Arz Metodu ve Hadisler – Part 3

HADİSLERİN SÖZLÜ VE UYGULAMALI AKTARIM SORUNU

1. Hatırlar mısın, ilkokuldayken öğretmenlerimiz bize kulaktan kulağa oyunu oynatırdı. Bilmeyenler için şöyle anlatayım; Mesela 7-8 kişilik grup, sıra olurdu. Grubun başındaki velet yanındaki arkadaşın kulağına iletmek istediği mesajı fısıldar. (Yanımdaki velet kulağıma yapıştığı için bu bende gıdıklanma hissine neden olurdu.) Her neyse, kulaktan kulağa giden mesaj grubun sonundaki arkadaşın sesli olarak söylemesiyle biterdi. Ancak bu iletim sonucu mesaj yaklaşık %80-90’ı değişime uğrardı. Durum böyleyken Peygamberimizin ölümünden 200 sene sonra kaleme alınan hadislerin değişime uğramadığına nasıl güvenebiliriz?

Sözlü aktarım yoluyla, Kuran’da belirtilmemiş bir hükmün 1-2 saat içinde İnsanlara yayıldığında nasıl dezenfarmasyona uğrayacağını bu şekilde tahmin edebiliriz. Bu iletim şekli hem farklı anlayış ve kavrayıştan hem de farklı anlatım biçiminden dolayı insanlara farklı şekilde ulaşır. Peki Allah kendi kelamını ve herhangi bir hükmünü sonraki nesillere aktarmak için neden rivayet kanalını kullansın? Evrensel olan bir dinin hükümleri, böyle riskli yöntemlerle günümüze doğru şekilde ulaştığını nasıl kabul edebiliriz?

2. Peki ne yapılmalı?

  • Peygamberimiz adına rivayet edilmiş bir hüküm Kuran’la paralelse, bu hadise gerek yoktur. Zira aynı hüküm Kuran’da vardır.
  • Peygamberimiz adına rivayet edilmiş bir hüküm Kuran’la çelişiyorsa reddedilmelidir. Zira Peygamberimiz Kuran’la çelişen bir hüküm ortaya koyması mümkün değil.
  • Eğer bu hükmün Kuran’a paralel veya çeliştiği tespit edilemiyorsa (kabak yemek), ancak dini bir zorunluluk ve yaptırım uyguluyorsa bu hadis kabul edilemez. Zira tek hüküm koyucu Allah’tır. (Yusuf, 40)
  • Eğer rivayet edilen hadis hüküm bildirmiyor, sadece tavsiyeler içeriyorsa dikkate almamak gerekir. Zira ne zorunluluk bildiriyor ne de Peygamberimiz’in sözü olduğundan %100 emin değiliz.

3. Eğer hadisleri dini bir değer olarak alırsak ne olur?

“Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.” (İbni Mace, Ahkam, 17/ Muvatta,
Akdiye, 31) hadisini ele alalım.  Güzel bir toplumsal mesaj içerdiğini düşünebilirsin.  Ancak Kur’an

“Hür kişiye karşılık hür,köleye karşılık köle,dişiye karşılık dişi..”
(2:178)

diyerek kısasta hayat olduğunu (2:179) belirtiyor. Burada bir çelişki olduğu açık. “Ama burada ‘intikam duygusuna kapılmayın’ mesajı için ciddiye alıyorum” dersen, onca Kur’an ayetlerini göz ardı etmiş olursun.

Kıyametin koptuğunu görsen de elindeki fidanı dik.” hadisini toplumsal bir mesaj olarak almakta sorun yok, zira verilmeye çalışılan mesaj çok güzel.. Ancak dini kaynak olarak ele alırsan, bunun hadis olduğuna kanıt getiremeyeceğin gibi

“Ey insanlar! Rabbinizin koruması altına girin, şüphesiz kıyametin kopuş anının sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden vaz geçer. Ve her hamile kadın taşıdığını bırakır. Ve sen, insanları sarhoş olmadıkları hâlde sarhoş görürsün. Velâkin Allah’ın azabı çok şiddetlidir.”
Hacc, 1-2

ayetiyle çelişki bulunduruyor.

Her ne kadar Kuran’a uygun olsa da ka’le alacağın hadisler risk taşıyor. Hele toplum Kuran’a tam hakim olmadığı için onlara böyle bir yaklaşımın verilmesi tehlikelidir.

KURAN’IN KORUNDUĞUNU NASIL KABUL EDEBİLİRİZ?


