“Ben Müslüman’ım ” diyen herkesin bilmesi gereken kavram, “şirk” kavramıdır. Çünkü Kuran’a baktığımızda görebildiğimiz en büyük günah “şirk “tir. Şirk, ortak koşmak anlamına gelir. Bu kelime kökünden türemiş olan “müşrik” kelimesi ise ortak koşan anlamına gelir.
Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.
(Nisa 116)Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.”
(Lokman 13)
Maalesef Kuran’dan olabildiğince uzak yaşayan bir toplum olduğumuz için içimizde Allah’a ortak koşmanın ne olduğunu, neleri kapsadığını bilmeyenler ve farkında bile olamadan Allah’a ortak koşanlar olabilir. Kuran’dan uzak yaşayan bir toplum olmamızda Allah’ın “Oku!” emrinin karşısında “Okuma, anlamazsın!” diyerek anladığımız dilde Kuran okumamıza engel olmaya çalışan, bizleri Kuran dışındaki nerdeyse her türlü kitaba çağıran sözde din adamlarının gayretini takdir etmek gerekir.
Fatiha Suresi’nin 4. ayetine Rabbimize şöyle sesleniriz:
(Allah’ım!) Yalnız sana kulluk ederiz, yalnız senden yardım isteriz.
(Fatiha 4)
Bizleri yaratan Allah’ın hiçbir ortağı yoktur, bu sebepten bizler Allah’ın dışındaki hiçbir varlığa kulluk etmeyiz. Allah’ın dışındaki varlıklara kulluk etmemiz onları Allah’a ortak kabul etmemiz anlamına gelir ve bu da şirk olur.
“Dua” kelimesi, çağrı (yardım çağırısı) anlamına gelir. Rabbimiz Kuran’ın çeşitli ayetlerinde kendisinin “işiten, gören, kullarından haberdar olan,duaya icabet eden” olduğunu bizlere anlatır. Her an işitme, görme, bizden haberdar olma ve duaya icabet etme konusunda bir ortağı olduğundan Kuran’da bizlere bahsetmez. Bizler, Allah’ın hiçbir ortağı olmadığı için yalnızca Allah’tan yardım isteriz yani yalnızca Allah’a dua ederiz. Görüyoruz ki Allah’tan başkalarına dua etmek şirktir.
İlk şirk türü olarak kula kulluğun nasıl yapıldığını irdeleyelim.
Allah bizleri yaratmıştır ve bizlerden kendisine kulluk etmemizi istemiştir. “Allah’a nasıl kulluk edilir?” diye sorarsak bu sorunun cevabı: Allah’ın emirlerine itaat edip yasaklarından sakınmakladır. Allah; bizler için dünya hayatında bir yol gösterici (rehber) olarak Kuran’ı indirmiştir, indirmiş olduğu bu kitap vesilesiyle de bizlere emirlerini ve yasaklarını bildirmiştir. Allah’ın bizden istediği gibi Allah’a kul olmak istiyorsak ilk yapmamız gereken: Allah’ın “Oku!” emrine itaat edip Kuran’ı anladığımız dilde okuyup Allah’ın bizlere neleri emrettiğini, neleri yasak ettiğini iyice anlayıp ona göre hayatımızı yaşamaya çalışmaktır.
Diyelim ki falanca cemaatten birisi geldi ve bize dedi ki: “Bizim cemaatimiz falanca alim’in kitaplarını okur, Kuran ayetlerinde pek çok mana yatar, sen bunları anlamazsın, Kuran’ı en iyi anlamış kişi bizim alimimizdir. Sen onun kitaplarını oku ve o kitaplara göre Allah’a kulluk et.”
Yine farz edelim ki biz bu cemaate dahil olduk ve falanca alim’in kitapları uyarınca Allah’a kulluk ediyoruz. Eğer ki falanca alimin kitabında Kuran ayetlerine ters en küçük bir emir ya da yasak varsa yada Allah’ın bizlere emretmediği emirler ve yasaklar varsa biz bu durumda Allah’a kulluk etmekten çıkarız ve kula kulluk eder duruma geliriz.
Kula kulluk etmekten kaçınmak için “Ben Müslüman’ım” diyen herkesin Allah’ın Kitabını anladığı dilde okuması ve Kitabı anlamaya gayret etmesi şarttır. Hiçbir kul Allah’ın ortağı olmadığı için kula kulluk etmek şirktir.
Peygamberler de Allah’ın ortakları değildir ve din konusunda Allah’ın dışında hüküm koyucular değildir. Peygamberler bizlerden Allah’a nasıl kulluk etmemizi istemiştir bakalım:
Hiçbir insanın, Allah’ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah’ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
(Ali İmran 79)Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
(Maide 44)
Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler. Rabbine çağır ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma!
(Kasas 87)(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
(Zümer 2)
Bizim peygamberimiz de bizlere “Dinde Allah’ın dışında ben de hüküm koyucuyum (dine ilave emir ve yasaklar getirici, dinde eksiltmelerde bulunucu) bu sebepten dolayı Kuran’ın dışında benim sözlerim uyarınca da Allah’a kulluk edin, dini Allah’ın dışında bana da halis kılarak Allah’a kulluk edin. ” dememiştir.
Peygamberimiz hayattayken çevresindeki insanlara Kuran ayetlerini açıklamak için çeşitli sözler söylemiştir lakin bu sözler dine ilave emir ve yasaklar getirme yada dinde eksiltmelerde bulunma anlamında sözler değildir.Peygamberimiz, sadece kendisine verilen ilim derecesinde Kuran ayetlerinin açıklamasını çevresindeki insanlara yapmıştır. Bizler peygamberimizin söylemiş olduğunun iddia edildiği çeşitli sözler (hadisler) uyarınca Allah’a kulluk edersek ve bu hadislerin içerinde Allah’ın kitabına ilave emirler ve yasaklar getiren, kitapta eksiltmelerde bulunanları varsa ve biz bu hadislere uyarsak Allah’ın emir ve yasaklarının dışına çıkarız ve kula kulluk eder duruma geliriz.
