlerden ibarettir. Allah gerçeği söyler ve doğru yola iletir.”

 

Ayette kalbin geçmesi ne kadar manidar ve apayrı bir makale konusu zaten. Kısaca söylemek gerekirse kalp idrakin merkezidir, bir şey hem doğru hem yanlış olamaz, 2×2 hem 4 tür hem 5 tir diyemeyiz, aynı insana hem eş hem anne gibi bakılamaz… Bunların dışında birçok başka anlam da olduğu kanaatindeyim. Bu ayette aynı zamanda ikinci bir uyduruk din emri daha yıkılıyor ve deniyor ki ağzınızla söylediğiniz manasız sözler Allah’ın emri değildir, evlatlıklarınızın sizin öz oğlunuz olduğunu ben değil siz söylüyorsunuz. Evlatlıklarınız öz oğlunuz olmasın artık. Ben bu tabuyu yıkıyorum. Acaba niye?

Bunun yıkılmasına sebeplerden birini miras ayetlerinde görürüz. Nisa suresinde uzun uzun anlatılan miras hukukunda özellikle yetimlerin mallarından bahsedilirken onların mallarının sahipleri tarafından korunması sık sık ikaz edilir. Cahiliye dönemindeki şeytani uygulamalardan biri de bir takım insanların fakir ve ihtiyaç sahibi yetimler yerine malı mülkü olan yetimleri evlat edinmek suretiyle “artık o benim evladım, ben ölürsem o bana, ben de ona mirasçıyım” diyerek onların mallarına el koymalarıydı. Kuran’a bütünlük içinde bakamayanlar “ne gerek vardı evlat edindiysem evladım değil mi?” gibi sığ bir yaklaşımla bu ayeti benimseyemiyorlar. Oysa Allah onları evlat edinmeyi, onlara iyilik yapmayı, onlara sahiplenenlerin kendi mallarından miras bırakmayı değil onların yani yetimlerin mallarının ve haklarının kötü niyetlilere karşı korunmasını emrediyor. Bugüne izdüşümü nedir diye düşünelim. Bugün de aynı art niyetlerin olması çok muhtemel değil mi? Peki sadece mal mı dır değer? Akıl, sağlık, fiziki güç, güzellik, zeka gibi unsurlar da değer değil midir? Bu kapsamda düşünürsek; aynı zamanda bu ayeti gören bir mümin sözgelimi evlat edinmek üzere bir yetimhaneye gittiğinde en güzel, en sağlıklı, en zeki çocuğu seçmek yerine merdivenin kenarında sümükleri akarken “beni de evlat edinecek bir aile çıkmayacak mı?” ümitsizliğiyle bekleyen mahcup çocuğu seçmeli değil midir!!!

33-Ahzab 5 “Öyleyse evlatlara babalarını esas alarak isim verin! Böyle yapmak Allah nezdinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, bu takdirde onları kardeş veya mevlâ olarak kabul edin! Yanılarak isimlerde yaptığınız hatalardan ötürü size vebal yoktur, ama KALPLERİNİZİN kasten yaptıklarında vebal vardır. Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).”

 

Yine kalplere atıf! Yine affedilmeye bir yol! O kadar manidar ki anlayanı ağlatır…

Devam edecek…

kalemzade.net

@kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Leave a reply

Name (required)

Website