Neye İman Ediyoruz? Gelenek mi? Kur’an mı?

Türkiye’de İslam’ın aslına dönmesi hususunda son yıllarda ciddi çalışmalar yapılmakta. Yüzyıllarca İslam’ı tanınmaz hale getiren dogmatik nitelikli hurafe-gelenek yapısını bertaraf ederek sadece ALLAH’ın hükümlerinin yer aldığı Kur’anı tek kaynak olarak benimseme çabası olan bu çalışmalar, söz konusu gelenek-hurafe yapısından beslenen grup, kurum ve kişilerce küçümsenmekte, tepkiyle karşılanmakta ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Son peygamber Hz. Muhammed’in vefatının ardından, Müslümanlar ve İslam’a yönelmek isteyenler için tek rehber ve başvuru kaynağı olan Kur’an-ı Kerim hükümlerinin zamanla işlevsiz hale getirilerek bunun yerine her toplumun kendi geleneksel yapısına uygun bazı hakikat dışı normlar meydana getirilmiştir. Söz konusu bu normlara genel olarak hurafe adı verilmekte, ve bu hurafeler İslam adına Kur’an hükümlerinin değil geleneksel kalıpların hakim olması fonksiyonunu yerine getirmiş ve hala bu misyonunu devam ettirmektedir.

Şüphesiz söz konusu hurafelerin Kur’an ile çelişki içinde olan, toplumsal anlamda bir çok yansıması mevcuttur. Fakat özellikle günümüz itibariyle de gözlemlenebileceği gibi, sosyolojik bağlamda değerlendirildiğinde toplumsal cinsiyet ve kadının toplumsal statüsü konusunda hurafe-gelenek anlayışının ne denli çelişkili durumları yaratabileceği görülmektedir. Buna göre İslam toplumlarının çoğunda, toplumsal cinsiyete ilişkin algılar neticesinde uzun yıllar boyunca kadın, erkeklere kıyasla daha düşük statüye sahip, zeka kapasitesi bakımından erkeklerden aşağı, yaşam amacı kendi erkeğine( koca) hizmet etmek olan, cinsel bir meta kimliğiyle şeytanın ve günahın vücut bulmuş hali olarak son derece olumsuz bir kimlik ile etiketlenmiştir. İslam toplumlarında kadına ilişkin olarak hakim olan bu algı günümüzde de etkisini aynı şekilde devam ettirmektedir.

Fakat bu noktada dikkat çekici olan husus, İslam toplumlarında kadına yönelik algılar ile cahiliye devri müşrikliği arasındaki inanılmaz benzerliktir. Tıpkı bugün olduğu gibi, cahiliye devri müşrikliğinde de kadının toplumsal statüsü günümüz müslümanlarının algılarıyla paraleldir.

Kur’anın hükümleri dönemin cahiliye toplumunda yaygınlaşmaya başladığında müşriklerin buna karşı tepkisi ” Muhammed geleneklerimizi yıkmaya çalışıyor ! ” olmuştur. Ne büyük bir benzerliktir ki günümüzde Kur’anın, toplumsal cinsiyet konusunda varolan geleneksel kalıpları bertaraf eden hükümlerine karşı da ” geleneklerimiz elden gidiyor” tepkileri işitilmektedir.

ALLAH, Kur’an’da, insanların tarih boyu gelenek etiketiyle savunageldikleri kadın-erkek eşitsizliğini son derece net ifadelerle ortadan kaldırdığı, bireylerin etnisite,renk, dil ve ya cinsiyet bakımından herhangi bir ayrıma ve sınıflandırmaya tabi tutulamayacağı, tüm insanların yanlızca işledikleri iyi nitelikli fiiller nedeniyle ALLAH katında üstünlüğe sahip olabilecekleri açıkça belirtmişken kimileri bu hükümleri gelenek örtüsüyle işlevsizleştirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda kişilerin kendilerini ve inançlarını sorgulamaları ve geleneğin ALLAH’ın hükümlerinin bir alternatifi olarak algılamanın yanlışlığının farkına varmaları gerekir.

Ve son aşamada bir karar verilmelidir;

GELENEĞE Mİ İMAN EDECEĞİZ YOKSA KUR’AN’A MI?

http://cgtyblc.blogspot.com/

 


About the Author
Author

Cgtyblc

Comments (2)
Leave a reply

Reply to Mürüvvet Çalışkan Cancel reply

Name (required)

Website