Ortada büyük bir hadis ilmi var. Adam yıllarını veriyor bu hadis araştırmalarına. Ama sen bir saniyede hepsini yok ediyorsun.Bu kadar hadisi birden reddetmek ne kadar mantıklı? Hem hadisleri inkar eden adam ayetleri de inkar etmez mi?” Hadisler bozulmuşsa ayetler de bozulmuştur.” gibi söylemler de hadisleri koruma çabasından başka birşey değil.

Kuran’ın korunduğuna dair bir sıkıntı yok. Hem Allah’ın böyle bir vaadi Kuran’da bildirmesi
hem de matematiksel mucizesi söz konusudur. Ayrıca öyle edebi kelimeler var ki, türkçe dahil çoğu dillerde mantıklı olmayan palindrom oluşturabiliyor. Karbon testi ile ilk döneme ait
saptanmış Mushaflar eldeki Mushaflarla paralel olmasından korunmuşluğu gözlemleyebiliriz.

Detaylı bilgi için şu adreslere bakılabilir: Bu ingilizcesi Bu da türkçesi(pdf)

YANLIŞ ANLAMALARA AÇIK KAPI BIRAKMAMAK

1.“Hadis diye bir şey yokkk!!” gibi bir iddiada bulunduğum düşünülmesin. Hadisler vardır ve Peygamberimiz toplumuna açıklanmış olan Kuran’ı kendi ifadelerini de kullanarak anlatmıştır. Ancak günümüze kadar gelen hadislerin gerçekte Peygamberimize ait olup olmasığını kesinlikle bilemeyiz, bu konuda bir delil getiremeyiz.

2. Kuran’dan öğrendiğimize göre Peygamberimiz Kuran eksenli bir hayat yaşamıştır. Onun dışına asla ve asla çıkmamıştır. Dini zedeleyecek hataları olmuşsa da Allah kendisini uyarmıştır. (Bkz:Tahrim,1 / Abese,1-4)

3. Senin amacın Peygamberin nasıl yaşadığına dair tarihsel bilgi edinmek olabilir. Ancak Peygamberimizin ahlakı, uygulamaları ve hükümleriyle ilgili edindiğin bilgiler Kuran’la paralellik sağlamıyorsa,  “yanlış” olarak kabul etmek yerine “bunda da bir hikmet vardır” deyip yanlışı devam ettirme hastalığına düşebilirsin. Zira birçok âlim ve râvi böyle yapmıştır.

4. Mekke döneminde yaşasaydık, Peygamberin ahlakını, olaylar karşısında nasıl davrandığını, nasıl tepkiler verdiğini elbette örnek alacaktık. Ancak şu an akıllıca olanı, Peygamberin Kuran’daki “sözlerini ve inkarcılara karşı tutumunu” örnek almaktır. Kur’an kadar gerçek olmayan rivayetler üzerine dinini inşa eden kurtuluşa eremez.

“İbrahim’de sizin için örnekler vardır.”
(Mümtehine,4)

ayeti sizi en güvenilir kaynağa (Kuran’a) muhtaç ediyorsa, “Peygamber’de sizin için örnekler vardır” ayeti de aynı amacı götürmektedir. İbrahim’in ahlakını ve yaşayışını öğrenmek için Kuzey Suriye’deki arkeolojik kazılara başlayıp milattan önceki bilgilere ulaşman istenmiyor senden. Aynı şekilde Peygamberin ahlakını öğrenmek için de Kur’an yeter sana.

5. Biliyorum, ısrarla şu soruyu soruyorsun: “Peygamber’in mesajını, Kuran’ı nasıl anladığını ve uyguladığını bilmek istiyorum. Neden onu sadece ‘tebliğ’ göreviyle sınırlandırıyorsun?” Oysa ben böyle bir amaç içinde değilim. Yalnızca vahyedilen Kitab’ın söylediğini söylüyorum;

Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
Nahl, 35

6. Kuran’ın kolayca anlaşılır olması ve günümüze ulaşan hadislerin(zanna dayalı olduğu için) dinin kaynağı olmaması “O halde Allah İslam’ı peygambersiz gönderseydi!” tepkisini doğuruyor. Oysa Allah’ın peygamberleri gönderme sebebi, insanları uyarmak ve mazeretlere fırsat vermemektir. Nedir o mazeret?

“Biz, seslendiğimiz zaman, Tûr’un yanında da değildin. Tersine senden önce kendilerine uyarıcı/peygamber gelmeyen bir toplumu uyarman için ve kendi ellerinin yaptıklarından dolayı başlarına bir fenalık geldiğinde hemen, “Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve mü’minlerden olsak” diyemesinler, onlar öğüt alsınlar diye Rabbinden bir rahmet olarak… orada geçenleri sana bildirdik, seni elçi olarak gönderdik.” Kasas, 46

7. Bana “Ben hadisleri dinin kaynağı değil, sadece tarihsel bazı bilgiler ve rivayetler olarak görüyorum. Peygamberimizle ilgili ipuçları yakalamaya çalışıyorum. Allah’ın kelamı olan tek bir şey varsa o da Kuran’dır.” desen, zaten ortada bir mesele kalmaz.

