“Dindarlar Samimi Gelmiyorlar Bana”

“Dindarlar Samimi Gelmiyorlar Bana”

İnsanların bir kısmının, dini gerektiği gibi yaşamamasına neden olarak ileri sürdüğü gerekçelerden muhtemelen en samimiyetsiz olanı, dindar kişileri samimi bulmadıkları yönündeki önyargılarıdır. Bazı insanların dindar görünerek insanları kandırmaya çalıştıkları doğru olabilir. Ancak bu, tek başına tüm dindarlara karşı önyargılı olunması için geçerli bir sebep olamaz. İnsanların bir kısmı kendi çıkarları için kullanabileceği her şeyi kullanır. Buna din de dahildir. Dolayısıyla samimiyetsizliğin sebebi dindarlık ya da dindarlar değil samimiyetsiz ve kendi çıkarları doğrultusunda iş yapmaya çalışan insanlardır.

Hayırlı işlerin bir parçası olmaya uğraşan inançlı insanların hep bir menfaat peşinde olduklarını düşünmek aslında bu düşüncedeki insanların kendi iç dünyalarını yansıtan bir itiraf olur çoğu zaman. Kişi karşısındakini kendisi gibi bilirmiş misali, bazı kişilerin hep bir önyargısı, hep bir kulp takma derdi vardır inançlı insanlara. Bazı kişiler “Ben dindar değilim ama en azından dindarlar gibi samimiyetsiz de değilim” şeklinde ifadeler kullanmak suretiyle kendini aklamaya çalışır. Oysa farkında olmadan önyargıları sebebiyle şeytanın tuzağına düşer pek çok kimse. Bir kişi ‘dindar’ ve aynı zamanda gerçekten samimiyetsiz biriyse bu samimiyetsizliğinin sebebi din değildir hiçbir surette. Kişinin bireysel durumuyla alakalı hiçbir konu inandığını ifade ettiği dine bağlanamaz. Örneğin matematiksel kuralları yanlış uygulayarak her defasında hatalı sonuçlara ulaşan biri yüzünden kimse matematiği suçlamaz. Çünkü hata kuralda değil, o kuralı uygulayandadır. Ama iş ‘dindar’ olan ya da o şekilde kabul edilen birinin hatalı bir uygulamasına gelince her ne hikmetse bu durumdan kişiden çok inandığı dini nasiplenir ve faturayı dine çıkartarak bunu, dini sorumluluklarını yerine getirmiyor olmasına bahane eden kimse, farkında olmadan kendini kandırır her seferinde.

Bu durum zaman zaman hükümet ya da çeşitli kurumlar ‘dindar’ oldukları için insanların dindar gibi gözüktükleri iddialarıyla da dillendirilir. Ya da önceden dininin gereklerini yerine getirmeyen ama artık geçmiş yaşantısından pişmanlık duyarak yaşamını dini buyruklar doğrultusunda şekillendirmeye çalışan insanlara “Sen de mi bunlar gibi oldun” şeklinde tepkilerin verildiği görülür. Kişi kendini samimi, kendi dışında herkesi ise samimiyetsiz bulur. Hatta çoğu zaman başkalarını eleştirdiği durumlara girmemek için dinden olabildiğince uzak görünmeye uğraşır. İnat ve kompleksleri sebebiyle başkaları ile ilgili kötü zanlara girmesi yetmezmiş gibi kendi hayatını da mahveder.

Bununla birlikte şayet gerçekten de bir kişi samimiyetsiz bir şekilde dindar görünmek istiyorsa bu o kişiyi bağlayan bir durumdur. Bu da çok acınası bir durumdur. Yani birilerine yaranmak için dindar görünmek açık bir riyakârlıktır. İnsanın kendini aldatmasının bir başka yoludur dindar görünmek. Açıkçası ben de çok merak ediyorum bu gibi insanlar Hesap Günü Allah’ın huzurunda ne söyleyecek? Ancak bu gibi örneklerin olması dindarların samimiyetsizliğini göstermeyeceği gibi, insanın dindar olmasına da engel teşkil etmez. Kur’an’da dikkat çekilir ve kınanır dindar görünümlü sahtekâr ikiyüzlüler:

Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142. Ayet)

Aslında kişi yaşantısı içinde dine yer vermek istemediği için bu gibi kılıflar bulur kendine ama samimiyetsiz dindarlara inat ben samimi ve içten bir şekilde dinimi yaşayarak güzel bir örnek olmalıyım demez nedense! “Ben bu dindarlar gibi samimiyetsiz değilim en azından özüm sözüm bir” şeklinde sözler ile çeşitli bahaneler uydurur kendine. Bu ise şeytanı en fazla sevindirecek tavırlardan biridir. Siz samimiyetsiz bulduğunuz dindarlara kızarken, bir de bakarsınız şeytan yaşantınızda din adına bir şey bırakmamış. Samimiyetsiz insanları bahane ederek dinden uzaklaşmak büyük bir gaflettir. İnsanların bu konuda da kendilerini kandırmayı bırakmaları gerekir. Hiç şüphesiz Allah kimin gösteriş içinde ikiyüzlülük ettiğini en iyi şekilde bilmektedir:

Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İşte (şu) namaz kılanların vay haline ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, gösteriş yapar, hayra da mâni olurlar. (Maun Suresi, 1-7. Ayetler)

Dini yükümlülüklerini yerine getirmemek için kendine çeşitli bahaneler uyduranların yanında, bazı dindar kişilere kızarak dine karşı tavır alan insanları da görmek mümkündür. Oysa din, kimsenin tekelinde ya da ailesinden kalan miras değildir. Sırf kızdığı bazı dindar kimseler hoşlanmadığı davranışlar sergiliyorlar diye, bir kimsenin hayatında dine yer vermemesi son derece anlamsız bir tavırdır. Din, Allah’ın dinidir. Dine yönelmek ve onu yaşamak için kişileri değil bizzat Allah’ın dinini esas almak gerekir.

Not: Bu yazı, “Dini Konularda Kendini Kandırmanın 40 Yolu” isimli kitaptan alınmıştır. Yazar Doç. Dr. Emre Dorman, kitabı kendi internet sitesinden ücretsiz erişime açmıştır, okumak için: http://www.emredorman.com/wp-content/uploads/2013/11/Dini-Konularda-Kendini-Kand%C4%B1rman%C4%B1n-40-Yolu-Emre-Dorman.pdf


About the Author
Author

Editor 1

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website