İnançla Gelen Ruh Sağlığı Ve Huzur

“…göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.”(En’am Suresi,125)


Manevi boşluk içindeki toplumları kıskacına alan bir hastalık: “DEPRESYON
Çağımızın en sık rastlanan, hatta en önde gelen hastalıklarındandır. En çok da içine kapalı, duygusal insanlarda ve dünya hayatına hiç bitmeyecekmiş gibi bağlı olanlarda, yaradılış amaçlarını tam olarak kavrayamayanlarda görülür.

Bu hastalığa neden olan sıkıntı ya da günümüzde sıkça kullanılan deyimiyle stres pek çok hastalığı beraberinde getirir. 70-80 yaşlarındaki inançlı ve ibadetlerini düzenli olarak yapan büyüklerimize baktığımızda, onları huzurlu ve dengeli görürüz. Oysaki günümüzde en çok ruhsal sorunlar, genç ve orta yaş guruplarında görülmektedir.

Depresyonun belirtileri, karamsarlık, dalgınlık, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü, gerginlik, bunaltı ve endişe halidir. Depresyondaki kişinin gelecekle ilgili kaygıları artar, her şeyin kötüye gideceğini düşünür. Hiçbir şeyden zevk almaz, üretkenliği azalır. Hasta yoğun suçluluk duyguları içinde kendisiyle çatışır. Kendini değersiz işe yaramaz olarak görmeye başlar. Bu durum tam olarak, Allah’ın Kuran’da haber verdiği gibi kişinin kendi kendine zulmetmesidir:

“Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar kendi nefislerine zulmediyorlar.” (Yunus Suresi, 44)

Günümüz toplumunda oldukça yaygın bir hastalık haline gelen depresyon, genellikle inançsız ve tevekkülsüzlüğün, insanların günlük yaşantısına kattığı azaplardan sadece biridir. İşte dinden uzak yaşayan insanların yaşadıkları bu gibi ruhsal bozuklukların temelinde, güzel ahlaktan yoksunluk, manevi boşluk, teslimiyetsiz ve tevekkülsüz bir hayat anlayışı vardır. Yaşamını din ahlakından uzak sürdüren bu insanların sonsuz azabı henüz onlar yeryüzünde iken başlar. Sağlıklıyken kendilerini hasta hisseden, güvendeyken korku ve endişeye kapılan ve varlık içindeyken gelecekte yoksul kalma korkusuyla yaşayan bu insanlar, hayatları boyunca kendilerine zulüm ve eziyet etmektedirler.
Yüce Allah, insan bedenini ve ruhunu din ahlakının yaşanmasına uygun olarak yaratmış ve bu özelliklerle donatmıştır. Bu beden, yaratılışına aykırı kullanıldığında maddi ve manevi olarak bozulmaya, çökmeye mahkumdur.
Toplumda da bunun örneklerine sık, sık rastlanır. Çok neşeli, huzurlu, dünyaya iyi gözle bakabilen, başlarına gelen olayların güzel yönlerini yakalayabilen, isyana ve karamsarlığa kapılmayan insanların genelde bedenen de sağlıklı ve dinç oldukları, geç yaşlandıkları bilinir. Bu nedenle insanlara gazetelerde, dergilerde her fırsatta genç ve sağlıklı kalmaları için mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri, güler yüzlü ve iyimser olmaları, çabuk öfkelenmemeleri yönünde çağrılar yapılır. Bu çağrıyı Yüce Allah bir Kuran ayetiyle bizlere şöyle bildirmektedir:

“…öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir…”(Al’i İmran Suresi,134)

Ayetten de anlaşıldığı gibi, affetmeyi benimseyen insanlar, hem dünya hayatında rahatı ve huzuru sağlar hem de Allah’ın emrini yerine getirmiş olurlar.

Tevekkül ve Müminlerdeki Huzur

“…Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.”
(Ra’d Suresi,28)

Müminler Allah’a tevekkül ettikleri ve kadere teslimiyet içinde yaşadıklarından, aklen ve ruhen son derece sağlıklı ve dengeli olurlar. En olumsuz sonuçlarla bile karşılaşsalar, bunun Allah’tan gelen bir deneme olduğunu ve olayları Kuran’a göre değerlendirmesi gerektiğini bilirler. Hiçbir ümitsizliğe, üzüntüye ve strese kapılmazlar. Çünkü gerçek hedefleri ahirettir ve önemli olan da sonsuz ahiret mükafatını kazanmak için gerektiği gibi hareket etmiş olmaktır.

Allah’a olan güçlü inançlarından dolayı, hiçbir olaydan ve olumsuzluktan etkilenmez ve güçsüzleşmezler. Dolayısıyla onların bu ruhsal ve psikolojik sağlığı, bedensel sağlıklarına da olumlu bir etki olarak yansır. İşte dini yaşamak ile yaşamamak arasındaki sayısız farklardan biri budur. Ruh sağlığı ve huzur, Allah’ın kendisine yönelip dönenlere ve dinine sarılanlara vaat ettiği sonsuz nimetlerinden dünyadaki yalnızca bir parçasıdır.

Önemli bir noktayı daha belirtmek gerekir. Elbette hak dinin yaşanmasındaki amaç, sadece manen huzurlu olmak ve hastalıklara yakalanmamak gibi dünyevi kazançlar elde etmek değildir. Amaç, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olmalıdır. Kaldı ki; Kuran ahlakını tam olarak yaşayan müminlerin sonsuza dek sürecek mutluluğu ve huzuru, henüz onlar dünyada iken başlar.
Bugün 21. yy insanının yapması gereken şey, daha fazla kayba uğramadan fıtratına (yaratılışına) dönmesi ve din ahlakını yaşamasıdır. Aksi takdirde hem dünyada hem de ahirette zarara uğraması söz konusu olacaktır.

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website