Ramazan’da Yasa Koyucumuz Kim?

Ramazandan ramazana, bayramdan bayrama, kandilden kandile, cumadan cumaya Allah’ı ve ona kul olduğunu hatırlayanlar, şeyhlerinin şıhlarının dizi dibinden ayrılmayanlar, hurafelerle yaşamaya alışmış hadis ehli, ümmetçi bilmem neci ve bilmem kimciler, yada onbir ay her haltı yiyip bu ayda geçmiş günahlarının bağışlanacağını sananlar; Sözüm size“Gelenek Dini” mensupları, Kuran’ı terkederken, onu duvarlara asarken, bırak okumayı dokunmak için bile türlü türlü ritüellere ihtiyaç duyarken, anlamak için değil de ağlamak için okurken, vücudundan yüksekte tutarak saygı gösterirken; Asıl saygının ve ibadetin içeriğini anlamak ve onu hayata yansıtmak olduğunu acaba ne zaman anlayacaksınız!…

Ey, kitabından habersiz, beynine kilit vurulmuş şirk dini mensupları; Unutmayın birileri her zaman OKU!’yacak. Ve okudukça, korkmadan kendinize gelin, silkelenin diye sizi ayetlerle (mecazen) tokatlayacak. Niye mi? Çünkü, bizim ahirette hesap vereceğimiz herşey kitaptadır ve yalnız ondan hesaba çekileceğimizi bildiğimizden…

Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği aydır. Bu ayda karanlıklar aydınlığa kavuşmuş, batıl paramparça olmuştur. İşte bu yüzden bu ayı oruçlu geçiriyoruz karanlıklar aydınlığa çıktığı için, hakikatin hakimiyetine şükretmek için.

Peki, Ramazanda kitabımızı kendi dilinde anlayarak okuyan kaç kişi var? Kimi TV kanallarındaki nur yüzlü zatların huşu ile anlattığı Yunan mitolojisini sollamış, mendilsiz seyredilemeyen eski Yeşilçam filmleri tadındaki ramazan programlarındaki palavraları dinin gereği saymayan, rehber edinmeyen?  Sağ sola sataşmadan, küfür kıyamet etmeden iftarı gören? Lüks restoranlarda ahbaplarına geleneksel iftar ziyafeti çekeceğine yada evindeki pastırmalarla donatılmış iftar sofraları yerine aşını yoksulla paylaşan? Şirk koşmayan? Salat’ı terk etmeyen?

Dini afyon olarak kullanan din rantçıları, din adına durmadan bir şeyler uyduruyorlar. Diyanet sonunda bilmeden doğru bir şey söyledi galiba; “Bu dini değiştirenler kendi kültür, medeniyet, gelenek ve göreneklerine göre şekillendirdiler.”

Kimisi şirk dolu o televizyon programlarında hala neyin orucu bozup bozmadığı tartışılıyor. Cevabını 1400 yıldır bulamayan bir toplumun, din tüccarlarına kurtarıcı gözü ile bakması kadar normal bir şey yok sanırım. Esasen cehalet içinde olduğunuzdan değil, dinin afyonu ile uyutulduğunuzdan gözlerinizde perde,  kalplerinizde mühür var.

Bakara
7; Allah kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir.

Bildiğiniz veya bilmediğinizi öğrenmeniz için size anlatılan herşeyi kitabımızda yazıyor sanıyorsunuz açıp bakmadan. Açıp bakamıyorsunuz da zaten! Demiyor mu sizin velilerinizden birisi; Kuran’ı Türkçe anlayarak okumak değil, Arapça ağlayarak okumak sevaptır.

Şura
6; O’nun dışında veliler edinenlere gelince, onlar üzerinde gözcü de Allah’tır.

Bu mübarek ayda konuşulacak o kadar çok konu var ki. Biz en kafa kurcalayanından, son günlerde üstüne en çok konuşulanından “İmsak ve İftar Vakitleri”nden bahsedelim.

Doğal olarak büyük çoğunluk diyanetin takvimine uyuyor. Diyanet dediyse doğrudur, hatta bir tv kanalında Allah’ın ayetine fitne diyebilecek kadar gözlerini ve kalplerini karartarak. Kendini, hatta ahiretteki durumunu mezhep imamlarına teslim eden bir toplumdan diyaneti reddetmesini beklemek zaten aptallık olur.

Ahzab
67; Ve dediler ki: Rabbimiz; biz büyüklerimize ve yöneticilerimize itaat etmiştik. Onlar da bizi yoldan saptırdılar.

Bakara
170; Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun,” dense, “Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz,” derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?!

Peki neden kitabımızı bu konuda rehber edinmiyoruz da zifiri karanlıkta sahur, aydınlıkta da iftar yapıyoruz! Size hiç garip ve anlaşılmaz gelmiyor mu…

Bakara
187;  Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırt edinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın.

Şafağın/Fecrin siyah ipliği beyazdan ayrılıncaya kadar yiyin için emri var. Allah diyor ki yiyin için. Diyanet ise yemeyi içmeyi kestiriyor. Karar verelim yasa koyucumuz kim?

En’am
114;  Allah’tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma.

Kur’an-ı Kerim’den anladığımız Tan yerinin ağırmasından itibaren oruca başlanır. Doğu ufkuna bakıldığında,  kara parçası ile gök arasında ince bir çizgi belirince ortalığın aydınlanmaya başlamasına İmsak vakti denir. Oruç akşam güneş batıncaya kadar devam eder.  İftar vakti için ise akşam demiyor, güneş batımı demiyor  “geceye yakın” diyor. Ama maalesef zifiri karanlıkta sahur, aydınlıkta da iftar yapıyoruz…

En’am
116; Yeryüzündekilerin “ÇOĞUNA” uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.

Kur’an dan başka rehberler edinmeyi bırakarak, Allah’ın emri orucu Allah’ın kuralları ile tutalım. Çünkü artık silkinme, şirkten kurtulma, okuma vaktidir, Allah’ın bize emrettiği dini yaşama vaktidir. Bizim ahirette hesap vereceğimiz herşey kitaptadır!

Zuhruf
44; Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.

Okuyunda;  Ahirette bi sürpriz olmasın! Bilin istedim, Selam…

 

Hüseyin KOCABAŞ

w.site  : www.huseyinkocabas.com

e-mail : huseyin@huseyinkocabas.com

 


About the Author
Author

HuseyinKocabas

Leave a reply

Name (required)

Website