Ahzab Suresi’nden İzdüşümleri | 5.Bölüm

“Zeyd-Zeynep Meselesi”

Ahzab suresinin 37. Ayeti daha önce belirttiğim gibi en çok suiistimal edilen ayetlerin başında gelir. Peygamberimizin aleyhinde zan besleyenler için bulunmaz fırsatlardan bir tanesidir. Bakalım ne deniyor?

33-Ahzab 37 “Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: «Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın» diyordun; insanlardan da çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirmiş olduk; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”

 

Bu ayete kalbindeki hastalıkla bakan nasıl görür, bir düşünelim… … …

Düşündünüz değil mi? Bunları çokları yazdılar. O yüzden ben yazmıyorum. Siz nasıl olsa biliyorsunuz! Geleyim ayete benim kendimce yaklaşımıma. Anladığıma!

Aslında konuyla ilgili birçok rivayet vardır. Kimisi birbiriyle çelişkili kimisi ise birbirini destekler niteliktedir. Peygamberimizin aleyhinde olan rivayetler onu neredeyse şehvet düşkünü gösterme peşindedir. Lehinde olan rivayetlerse peygamberimizi tertemiz göstermek adına illaki abartılara ve hatta bazılarında zorlamalara gitmiştir. Bu konuyu incelerken ben Kuran’a güvenmeyi ön plana alarak, bu kadar rivayetlere rağmen en doğru yolun yine ayete ve takip eden ayetlere bakmak olduğunu düşündüm. Rivayetlerden ise sadece hepsinde ortak olan, hiç kimsenin yalanlamayacağı ve hemen hemen herkesin bildiği doğru bilgileri aldım. Nedir bunlar? Zeyd’in kölelik geçmişi, Zeynep annemizin peygamberimizin akrabası oluşu ve cahiliye devrindeki kadına bakış açısı gibi şeyler… Bunun dışında ayetlere rivayetlerden hiç haberi olmayan biri gibi bakmaya çalıştım. Bu sureyi çalıştığım dönemdekinin aksine ne Zeynep annemizin geçmişteki düşüncelerine, ne Zeyd’in rivayetlerde anlatılan sözlerine, ne peygamberimizin ve diğer yakın akrabalarının görüşlerine hiç girmeyeceğim. Sadece ayetteki kelimeleri tane tane inceleyelim. Bakalım ne anlayacağız!

“Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye:…”

Hiçbir hadisten ya da diğer rivayetlerden haberi olmayan bir müslüman buradan ne anlar bakalım! Hani Kuran’a kimse kendi aklıyla anlam veremez diyenler varya! İşte o yüzden böyle yorumluyorum, hadi bakalım anlayamayacak mıyız!!! İlgili kişi adı da ayette geçtiği gibi peygamberimizin hürriyetini verdiği evlatlığı Zeyd’dir. Allah’ın ona verdiği en büyük nimetin iman olduğunu düşünüyorum. Peygamberimizin ona verdiği nimetse hürriyet ve evlat ediniştir. Bakalım peygamberimiz ne demiş…

“…«Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın» diyordun;…”

Buradan Zeyd ve eşi arasında bir problem olduğunu anlıyoruz. Bundan dolayı peygamberimiz ona demiş ki “eşini yanında tut ve Allah’tan sakın”. Hmm… Ayrılmalarına mani olmuş ve gerekçesini Allah’tan sakınmaya yöneltmiş. Demek ki sorun her ne ise geçerli bir sebep olarak görmediği için evlatlığına “boşanmayın” demek istiyor. Ama ayetin sahibi Allah olduğuna göre ve “hani sen böyle böyle diyordun…” diye başladığına göre bildiği bir şey var ve devamında bunu açıklayacak gibi görünüyor. Bakalım neymiş…

“…insanlardan da çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun;…”

Görüldüğü gibi Allah, peygamberimizin tabiri caizse kimselere söylemeye cesaret edemeyip içinde sakladığı bir şey olduğunu ileri sürüyor. İlginç olanı ise bir peygamberin insanlardan çekinmiş olması!!! Oysa imani konularda zamanına, putlara, hurafelere ve adetlere en aykırı şeyleri söylemiş, güçlü ve zengin olan ehli cahile karşı dik durmuş, bu yolda savaşlar yapmış bir peygamber insanlardan hangi konuda çekinmiş olabilir!!! Hiçbir rivayetten haberimiz olmadığına göre tarafsız olarak düşünelim… Ne saklıyor olabilir peygamberimiz!

