Yıl 596 seneler kutlu ve mutlu bir düğüne şahitlik ediyordu.Muhammed ile Hatice evleniyordu. Muhammed gördüğü rüyaların benzeri bir dünyayı Hatice de görmekten, Hatice de öncelerde gördüğü rüyaların tabirini Muhammed de bulmaktan gayet mutluydu. Her ikisinin dudaklarındaki yarı tebessümü birleştirirsek onları Rahmete ve berekete götürecek güzel günler önlerindeydi.
Ramazanın on yedinci gecesi ay atlastan bir renge bürünmüş Hira dan bir ses bekliyor ve tüm alem sessizce orayı dinliyordu. Ay hareket etmiyor gibiydi, sanki her şey çiviyle çakılmıştı. Hava nurdan daha latif, yer gökten daha hafifti. Bu eski dünyanın son sabahı, yeni dünyanın ilk fecriydi. Okumanı bekliyordu Cebrail arzdan arşa tüm melekler. Okumuştun da. Hira susmuş ve sen okumuştun. Orası ev sahipliği yapmıştı vahiylere Cebraile ve böylece Hira nın sesi yavaş yavaş yankılanıyordu Mekke çöllerinde.
Ama ayrılık her zaman var ebediyet payidar değildi. Mekke den Medine ye hicret ederken vatanından ayrılmak seni incitmişti ve çoğu kez incitilmiştin. Sana iman edenleri Necaşi ye emanet etmiştin. Daha sonra ayrılık vakti gelip çatmış Hicret kaçınılmaz olmuştu. Medine artık Ensar ve Muhacir olmuştu. Onlar kardeş olmaktan öte, cennet komşularını bulmuşlardı.
Yüz yıllar boyu anlatılan ve anlatılacak olan buydu. Amaçları vardı yaratılışımızın, gayesi vardı hayatımızın, kuralları vardı yaşamanın ve bir de anlı şanlı savaşlarınız vardı. Bir Bedir iman, bir Uhud imtihan, bir Hendek taktik savaşıydı ve Mekke’nin fethi ise o önce kalplerin, sonra şehrin fethiydi. Bazılarının kalpleri mühürlüyken fetih onların ruhlarına inemedi ama Mekke fethedilmişti. Ensar ise, onların paylarına Allah Rasulü düşmüştü ve onlar mutlu ayrılmışlardı Mekke’den, biz ise;
Yokluğunda seni özledik
Sana değen rüzgarı ,seni örten bulutu özledik,
Özlemeyi, ,özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi
Aşkı , gözyaşını , müsamahayı, ahlakı, adabı
feraseti, adaleti, muhabbeti ,özledik.
Varlığının kaç bahara bedel olduğunu bilmeyenler, yokluğunun ıstırabını nasıl duysunlar efendim?
Yazar : Rumeysa çakır