DÜŞÜNÜN VE SORUN!

Şimdi biraz daha senden düşünmeni isteyeceğim:

1. Dışardan biri gelse “hacı, Kuran’da “biz bu Kitap’ta herşeyi açıkladık” diyor. Peki bu adamlar neden yıllarını hadislere vermiş demez mi?

2. Eğer ben Kuran’ı yalnız başıma anlayamayacaksam, o halde neden hesap günü kendim hesaba çekiliyorum?

3. “Ey insanlar!” diye başlıyorsa ayetler, neden Kur’an herkesin değil de alimlerin anlayabileceği bir kitap olabiliyor?

4. Eğer Kuran’ın anlaşılması zor, başkalarının anlayışlarına ihtiyaç varsa neden

“Düşünenler için kolaylaştırdık”
(Kamer,17)

diyor?

5.

“Rabbinizden size indirilene(Kuran’a) uyun”
(Araf,3)

ayeti varken, neden din adına Kur’an dışı sözlere uyayım?

6. Hadislere uymak gerekliyse, nasıl oluyorda kulaktan dolma bilgilere hakikat gözüyle bakabiliyorsun?

7. Eğer hadisler gerekliyse, hangi konuda Kuran’ı yetersiz görüyorsun?

8. Eğer Kuran’ı yeterli görüp bazı konularda açıklayıcı olmadığını iddia ediyorsan, kendisini “herşeyin açıklayıcısı”(Nahl,89) demesine ne buyurursun?

9. Hadisleri rivayet edenlere %100 güveniyorsan, din konusunda Allah’tan başkasına güvenmekle delalete düştüğünü düşünmüyor musun?

10. Müslümanları bitmek bilmeyen savaşlara, ihtiraslara, içi boş umutlara iten nedenler uydurma hadislerden kaynaklanan bir dini inancın inşa edilmesi değil miydi?

11. Peygamberimizin vefatından yaklaşık 200 yıl sonra yazılan hadisler, ihtilafları mı ortadan kaldırdı yoksa müslümanları fırkalara ve mezheplere mi böldü?

12. Şu an Peygamberimiz yaşasaydı “rivayet edilen hadislere uyun!” mu derdi, yoksa “anlamanız için çeşitli örnekler bulunan, detaylandırılmış, eksiksiz, tamamlanmış ve çelişkisiz olan Vahye, yani yalnızca indirilen Kuran’a uyun, onun sözüne kulak verin. Zira ben yalnıza Kuran’a uydum” mu derdi?

13. Madem hadisler gerekliydi, neden Kuran’ın yanında aydınlatıcı hükümler içeren hadisler
(örneğin, namazın nasıl kılınacağı ve recm) o dönemde kitaplaştırılıp Kur’an gibi korunacağı
vaadi ayetlerde belirtilmemiş?

14. Eğer bizden öncekilere yani atalarımıza güvenmek gerekiyorsa, Kur’an boşuna mı “atalarınızı sorgulayın”(Bakara,170) diyor?

15. Resul’e itaat etmek ile günümüze gelen hadisleri kabul etmek aynı anlama mı geliyor?

16. Neden Peygamberimiz ahiret gününde rivayetleri(hadisleri) terk edenlerden değil de, Kuran’ı terk edenlerden şikayetçi olacak? (Furkan, 33)

BEN NEYE KARŞIYIM?

“Hak mezhep” deyip Müslümanları fırkalara, hiziplere (Rum, 32) ayıranlara, “cilbab”ı anlam
kaymasına uğratıp kadınları kara çarşaf içine hapsedenlere ve “cinsel obje” olarak görüp
bazı ibadetlerini kısıtlamaya çalışanlara karşıyım.

Uydurma hadislerle, Allah’ın baldırını açtıranlara, mitolojik bilgileri dine dayatıp Peygamberin dünyanın öküz ve balığın üzerinde durduğunu söyleyenlere, dinde farklı doğruların olduğunu söyleyip mezhepleri ayakta tutanlara, dini yalnızca Allah’a değil Peygambere, sahabelere, alimlere ve şeyhlere özgüleyenlere karşıyım.

