HANGİ İSLAM ?

Bugün İslam deyince Müslümanların akıllarında aynı şeyler canlanmıyor. Müslümanların tasavvurlarında, yaşamlarında ayrı ayrı islamlar ortaya çıkıyor. Hangi İslam demekten insan kendini alamıyor. Gerçekten hangi İslam? Radikal İslam, ılımlı İslam, modern İslam, gelenekçi İslam, Liberal İslam, siyasal İslam ve benzeri daha bir çok İslamdan bahsedebiliriz. Adeta çeşit çeşit yiyeceklerin bulunduğu bir sofra gibi. Canın hangisini arzuluyorsa ondan ye. Bu ve benzeri anlayışlarla İslam yıpratılmaya ve müslümanlara da zarar verilmeye çalışılıyor. Müslümanlar benzer algılardan ve anlayışlardan dolayı bölük pörçük olmuş, ipi kopmuş tesbih taneleri gibi dağılmış durumdadır. Ortaya mezhepsel, ( Sünni, Şii, Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Hambelilik, Caferilik, Vehhabilik v. b) meşrebsel, (Türk İslamı, Arap İslamı, İran İslamı, Afrika İslamı, Avrupa ve Amerika İslamı v. b) cemaatsal ( Nurculuk, Süleymancılık, Nakşilik, Kadirilik, Mevlevilik v. b ) ayrılıklar ortaya çıkmış ve halen çıkmaya da devam etmektedir. Bu durum başta şeytan ve yandaşları olmak üzere, tüm İslam düşmanlarının müslümanlara kurduğu tuzaklardan başka bir şey değildir.

Tarihin çeşitli dönemlerinde ve bugün müslümanların geneli kurulan bu tuzaklara bir bir düşmüş, bu sebepten dolayı aralarında tefrika, kavga, kargaşa, didişme, bozuşma, terör hiç bitmemiş ve Kur`ana dönülmediği müddetçe de bitmeyecektir. Bunun sebebi İslamın bilinmemesi, Allah`ın kitabı Kur`andan uzaklaşılması ve Kur`anın hayat kitabı yapılamamasından kaynaklanmaktadır. Allah için söyler misiniz. Kur`anın toplayamadığını hangi kitap toplayabilir? Kur`anın etrafında birleşemeyen müslümanlar hangi kitabın etrafında birleşebilirler?

Gelelim hangi İslam sorusuna. Tabiki Kur`anın İslamıdır. Kur`ana göre müslümanlık esastır. Allah`ın istediği budur. Dolayısıyla Kur`ana göre müslüman olmak başka şey, geleneğe göre müslüman olmak başka şeydir. İkisi de aynı değildir. Günümüzde müslümanlar Kur`ana göre değilde, geleneğe, atasına, toplumuna, hocasına, üstadına, şeyhine, kasasına, kesesine, karizmasına, makamına, servetine, partisine, proğramına, algısına, yaşam tarzına göre müslüman olmaktadır. Doğal olarak hepside birbirinden çok farklıdır. İslamı Kur`andan öğrenmek ve Kur`ana göre yaşamak bir zorunluluktur.

Bugün Kur`an belkide her dönemkinden daha fazla okunmaktadır. Binlerce Kur`anı ezbere bilen hafızımız, devamlı Kur`an okuyan insanlarımız, televizyon ekranlerında, bilgisayarlarda, kasetlerde, CD lerde okunan Kur`anlar olmasına rağmen Kur`an anlaşılmıyor ve hak ettiği değeri bulamamaktadır. Yüce Allah Kur`an okumayı anlamak ve yaşamak şartıyla emretmekte, Okunmasındaki mana ve maksatın bu olduğunu bizlere bildirmektedir. Dolayısıyla Kur`an okunmakta ama neyi anlattığı, neyi tarif ettiği, ne söylemek istediği, ne mesaj verdiği bilinmemektedir. Kur`anı okumak anlamak için, anlamakta yaşamak içindir. Hayatımızda, yaşayışımızda, alış -verişimizde, kısacası dünya hayatımızın tamamında Kur`an olması gerekirken; belli ritüellerin dışında bulunmamaktadır. Durum böyle olunca yaşanılan hayat anlamsız ve amaçsız hale gelmektedir. Hayatı anlamlı hale getiren, Herşeyin sahibi, insanın da yartıcısı olan Allahtır. Allahsız hayat anlamsız hayattır. Hayata Allah`ı katmanın yegane yolu da Kur`ani bir hayat yaşamaktır.