Benim aklıma onun da bir insan olduğu geliyor böyle düşününce. Aklımıza geleni inkâr etmeyelim. Yakıştıramıyor olsak da bir gönül kayması söz konusu olabilir. Bu su-i zan değildir, tefekkürdür. Acaba’lara cevap aramaktır. Bu gönül kayması peygamberimizin kalbinde olabileceği gibi sadece Zeynep annemizin kalbinde olup peygamberimiz tarafından biliniyor da olabilir. Eğer gönül kayması peygamberimizin kalbinde ise evlatlık edindiği Zeyd karısından boşansa bile kültür ve geleneksel ahlak gereği evlenemeyeceğinden, bunu açığa çıkartmaktan çekiniyor, utanıyor ve veya eğer gönül kayması karşı tarafta ise Zeynep annemizi dedikodudan korumaya çalışıyor da olabilir. Eğer böyleyse belki Zeyd de eşinin davranışlarından bir şeyler sezmiş ve çevreye karşı rahatsız olmuş, belki kalbi kendisine ısınamamış olduğu için hanımını boşamak istiyor da olabilir. Gayet de doğal ve insani bir durum değil midir? Hele ki bugünkü boşanma sebeplerine baktığımızda onlara sui zanla bakmak yerine önce kendimizi gözden geçirmeli değil miyiz?

O da bir insandı. Elçi ve peygamber olması kalbi olmaması anlamına gelmiyordu. Peygamberimizin de bir insan olduğunu hatırlamak ve onun da kalbinin olduğunu söylemek onu kötülemek ve küçültmek demek değildir. Onu kötülemek onu putlaştırmak ve ona söylemediği sözlerle söyledi diyerek iftira atmaktır. Onu kötülemek Allah’a onu şirk koşmaktır. Ona iftira etmek Paltolu Ebu Mahmut Efendinin anlattığı masallardaki gibi “Cebrail Allah’tan vahiy almak için onunla arasında duran perdenin önündeyken bir gün perdeyi aralamış da içeride Hz.Muhammed’in oturduğunu fark etmiş meğer!!! Meğer oradan oraya, oradan oraya gidiyormuş vahiyler!!!” demektir. Onu kötülemek Kaputlu Ebu Ahmet Efendinin müritlerinin hiç utanmadan haykırdığı gibi “Muhammed Mustafaaa!!! Eşittir Allah!!! Bir eti kemiği farklı!!!” gibi lanetlenesice şirklere girmektir. Peygamberimizi sevmek bana göre, cahiliye devrindekilere rahmet okutan işte bu çağdaş müşriklere ….. diyerek Tebbet suresini hediye etmektir!!!

Az önceki paragrafta geçen malum isimler simgesel ve uydurmadır, kimse celallenmesin! Ama bahisler maalesef vuku bulmuş gerçeklerin ta kendileridir. “O da bir insandı” demek kötü bir şey değildir. Bunu kendisi de, diğer peygamberler de defalarca söylemiştir zaten. Ama insanların çoğu aldatılmış oldukları için ona insan diyene küfrederler, ayrı konu… İşte böyle ayetler peygamberimizi putlaştırmamamızı ve bu yolla şirkten uzak olmamız gerektiğini de aynı zamanda hatırlatmıyor mu bize!

Ahzab suresinin daha önceki ayetlerinde peygamberimiz hakkında geçen güzel sözleri ve eşlerinin tertemiz hale gelmesini anlatan ayetleri hatırlayın. Demek ki tüm önceki anlatılanlar bize buradaki olaya ve müteakip olaylara hangi bakış açısıyla bakmamız gerektiğini anlatmış.

Neticede her üçünde de “insanlar ne der” düşüncesi ortaya çıkmış olabilir! Ama bir peygamberde “insanlar ne der” düşüncesi olması bize tuhaf geliyor. Çünkü ona doğal olarak toz bile kondurtmak istemiyoruz. O kalbindeki yüzünden insanlardan değil olsa olsa Allah’tan çekinmeli değil miydi? İşte Allah da böyle söylüyor zaten.

