Neden Monarşi Tapınıcısıyız?

Neden Monarşi Tapınıcısıyız?

Monarşi, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Bu hükümdar, Türkçe‘de kralimparatorşahpadişahprensemirkağanhakan gibi çeşitli adlar alabilir. Monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Hükümdar öldükten sonra onun soyundan biri gelir. (oğlu, kardeşi gibi)  Monarşide soylular sınıfı öncelikli hak ve hürriyetlere sahip olup; YASA KOYUCUDURLAR, SORGULANAMAZLAR, YÜCE HÂKİMDİRLER…

Değişik monarşi yapılanmalar varsa da bu kişiler / soylular, dini, siyasi ve askeri önderdirler.

İlk Nebi –Resulden son Nebi- resule kadar yapılan çağrı,  “İslam” bir “monarşi”  yapılanması mıdır?

Antik çağlardan günümüze kadar, “Monarşi” yi temsil eden düzenler yaşadığımız düzlemde/ yaşam alanımız olan dünyamızda sürekli o veya bu şekilde deveran ettirilmiştir.

Neden, İnsanoğlu monarşik düzen/leri sever.

Nebi_Elçiler monarşik düzenlerin yıkıcı önderlerimi,  savunucularımı oldular?

Kişisel hak ve özgürlerin savunucusu olup kulluğu Allaha has kılmak için gelen Nebi-Elçiler, “Allah”a kul olmadılar mı?

“”Kula kul “ olma anlayışına sahip bir yapılanma olan monarşide,  çıkar çatışmalarından ve erdemin kişiye göre esnetilebileceğinden bahsedebiliriz. Allaha kul olunan bir yapılanmada ise kişisel özgürlüklerden, erdemden, sorumluluklardan bahsedebiliriz. Kısaca, monarşinin olduğu yerde, insan haklarından, inanç özgürlüğünden vs. bahsedemeyiz.

Durum böyle olmasına rağmen çağlar boyu insanlar monarşiye meyilli olup monarşik düzenlere/ kişilere “ kul köle” olmuş hatta kör bir taassupla monarşi düzenin savunucusu olmuşlardır. Bunun altında yatan psikolojik etmenlerin başında Yaratan / Yaratılan ilişkisinin tam olarak idrak edilememiş olması ve sürekli bir kurtarıcı beklentisinde olma fikri olabilir mi?

İSLAM, ALLAHIN, Tek ve mutlak YASA KOYUCU olduğu bir sistemdir. Allahın indinde din İslamdır. İslam’ın ve Müslüman’ın kavramsal açılımlarından biride Allaha ve düzenine teslim olmak demektir.  Sünnet kelimesi Kur‟an-ı Kerim‟de şu ifadelerle geçmektedir: “Sünnetullah” (Ahzab 38), “sünnetünâ (bizim sünnetimiz)” (İsra 77), “sünnetü‟l-evvelîn (öncekilere uygulanan sünnet/öncekilerin sünneti)” (Enfal 38, Kehf 55, Hicr 13, Fatır 43), sünenüllezine min kabliküm” (Nisa 26). Ayetleri iyice gözden geçirdiğimizde, Elçiler Allah’ ın sünnetine uyarlar ve  Allahın sünneti değişmez….Ayetlerden anlaşılıyor ki biz kendimize göre yeni bir sünnet ortaya koyamayız Yani , iyi niyetle ortaya koyduğumuz bize göre iyi bir sünnet GÖRECELİDİR. Oysa Allahın sünnetinde görecelilik yoktur.

Allahın SÜNNETULLAHINDA hiçbir değişme bulamayız. Bu sebeple, “Sünneti” yasa koyuculuğu, peygambere izafe edemeyiz bu çok yanlış bir tutum olur. Çünkü Nebiyi, yasa koyucu olarak lanse edersek ancak kendi yasa koyuculuğumuzu ve helal, haram belirleme yetkimizi mubahlaştırabilir ve halkı bu yasalar üzerinden koyun gibi güdüp, sömürebiliriz. Nebi- Elçiler,  Allahın sünnetullahına tabiler bizde….ELÇİNİN TABİ OLDUĞU YOLA BİZDE TABİYİZ demek başka bir şey sünneti peygambere izafe ederek ELÇİMİZİ YASA KOYUCU GİBİ DÜŞÜNÜP-DÜŞÜNDÜRÜP ELÇİNİN SÜNNETİNE-YOLUNA UYARIZ  DEMEK BAŞKA BİR ŞEYDİR. ? Doğru yolu göstermek Allaha aittir! Elçilerde bu doğru yola uymak zorundadırlar. Doğru yola uydukları için ve uyguladıkları için bize örnektirler. Rol modeldirler! Kısaca, Nebi- Elçiler vahy sayesinde doğru yola uyarlar ve vahye muhatap olan herkes…

Nebi- Elçimizin ahretteki şikâyeti hepimizi ilgilendiriyor.

Furkan-30
Resul de şöyle der: “Ey rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.”