Peki Kur`anın islamını herkes öğrenebilir mi?Kur`anı herkes anlayıp yaşayabilir mi? Elbette anlayabilir ve yaşayabilir. Yapması gereken samimiyet içersinde gayret ve çabasını ortaya koymasıdır. Kişinin çok bilmesi esas değildir. Zaten herkesin bilgi seviyesinin aynı olmasını beklemekte doğru değildir. Yüce Allah da hesap gününde; başta kulunun samimiyetine, gayret ve çabasına göre değerlendirme yapacaktır. Eğer bizim hayatımızda Kur`an, değer ve kıymet verdiklerimizin arasına girerse, hakettiği değeri görürse, işte o zaman Kur`an anlaşılıp yaşanacaktır. Sorun Kur`anın hakettiği değeri alamamasıdır. Hayatımızda Kur`an, kıymet ve değer olarak ilk sırayı alığında, Kur`anın anlaşılma ve yaşanma sorunuda ortadan kalkacaktır.

Bugün Kur`an; mushafının aşırı kutsallaştırıldığı, süslü kılıflar içine konulan, duvarlara asılan kutsal kitap haline getirilmiştir. Onun kutsallığı mushafından veya kılıfından değil, içersinde taşıdığı ilahi mesajlardan dolayıdır. Kur`an anlaşılıp yaşanılmalıdır. Üzülerek belirtmeliyim ki günümüzde Kur`an sadece ölülerin arkasından okunan, ölü metinlere dönüştürülmüştür. Bu Kur`ana yapılmış en büyük saygısızlıktır. Bu anlayıştan dolayı Kur`an etkisini yitirmiş gücünü kaybetmiş, kendi ifadesiyle mehcur bırakılmıştır. Ama Kur`an diridir ve diri olanlara gönderilmiştir. Eğer Kur`an, biz bedenine ruh olabilirse; bizim yaşayan Kur`an olmamız çok zor değildir. Kur`anın diriltici gücü hala mevcuttur. Dirilecek, talep edecek insanlar aramaktadır. İlk dönemin insanları (sahabe) gelen Kur`an ayetlerini ölülerine okuyarak değil, anlayıp hayatlarına koyarak, bedevilikten medeniliğe, eşkiyalıktan evliyalığa, karanlıktan aydınlığa kavuştular. Hz peygamber(as) ve o dönemin müslümanların hayatları bizim için en güzel örnektir. Kendimizi bu dönemin müslümanlarının sahip oldukları iman, İslam, Kur`an, kardeşlik, insanlık, ahlak, yardımlaşma v. b şeyler üzerinden değerlendirdiğimizde sınıfta kalacağımız kesindir. Gelin ilk neslin müslümanlarından bir tablo anlatarak, günümüz müslümanlarını değerlendirelim.

