şimdi sizlerle bir ayeti paylaşmak istiyorum, bu ayet net olarak bir HABER vermektedir, bu haberin verilişindeki ana gaye;
Allaha inandım diyen kişinin, inancında bir yamukluk olup olmadığını, bu ayete bakarak test etmesinin gerekliliğidir.
ayete bakalım;
“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe siz birre eremezsiniz, maamafih her ne infak eyleseniz şüphesiz Allah onu da bilir. “(Al-i imran 92) 3/92
ve benzer bir ayet;
“Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. “ (İnsan 8) 76/8
“Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz. ” (İnsan 9) 76/9
Şimdi bakalım,
Bu insanlar ellerindekini diğerleriyle paylaşıyorlar, elbet bazı insanlarda paylaşıyor ancak burada önemli bir nokta var; bu paylaşanlar üzerine basa basa bir karşılık/minnet/saygı beklemediklerini söylüyorlar..
Bu nasıl bir psikolojidir?
Bu psikolojiyi anlamış olanlar gerçeği yakalayanlar mıdır?
İnsan paylaşır, tamam ancak seve seve isteyerek canı gönülden paylaşmak için bir idrak bir bilinç gerekmez mi?
öyleyse yüce Mevla 3/92 de
şöyle mi demektedir?
“Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar Allahın dinine tabi olmanın ne olduğu bilincine varamadığınız sürece isteseniz de(kuranda okusanız, namazda kılsanız, iyilik yapsanız ve hatta iyi olsanız ve hatta dini yaşayacağım diye ruhban da olsanız yinede/birre nâil olamazsınız/yine de Allahın Mutlak Salat Dairesine/Razı olduğu hale gelemezsiniz/giremezsiniz/girmiş olmazsınız. ve her ne şey infak ederseniz şüphe yok ki, Allah Teâlâ hakkıyla bilir.
Bu ayette bir BİLİNÇ ten bahsediliyor, yakinen bilmek, yakinen yaşamak.
Peki nedir bu bilinç?
Bu bilinci nasıl yakalarız? Bu idrak haline nasıl ulaşırız?
Ben dilim döndüğünde anlatmaya çalışayım..
İnsana bu bilinci kazandıranın;
Tüm evrenin salat ve tespih ettiğini düşünme eylemi olduğunu farkediyorum.. öyle ki kişi, her zerrenin salat ve tespih ettiğini düşündüğünde ve hele de Salatın, tesbihin ne olduğunu anladığında bu üst düzey bilince ulaşması ve gerçeği yakalaması asla zor olmuyor…
İçten gelerek paylaşma kesinlikle bir gerçekliği yakalama halidir.. neyin hangi sistem ve düzenin içinde olduğunu gönül gözleriyle idrak edebilmek.
Ben şahsım adına şu yaşamı kısaca şöyle değerlendiriyorum..
Dünyadaki tüm eşyalar insana salat/destek/yardım ediyor, İnsanın organları bile insanın o anlayan öz denilene salat ediyor,
Gözün sana salat etmezse sen göremezsin ve kendini koruyamaz kendine bile yardım edemezsin yani diğer azaların sana salat etmeyi sürdürse de, sen yine de tam anlamıyla desteksiz yaşayamazsın, kesinlikle bir yardıma bir ele ihtiyaç duyarsın.
Kulakların sana salat etmezse sen yine eksik kalırsın konuşmayı öğrenemez söyleneni anlayamazsın.
Sinirlerin sana salat etmezse sen olduğun yerden kalkamaz ve yardımsız yaşayamazsın..
Salat dediğimizde, anlamamız gereken şudur;
Allahın salatı ve yarattıklarının salatı..
Allah, inandım diyenlere has kıldığı salatını/yardımını desteğini ulaştıracağını söylüyor.. ve Allahın yarattıklarıysa bizim hayatta kalabilmemiz için yardımcı ve destekçi oluyorlar.. bu yaratılanların içine, bizim kalbimiz gözümüz ayaklarımız yani tüm organ/uzuvlarımız da dahildir..
Güneşli bir günde bir ağacın gölgesine sığındığımızda, aslında olan şudur;
Biz ağacın gölgesine kaçarak, Ağacın bize salat etmesine sebep oluyoruz, evet ağaç bize gölgesiyle meyvesiyle doğaya bıraktığı oksijenle yakıt olarak kullandığımız varlığıyla salat ediyor..
Aslında tüm alem hem bize hemde birbirine salat eder halde ve bu halleriyle de Allaha boyun eğmiş vaziyette tespih eder durumdadırlar..
Bir karga bir ağaçta yuva yapıyorsa o ağaç o kargaya, bir ceset toprağa gömüldüğünde kokusundan iz kalmıyorsa o cesede ve bize, bir bardak su varlığıyla tespih halindeyken biz onunla kirlerimizi giderdiğimizde veya o suyla susuzluğumuzu giderdiğimizde,
Aslında bize salat etmektedir.. velhasılı tüm varlık alemi Allahın o nesnelere yüklediği görev üzere hareket eder bu hareket ediş onların salatıdır tespihlerinin nevinide Allah bilmektedir..
Bir insan bir mermi ile vurulduğunda, organ kanı bünyesinde tutamaz yani kan o organa salat etmeyi bırakır, dışa akan kana ise yerçekimi salat eder.. kanın tabana inmesini sağlar.. organ görevini/salatını yapamaz hale gelince, vucudda insandaki “öz“e salatını yapamaz ve öz, sonsuzluğa doğru yol alır..
Peki bizim organlarımız duyularımız hatta hislerimiz bile salat halindeyken biz bu sistemin neresindeyiz?
Allah tüm nesneye salatını ve tesbihini öğretmişken biz “öz olarak“salat dairesinin neresindeyiz? içinde miyiz? dışında mıyız?
İşte bu soruların cevabını verebilmek için bizde bu sistemin/tüm nesnenin salat ve tesbih halinde hareket eder olduğunu az çok idrak edebilmeliyiz..
Konunun başlığı “Allahın beyti kabe midir? “ olmasına karşın neden öncelikle hala esas konuya gelemedim? .. çünkü bunu anlayabilmemiz için öncelikle bazı noktaları kavramamız gerekiyor.. yani bu kavranmadan eksik kalıyor ve istenen amaca ulaşılamıyor.. bu sebeple Allahın beyti kabe midir? (2)yi de okumanızı öneririm.
Yazar : Yener