 

Nebi- elçimiz kuran ayetleriyle inşa oldu. Her konuda Örnekliği ön planda tutulan elçimizin bu yönü, bizimde Kuranla teker teker inşa olabileceğimiz anlamına gelir.  Allahın elçileri ve ilimde derinleşen ulul emir / elbab Allahın ayetlerinden yola çıkarak “ adaletle” hüküm ederler… Nebi –  Elçilere vahiyle birlikte,  hikmet – furkan –nur- ruh iniyor. Bizde vahy okuyarak ve çok çalışarak ayetler üzerinde tedebbür – tefekkür-tezekkür ederek uzmanlaştığımız konuları kurana arz ederek bizde Allahın izniyle hikmete kavuşabiliriz.

Allah gerekli gayreti gösterene Bakara 269. hikmeti vereceğini ve Ahkaf-13te “rabbimiz Allah’tır” deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da…

Kuranda hikmet kavramının geçtiği ayetleri okuduğumuzda Nebi-Elçilerin hikmetle hükmettiklerini okuruz.

Meryem-12
“Ey Yahya! Kitap’ı kuvvetle tut.” Biz ona daha sabi iken hikmet verdik.

Kasas-14
Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz.

Lokman-12
Yemin osun, biz, Lukman’a şu yolda hikmet verdik: “Allah’a şükret.” Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli: Allah Ganî’dir, Hamîd’dir.

Enbiya-78-79
Ve Dâvud ile Süleyman… Hani, halkın davarının yayıldığı ekinler hakkında hüküm veriyorlardı da biz hükümlerine tanıklar olmuştuk.

Süleyman’a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Herbirine hüküm  ve ilim  verdik. Davud’un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları yapmıştık.

Neml-15
Yemin olsun, biz, Davûd’a da süleyman’a da bir ilim verdik. Onlar şöyle dediler: “Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun.”

Zuhruf-63
İsa, açık-seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: “Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah’tan korkun ve bana itaat edin!”

Cuma-2
O Allah’tır ki, ümmîlere içlerinden bir resul göndermiştir de o, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içine gömülmüşlerdi.

Tüm nebi –Elçilere hikmetin verildiğini zaten ayetlerden öğreniyoruz. Ayrıca Hikmetle süzülen her söz kurana uygunsa alınır değilse atılır. Mihenk taşı Kuran dır.  Kuranın anlaşılması için “sünnete” ihtiyacı vardır diyenler ne demek istiyorlar? Birileri Sünneti elçimizin yolu diye tanımlamış ve kuran sünnetsiz açıklanamaz demiş. Oysa sünnet elçimizin ve diğer tüm nebi elçilerin ve onlara uyanların “tabi oldukları yol”  demek. Bu doğru yolu göstermek,  Allaha aittir başkasına değil. Nebi elçi veya başkası kendisinden bir sünnet – yol yöntem ihdas edemez.

Allahın prensip ve uygulamalarını  için kullanılan  sünnet kavramını birileri Elçimizle neden özdeşleştirdi?

Kuran bir beşer sözü değildir!

Bakara-124
Hani Rabbi, İbrahim’i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: “Seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim, “Soyumdan birilerini de” deyince Allah: “Benim ahdim zalimlere ulaşmaz.” buyurdu.

Al-i İmran-79
Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah kendisine kitap, hüküm-hikmet ve nübüvvet/peygamberlik versin de sonra o, insanlara “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” desin.O ancak şöyle der: “Okuyup araştırdığınız şeylere, öğrettiğiniz şu Kitap’a dayanarak benliklerini Allah’a adamış kullar/Rabbaniler olun!”

Bakara-87
Yemin olsun ki, Mûsa’ya Kitap’ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs’le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.

Hadid-27
Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem’in oğlu İsa’yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil’i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid’at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır.

Tevbe-31
Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de.. Oysa onlar, tek olan bir ilah’a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.

Araf-157-158
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

De ki: “Ey insanlar! Ben sizin üstünüze Allah’ın resulüyüm. Göklerin ve yerin mülkü o Allah’ındır. İlah yoktur O’ndan başka. O diriltir, O ölüdürür. O halde Allah’a ve resulüne iman edin; Allah’a ve onun sözlerine inanan o ümmi peygambere iman edip uyun ki, doğruya ve güzele ulaşabilesiniz.”

Hud/96-97-98
Andolsun, Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik.

Firavun’a ve onun önde gelen çevresine. Onlar Firavun’un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun’un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi.

O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir..

Yunus-83
Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa’ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi.

Nisa /85-86-87
Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Allah her şeyin üzerinde koruyucudur.

Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır.

Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç bir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah’tan daha doğru sözlü kimdir?

En’am-160
Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.

Maide-47-48-49-50
Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ‘bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır.

Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?

Maide-87
Ey iman sahipleri! Allah’ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

Bakara-138
Allah’ın boyasını esas alın. Allah’tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O’na kulluk ederiz.


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Leave a reply

Name (required)

Website