Yer Yermük Muharebesi. Olayı bize anlatan sahabi ” Huzeyfetül ADEVİ” Muharebenin şiddeti kesilmişti. Her iki taraftan da büyük kayıplar yaşanmıştı. Bulunduğum yerden çıkarak, elime bir kırba ( testi) su aldım. Savaş meydanında amcamın oğlu HARİS`İ arayayım. Onun ne halde bulunduğunu öğreneyim. Bu arada yaralı müslümanlara da su içireyim. Zira sıcaklık olabildiğince kendini hissettiriyordu. Şehitlerin arasında dolaşıyordum. Kızgın kumların üzeri, şehitlerin kanlarıyla kıpkırmızı olmuştu. Amcamın oğlu Haris`i savaş meydanında ağır yaralı olarak buldum. Her tarafı kan revan içerisindeydi. Göz ucuyla bana bakıp tebessüm etti. Yaralanmış, paralanmış yüzünde derman kalmamıştı. Yarası öyle ağırdı ki, göğsünden adeta kan boşalıyordu. Yanına çömelerek amcamın oğlu su istiyor musun ? Sana su vereyim mi?dedim. Suyu ona uzattım. Kıpırdayamıyordu bile. Göz işareti ile ne duruyorsun, dudaklarımdaki çatlakları görmüyor musun ? dercesine bana bakıyordu. Başını yerden hafifce kaldırarak, suyu tam dudaklarına götürecektim ki; ilerden su su diye inleyen İKRİME`nin sesi duyuldu. Amcamın oğlu Haris bu sesi duyunca ağzını testiden çekerek, mırıltı halinde durma koş, suyu İkrime`ye götür dedi. Bir damla dahi su içmedi. müslüman şehitlerin arasından koşa koşa İkrimenin bulunduğu yere doğru gittim. Vardığımda onunda yüzü, gözü kan içerisindeydi. Susuzluktan dudakları çatır çatır çatlamıştı. Su su diye feryadı figan ediyordu. Gözlerinin feri çekilmiş, yüzünde sanki kan kalmamıştı. Ellerini Allah `a açmış sadece bir yudum su istiyordu dünyadan. Kızgın kumların üzerindeki al kanlara boyanmış İkrimeye yaklaşarak suyu uzattım. Tam ağzına götürecekti ki; biraz daha ilerden bir başka müslüman su su diye inliyordu. İkrime içmek üzere olduğu sudan ağzını çekerek, ona götürmemi istiyordu. O da bir yudum dahi içmedi. Hızlı bir şekilde o tarafa yöneldim. Yanına vardığımda bunun IYAŞ olduğunu gördüm. Iyaş şehadet parmağını semaya dikerek ” Eşhedü Enla İlahe illallah ve Eşhedü Enne Muhammeden Abduhü ve Rasuluh” diyerek son nefesini veriyordu. Suyu içememişti ama şehadet şerbetini içmişti. Gözleri kapanmıştı. Yüzündeki tebessüm hala duruyordu. Duygulandım. İçim bir hoş oldu. Iyaş `a gıpta ederek baktım. İçimden onun yerinde olmak için neleri vermezdim diye geçirdim. Kendimi daha fazla tutamayarak hüngür hüngür ağladım. Elimdeki suyu kimseye içirememiştim. Bari gerisin geriye döneyim de İkrimeye yetiştireyim diyerek koştum. Baktım ki İkrimede son kelimelerini söylüyor. Kelime-i Şehadeti bitirir bitirmez son nefesini veriyordu. Ona da nasip olmamıştı. Amcamın oğlu Haris`e yetiştireyim düşüncesiyle ona doğru koşarak geldiğimde, o da son kelamını bitirmiş elleri açık bir şekilde Rabbine kavuşmuştu.

İşte Sahabedeki iman ve islam şuuru buydu. Onlar bu şuuru Kur`andan almışlardı. Ölüm anında bile, müslüman kardeşini düşünüyordu. Bu günün müslümanları ise Kur`andan uzak kalmanın bedeli olarak bölündü, parça parça oldu. Sadece kendi çıkarlarını düşünen, egoist, bencil bir yapıya büründü. Onlarda müslümandı, bizlerde müslümanız. O zaman aradaki fark ne idi? Onlar hayatlarını Kur`anla şekillendiriyor, bundan dolayı da Kur`anla yaşayıp Kur`anla ölüyorlardı. Biz ise hayatımızın merkezine Kur`anı koyamadığımız için Kur`anla yaşamak hep zor geldi. Kur`an dışı yaşamak isyankar, günahkar nefislerimize daha hoş geldi.

Sonuç olarak Kur`anın islamı olmadan müslümanlar arasında birlik ve beraberlik sağlanamayacaktır. Herkes kendi anlayışını ve gittiği yolun en doğru yol olduğunu savunmaya devam edecektir. Bu durum ayrışmayı ve bölünmeyi beraberinde getirecektir. Böylece kafirler, islam düşmanları müslümanların bu zaafiyetlerinden yararlanarak onları sömürmeye devam edeceklerdir. Kur`ana dönmek zorundayız. Kur`anın islamını tüm müslümanların hayatlarına hakim kılmak zorundayız. Eğer bunu başaramazsak hesap gününde Allah`a hesap veremeyiz. Bizi kurtaracak olan tüm amellerimiz ( Namaz. oruç, hac v. s) boşa gidebilir. Kur`anın islamını hakim kılmak için kendimizden başlayalım. Kendimizi değiştirmeden başkalarını değiştirmek mümkün değildir.

Ne mutlu kendilerini Kur`anla değiştirenlere.
Ne mutlu Kur`anla yaşayıp, Kur`anla ölenlere.

Yazar : Fehmi CENGİZ

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website