Toplumun bazı kesimlerinde hakim olan din anlayışı, Kuran’a uygun olmayan bilgilerden ve tamamen batıl inançlardan oluşmaktadır. Bu insanlar kulaktan dolma ya da babadan, dededen kalma bilgileri dinin bir parçası olarak görür ve hurafelere dayalı bir din yaşarlar. Bununla da kalmaz, Kuran`ı da bu çarpık din anlayışlarına uydurmaya çalışırlar. Bu insanların çarpık mantıkları Kuran`da tarif şöyle edilmiştir: ‘Ne zaman onlara: “Allah`ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? ’ (Bakara Suresi, 170) Allah, emir ve yasaklarını, peygamberleri aracılığıyla göndermiş olduğu kutsal kitaplarda insanlara bildirmiş ve okuyup öğüt almalarını emretmiştir. ‘(Bu Kur`an, ) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap`tır. ’ (Sad Suresi, 29) Bir insanın herhangi bir konu hakkında gerçek bilgiye sahip olabilmesi için, o konuyla ilgili en doğru kaynaktan bilgi edinmesi gerekir. Yüce Allah’ın dinini en doğru şekilde yaşayabilmek için de okunması gereken ilk kaynak Kuran’dır. Müslüman’ım diyen her insanın ilk vazifesi Kuran’ı Kerim’i okumak, anlamak, öğüt almak ve uygulamaktır. Dünyaya geliş amacını anne-baba olmak, kariyer yapmak, zengin olmak gibi amaçlarla sınırlandıran ve Allah’a olan kulluk vazifelerini ancak belli zamanlarda yerine getiren insanlar, Kuran’ı okumadıkları için dinlerini doğru olarak yaşayamazlar. Yaşadıkları sadece kendi vicdanlarını rahatlatan ve hurafelere dayanan geleneklerdir. Çoğu zaman namaz, oruç, infak gibi farz olan ibadetleri de Allah rızası için değil, gösteriş için yaparlar. ‘İşte (şu) namaz kılanların vay haline Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar’ (Ma`un Suresi, 4-5) ‘Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler… ’ (Nisa Suresi, 38) Ortalama 60 yıl yaşayan bir insanın, sadece bu dünyayla ilgili planlar kurması, hedefler belirlemesi kuşkusuz büyük bir gaflettir. Asıl olan ahiret hayatına dair hiçbir şey yapmadan geçen bir ömrün sonunda; ne elde ettiği başarılar, ne çocukları, ne sevdikleri ne de kazandığı paralar… Hiçbir şey kendisine yarar sağlamayacaktır. ‘Ne malları, ne çocukları onlara Allah`a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. ’ (Mücadele Suresi, 17) ‘O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. ’ (Mülk Suresi, 2) ayetinden de anlaşılacağı gibi dünya hayatı yalnızca bir sınav mekânıdır. Dünyaya geliş amacının Allah’a kulluk olduğunu unutan bir insanın, dünya meşgalelerine dalması, bir çocuğun dış dünyadan habersiz, kendi dünyasında oyuncakları ile oyalanması gibi bir şeydir. ‘Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, `(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama`, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir `çoğalma-tutkusu`dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah`tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. ’ (Hadid Suresi, 20) Kuran’dan uzak yaşayan insanlar bu gerçekleri göz ardı eder ve gerçek sandıkları hayat için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışırlar. Oysa ölüm sandıklarından çok daha yakın olabilir. İşte o zaman artık her şey için çok geçtir ve Allah’ın gazabı haktır. ‘İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. ’ (Mü`min Suresi, 76) Gaflete kapılıp Allah’ı unutanlardan olmayalım inşAllah… Altuğ ÖZTÜRK