Kuran’ın anlaşılmaz olduğunu savunanlara, Kuran’a abdestsiz dokundurtmayanlara, dini sorgulatmayanlara, zina edene recm uygulayanlara, dinden çıkanı öldürtenlere, Peygamberin 9 yaşındaki kızla evlendiğini savunanlara, Peygamberin hanımlarıyla sırayla cinsel ilişkiye girdiğini söyleyenlere, din kisvesi altında Allah’a şirk koşanlara karşıyım.

Ben, din yalnızca Allah’ın oluncaya kadar mücadele edicem. Samimi insanların uyanması için elimden geleni yapıcam. Zira inanmak istediğine inan “müslüman görünümlü müşriklere” bir şey anlatamayacağımı biliyorum.

Ben peygamberimize atılan iftiraya tahammül edemiyorum. Ben Peygamberi istismar ederek, bu dine Kuran dışı bilgilerin girmesine tahammül edemiyorum. Tüm anlatmak istediğim bu!

Kuran’ı tek kaynak olarak kabul etmek, Peygamberi dışlamak değil canımın içi. Peygamberi dışlamak nedir biliyor musun? O’nun söylemediği sözleri ona dayandırmaktır. Peygamberi dışlamak nedir biliyor musun? Hadisler yoluyla Kuran’dan farklı bir Resul anlayışı ortaya koymaktır. Peygamberi dışlamak demek, deve sidiğini öğütlemektir, Allah’la beraber hüküm koyduğunu söylemektir. 9 yaşındaki bir kızla evlendiğini kabul etmektir. Kuran’ın kendini açıklayıcı olduğunu kabul etmemektir.

Peygamberi dışlamak, Peygambere Kuran benzeri bir kitap indiğine inanmaktır.

SONUÇ VE TEMENNİ

Buraya kadar anlattıklarım, açıkça şu gerçeği ortaya koymaktadır: Kuran’la baş başayız ve kafamızda oluşan tüm soru işaretlerini bu Kitab’a bakarak çözmeye çalışmalıyız.

Bu yüce Kitaba gerçekten yönelenler “ilk inen sure alak mı fatiha mı?” “İniş sırasına göre mi yoksa resmi mushaf sırasına göre mi okuyayım?” gibi yüzeysel detaya inmeyecektir. Kuran’a dönüşümü hızlandırmak ve âlim görünen cahil hocalardan kurtulmak için ayetlerin içeriğini inceden inceye düşünmeye (Muhammed,24) başlayacaktır. Kadınların giyim tarzıyla ilgili yaklaşık 3 ayet varken, “yoksula, yetime, yolda kalmışa, muhtaçlara yardım etmek” ile ilgili yüzlerce ayeti görmeye başlayacak, Kur’an neyi ön plana çıkartıysa onu ön plana çıkarmaya çalışacaktır. Zamanla tüm ayetlerin bizden istenilen yönünü hayata geçirecektir.

En zor değişen, belki de hiç değişmeyen şeydir inanç! Dolayısıyla 1000 yıllık İslam geleneğinin Kuran’a zıt birçok inancı barındırdığını çoğu müslüman kabul edemiyor. Onlara yalnızca Kuran’dan delil göstererek yanlışlarını düzeltmek mecburiyetindeyiz. Zira Rabbimiz

“yaşayan delil üzere yaşasın”
(Enfal,42)

buyuruyor. Eğer samimiyse, bugün anlamasa da  yarın anlayacaktır.

Ayette geçen “atalara değil, yalnızca Kuran’a uyun” mesajının sadece peygamberimiz zamanındaki müşriklere değil, müslüman zannedilen günümüz müşriklerine, bizden önce yaşamış olan atalarımıza, din konusunda otorite sahiplerine de söylendiğini bu topluma anlatmaktır.

Umut ediyorum ki, Peygamberin sözüne bakmak isteyenler, O’nu merak edenler Allah’ın kelamına bakacaktır.

Hadi Eyvallah…

Kaynaklar:

[*1] Müslim, Talak

[*2] Buhari, Talak

[*3] Buhari Tıp5/1, Hanbel 3/107,163

[*4] Şatıbi, Muvafakat (Kendisi Malikidir)

[*5] Dr.Kamil Çakın, Hadisin Kuran’a Arzı Meselesi

[*6] İbnu’l Cevzi, Kitabu’l Mevzuat

[*7] Şatıbi, İ’tisam

[*8] Sünen-i Ebu Davud Nikah Babı Cilt:8 Sayfa:67 Hadis no:2049

alkenutakistebi.blogspot.com


 


About the Author
Author

Alkenuta

Comments (4)
Leave a reply

Reply to Alkenuta Cancel reply

Name (required)

Website