ENFLASYON KADAR FAİZ ALMAK MÜBAH MI?

ENFLASYON KADAR FAİZ ALMAK MÜBAH MI?

“Param enflasyon karşısında eriyor. Paramı enflasyon karşısında korumak saiki ile faize veriyorum. Aslında param reel olarak artmıyor. Sadece paramın değerini koruyorum.” Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Ancak gözardı edilen bir husus var. Enflasyonun temel kaynağı faizdir. Söyle izah edelim: Bir imalat yapacaksınız, işletme sermayenizin yetersiz olması nedeniyle kredi almak durumundasınız. Aldığınız kredinin maliyetini, imal ettiğiniz malın fiyatına yansıtmak zorundasınız. Aksi takdirde zarar edersiniz. Ne oldu simdi? Malın fiyatı “kredi maliyeti” kadar arttı. Ekonomide “kaynak enflasyonu” daha geniş bir tabirle “maliyet enflasyonu” dediğimiz enflasyonun temelinde hep “faiz” vardır.
Kur’an da faizin yasaklanması konusu “hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak ve hiçbir içtihadı gerekli kılmayacak kadar açık. Burada sadece ayet numaralarını vermekle yetineceğim. Dileyen dilediği kadar incelemesini yapsın. (Bakara 245,275,276,278,279 Al-i İmran 130, Nisa 160, 161, Rum 39)

Allah, “haram yiyecekler” konusunda yasak koyarken bile “haddi aşmayacak şekilde olmak kaydıyla” küçük istisnalar getirmiş, ancak; “faiz” konusunda en ufak bir istisna getirmemiştir. Yasak çok açık ve net olduğuna göre, konu hakkında yumuşatıcı (sulandırıcı) içtihat yapmak da mümkün değildir.
Bütün insanlık günümüzde ekonomik ve sosyal olarak faiz bataklığına boğazına kadar bulaşmış durumda olduğuna ve Kur’an’ da da en ufak bir istisna olmadığına göre, işin içinden nasıl çıkacağız? Tüm dünyanın gözü kulağı (ABD de 1913 yılında kurulmuş olan) FED adı altındaki şımarık (bankacı-faizci) zenginler kulübünün alacağı faiz kararlarına endekslenmişken biz kendimizi nasıl inşa edeceğiz?
“…Eskiden enflasyon yoktu. Paranın değerini koruma sorunu da yoktu… Ama şimdi var…” şeklinde çıkış yolları aramak düşünce sahibini çok tehlikeli girdaplara sokabilir. Bu görüş, Kur’an’ın evrenselliğine gölge düşürür, ayrıca, (haşa öngörüden uzak) yamuk bir Allah tasavvuruna neden olur.
Ahirette hesap verirken, açık ve net hükümlere rağmen ”… Bütün dünya faize bulaşmıştı. Bende bulaşmak zorunda kaldım…” savunması bizi kurtarır mı? Galileo dünyanın yuvarlak olduğu ve güneşin etrafında döndüğü gerçeğini 17. Yüzyılda Kiliseye izah etmek zorunda kaldı. Çevresindeki belki birkaç kişi dışında kimseyi ikna edemedi. O devirde yaşayan insanların neredeyse tamamı “gerçeğe yüz çevirdi” , ortaçağ karanlığında bu dünyadan göçüp gitti. Demek ki çoğunluğun yanlışı bizi kurtarmaz. Biz kendimizden sorumluyuz. Şükürler olsun ki elimizde bizi doğruyu yanlıştan ayırmamıza vesile olan “Furkan” var. Allah, açık ve net bir yasak koyduysa bize düşen ona hiçbir ihtirazi kayıt öne sürmeden (kayıtsız şartsız) teslim olmaktır. “Allaha iman ettim” demek tek başına yeterli değildir. Ona güvenmekte gereklidir. Unutmayalım rızıklandıran da, rızkı azaltan da, rızkı kesen de Allah’dır. Güvenirseniz, sebat gösterirseniz hem takvanız artar, hem de ecriniz(ahiret sevabınız) artar, kim bilir belki “enflasyon nedeniyle kaybettiğinizi düşündüğünüz” rızkınız hiç ummadığınız bir yerden fazlasıyla bereketlendirilir.
Kilisenin, Galileo’nun bulduğu gerçeğin üstünü örtme çalışmalarıyla, bizim faiz ile ilgili ayetleri (en azından zihnimizde) tevil etme çabalarımız arasında temelde önemli bir fark yoktur. Allah’ın emirlerini yerine getirmek onun “rızasını kazanmayı” ön plana koymayı gerektirir. Emrin bize olan faydalarını öncelersek bu teslimiyeti zedeler. Mesela, oruca niyet ederken orucun sağlığınıza olan faydalarını öncelerseniz, (Allah korusun) orucunuz sakatlanır. Siz tam teslimiyetle oruç niyetinde bulunursunuz, orucunuzun sağlığınıza faydası promosyondur. Geçenlerde bir Alman , “çok merak ediyorum ben de namaz kılabilir miyim ? Ama hiç dua bilmiyorum” dedi. “Olsun duayı ben okuyacağım” dedim. Beni taklid ederek abdest aldı. Namaz sonunda , “psikolojik olarak kendimi çok rahatlamış hissediyorum” diyerek duygularını ifade etti. Onu şiddetle uyardım. “Biz Allah emrettiği için namaz kılarız. Psikolojik rahatlama promosyondur.” dedim.
Allah’ın emir ve yasaklarının hikmetlerini tamamen kavramamız imkansızdır. Buna ilmimiz yetmez. Rabbim, ilim ve hikmet dileyen tüm kullarına kalbinin mutmain olacağı miktarda ilim ve hikmet nasib etsin inşallah.. “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar”. (Bakara 269 Diyanet Meali)


About the Author
Author

Muhsin

Comments (2)
Leave a reply

Reply to Çorapsız Cancel reply

Name (required)

Website