“…oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı…”

Düşüncelerin buraya geleceğini Allah da çok iyi biliyor ve onun da bir insan olduğunu hatırlatıyor bize… Devam edelim…

“…Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirmiş olduk; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”

Azhab suresinin daha en baştaki ayetlerinde yıkılmaya başlayan zıhar meselesi, evlatlığın öz babası olunamayacağı meselesi gibi din emri olmayan müşrik dini emirlerinden birisi daha hem de peygamberimizin kalbinde sakladığı bir sır vesile edilerek yıkılıyor. Peygamberimize “sen onun babası olmadığına göre onun boşadığı kadınla, sen insanlardan çekinsen bile biz seni nikâhlıyoruz” deniyor ve ekleniyor “Böylece yerine gelen Allah’ın emri olur. Sizin kınamanız bir anlam ifade etmez. Allah bir şeye doğru diyorsa doğru olan odur, yanlış diyorsa yanlış olan odur. İnsanlar istediği gibi düşünse ve bu ayıptır dese bile bir anlam ifade etmez. Çünkü her şeyin sahibi zaten Allah’tır ve kuralları o koyar.”

İşte böyle. Bana göre bu ayette anlatılan olaydan ötürü peygamberimizin kınanacak hiçbir tarafı da yoktur ayrıca. Bir nefis cihadı var idiyse bile başarıyla verilmiştir. Mesele Ahzab suresinin tamamına yayılmış olan kalp meselesidir, Allah’ın her şeyi biliyor olması meselesidir ve peygamberimizin de insan olması meselesidir zaten. Üstelik erkek egemen yaşam tarzının zirvesi olan, önüne gelenin sınırsız sayıda kadın alabildiği ve kölelerin eşleri efendilerin malı sayıldığı bir dönemde peygamberimizin davranışı aslında övülecek bir davranıştır. Nitekim Allah onu kalbinde sakladığı şey ve gerekçesi yüzünden değil, Allah’tan değil de insanlardan çekinmesi yüzünden yermiştir. Demek ki o da bir insandır. Bunda şaşılacak ya da sui zanla bakılacak bir durum yoktur.

Bu ayetin devamı niteliğinde olan 38 ve 39. ayetler de düşünüp anlayabilenler için peygamberimizin ahlakının yüksekliğini göstermekte değil midir? Peygamber olmasını bir tarafa bıraksak bile; böyle temiz düşünceli bir insanın Allah üzülmesini hiç ister mi? Bu düşünceyle bakın ne deniyor devamındaki ayetlerde…

33-Ahzab 38 “Allah’ın, kendisine takdir edip helâl kıldığı bir hususu yerine getirmekte Peygambere herhangi bir güçlük yoktur. Sizden önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyle cari olmuştur. Allah’ın emri, mutlaka yerini bulan bir kaderdir/ölçüdür.”

33-Ahzab 39 “Onlar öyle seçkin kimselerdir ki Allah’ın buyruklarını tebliğ ederler, O’nu sayıp çekinirler, O’ndan başka kimseden çekinmezler. Hesaba çeken olarak Allah yeter.”

 

Peygamberimize Zeyd olayında sui zanla bakanlara ve “Bu ayetler Muhammed’in kendi menfaati için uydurduğu şeylerdir” diyenlere şunu da hatırlatmak isterim. Siz olsaydınız o dediğiniz gibi yapardınız ama o asla öyle yapmamıştır.

Son olarak da Kuran’ı anlayamazsınız diyenlere sesleniyorum. Teste dahi girmeden testi nasıl geçeceksiniz? Bakın ben hiçbir hadise ve rivayete danışmadan kendi çapımda da olsa hiçbir şirke girmeden Kuran’ı anlayabiliyorum. Çünkü benim ders çalıştığım kitap Allah’ın kitabı. Bir insanın ders kitabı Allah’ın kitabı olursa kimin kitabına ihtiyacı kalır? Gelin siz de okuyun. Siz de anlayın. Önünüze örülmüş korku tünellerinden uzaklaşın, aklınızı serbest bırakın, idrakınızı elaleme teslim etmeyin, anlayacaksınız. Belki siz daha neler neler, ne kadar makbul, makul ve mantıklı manalar çıkaracaksınız! Ben sizden daha zeki değilim!

Bu yazı dizisi tefsir gibi algılanmasın. Kuran’a kendi bakış açımı örnekliyorum. Varsa yanlışlarımızı da “O” kitabıyla düzeltir, birbiriyle çelişen rivayetler değil! Çünkü bu kitapta din adına hiçbir şey eksik bırakılmamıştır.

Devam edecek…

kalemzade.net

twitter: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (3)
Leave a reply

Name (required)

Website