Kula kulluk etmenin diğer bir aşaması ise Allah ile kul arsına başka kulların sokulmasıdır.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.
(Zümer 2)İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. .
(Zümer 3)
Bizlerin Allah’a yaklaşmak için falanca hoca efendilere, alimlere, mehdilere yada onların kitaplarına, Kuran tefsirlerine ihtiyacımız yoktur. Bize, Allah ve onun kitabı olan Kuran yeter. Eğer bizler Allah’la aramıza falanca kişileri sokup onlar uyarınca Allah’a kulluk edersek dinimizi Allah’a halis kılmamış oluruz. Din şahıslara ait değildir ve şahıslara indirgenemez. Din, tamamen Allah’a aittir ve dinin emir ve yasaklarını koyan yalnızca Allah’tır. Dinin tamamen Allah’a ait olması gerektiğini şu ayette de görüyoruz:
Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.
(Enfal 39)
İkinci bir şirk türü ise yazımın başında bahsettiğim gibi Allah’tan başkalarına dua etmek ve kendine fayda ve zararı olmayan şeylerden medet ummaktır. Bu konuyu da daha detaylı şekilde irdeleyelim. Rabbimiz Kuran’da kendisinin işiten, gören, kullarından haberdar olan, duaya icabet eden oluğundan bahsetmiştir. Ölmüş olan peygamberler yada diğer insanlar için “Onlar da işitendir, görendir, sizden haberdar olandır, onlara dua ederseniz (onlardan yardım çağrısında bulunursanız) onlar da duanıza icabet eder.” dememiştir. Yani hiç bir peygamber yada evliya diye adlandırılan beşer Allah’ın ortağı değildir, onlar da bizler gibi Allah’ın kuludur. Eğer bizler kendisine fayda ve zararı dokunmayan ölmüş insanları Allah’ın ortağı yerine tutup onlardan yardım çağrısında bulunursak bu “şirk” olur.
Semalarda ve yeryüzünde olan kimseler muhakkak Allah’ındır, öyle değil mi? Allah’tan başka ortaklara dua edenler (ibadet edenler) neye tâbî oluyorlar? Ancak zanna tâbî olurlar ve onlar sadece tahmin ederler (yalan uydururlar).
(Yunus 66- İmam İskender Ali Mihr Meali)Kendilerine zarar ve fayda vermeyen, Allah’tan başka şeylere dua ederler. İşte bu, uzak bir dalâlettir.
(Hacc 12- İmam İskender Ali Mihr Meali)Ve eğer Allah, sana bir zarar (bir darlık) dokundurursa, artık onu, O’ndan (Allah’tan) başka giderecek kimse yoktur. Ve eğer sana (senin için) bir hayır isterse, o taktirde O’nun fazlını geri çevirecek kimse yoktur. O’nu kullarından dilediği kimseye isabet ettirir. Ve O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir.
(Yunus 107- İmam İskender Ali Mihr Meali)Allah’tan başkasına dua edenden daha dalâlette kim vardır? Kıyâmet gününe kadar, ona kimse icabet etmez. Ve onlar, onların dualarından gâfildirler (habersizdirler).
(Ahkaf 5- İmam İskender Ali Mihr Meali)
Yukarıdaki ayetlerde görüyoruz ki ne peygamberler ne de evliya adı verilmiş mezardaki ölüler Allah’ın ortakları değildir ve onlara dua edip onlardan yardım istenmez. Kendisine fayda ve zararı dokunmayan putlar, nazar boncukları, nallar, çeşitli ıvır zıvır eşyalar da Allah’a ortak değillerdir ve Allah’tan bize gelecek fayda yada zararı engelleme güçleri yoktur.
Maalesef günümüzde “Şefaat ya Muhammed, şefaat ya Ali!” gibi sözler duyuyoruz. İkisi de ölmüş insanlardır ve bu şekilde onlara dua edilip onlardan yardım istenmez. Unutmamak gerekir ölüler işiten, gören, bizden haberdar olan, bizlerin dualarına icabet eden Allah’la ortaklığı olan kişiler değildir.
Andolsun, biz bu Kuran’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.
(Kehf 54)
Rabbimiz bizlere ölmüş peygambere dua edip onun şefaatini ummayla ilgili olarak örnek ayetler vermiş mi bakalım:
Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, «Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.
(Maide 116)Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin.
(Maide 117)
Peygamberimize, “Sen insanlara: İşitme, görme, sizden haberdar olma, dualarınıza icabet etme konularında Allah’a ortağım; bu sebepten ben öldükten sonara bana dua edip benden şefaat (aracılık) isteyin dedin mi?” diye sorulsa peygamberimizin cevabının yukarıda örneğini (Maide 117) gördüğümüz İsa peygamberin cevabından farklı olmasını bekleyemeyiz.
“Şirk” konusunu elimden geldiğince anlatmaya çalıştım, umarım faydalı bir yazı olmuştur. Aramızda farkında olmadan da bu günaha girenler varsa tövbe edip Allah’tan af dilesin. Muhakkak ki Allah tövbeleri kabul edendir. Yazımı şu dua ile bitiriyorum:
(Allahım!) Yalnız sana ibadet (kulluk) ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
(Fatiha 5 )
Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıtmışlarınkine değil.
(Fatiha 6,7)
Not: Ayet sonlarındaki parantez içerisindeki açıklamada kime ait olduğu belirilmemiş mealler Diyanet’e aittir.
Saygılarımla,
Mehmet, 24.03.2017