İLAH KİM ? İLAH EDİNİLEN KİM?

Allah Kur’an-Kerim’de onlarca ayette ilah kavramını vurgular. İlahın bir tek ilah olduğunu söyler. Karşı soruyla ikinci bir ilah düşüncesi var mı ki Allah böyle söyler diye sorabiliriz.. Allah ne söylerse doğru söyler.


BAKARA suresi 133. ayet

………. Hani, oğullarına şunu sormuştu: “Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? ” Cevapları şu olmuştu: “Senin ilâhına, ataların İbrahim`in, İsmail`in, İshak`ın ilâhına, tek olan ilâha kulluk edeceğiz; biz yalnız O`na teslim olanlarız. ”

BAKARA suresi 163. ayet

Sizin İlâh`ınız Vâhid`dir, bir tek İlâh`tır. İlâh yoktur O`ndan başka. Rahman`dır O, Rahîm`dir.

BAKARA suresi 255. ayet

Allah`tan başka ilâh yok

ÂLİ IMRÂN suresi 2. ayet

Allah… İlâh yok O`ndan başka…

ÂLİ IMRÂN suresi 18. ayet

Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına tanıktır

ÂLİ IMRÂN suresi 62. ayet

Allah`tan başka ilah yoktur

NİSA suresi 87. ayet

Allah`tır O, ilah yoktur O`ndan başka

NİSA suresi 171. ayet

Allah Vâhid`dir, ilah tektir.

EN`ÂM suresi 19. ayet

Sor: “Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür? ” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur`an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah`ın yanında başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz? ” De ki: “Ben buna tanıklık etmiyorum. ” De ki: “O, sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!”

Daha onlarca ayette bu vurgu var.
Eğer ilahı birleme ve tanıma, kavrama konusunda ciddi bir problem olmasa idi Allah böyle sık sık tekrarlar ile hatırlatmazdı. Hatta hiç böyle bir konuya değinmez di? İşte o zaman da böyle bir hayat olmazdı.

Evet yeryüzünde insan suretinde gezinen bizlerin ruh boyutunda bir hayli zorlandığı bir kaostan bahseder Kur’an-Kerim.

Allah’ın ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diye sorduğu an başlar.
A`RAF suresi 172. ayet

Rabbiniz değil miyim? ” Onlar: “Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz. ” demişlerdi

O halde yeryüzünde rengi, dili, dini, cinsi, ideolojisi ne olursa olsun tüm insanlar ruh boyutunda bu cevabı verdiler. Bu sorudan kaçabilmek yoktu. Hele cevap vermemek asla mümkün değildi.
Evet sen, ben hepimiz ruh boyutunda aynı anda bu soruya muhatap olduk.
BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?
Sonra ne oldu. Sonra kendi de Rabbine bağlı? (melek: bağımlı ) bir varlık, Allah’ın kendisine verdiği sınırlı ilme, güce rağmen tıpkı Allah gibi öğüt vermeye kalkıştı. Gururlandı, kibirlendi. Kendini kebir gördü (büyük gördü). O boyutta kendilerine bir şeyler öneren iki varlığı ruhlar iki ilah gibi algıladılar. Çünkü her ikisi de öğüt veriyordu. Saptıran kelimesi burada etiket olarak yapışıyor o varlığa. Allah ona Saptıran: şeytan diyor. Saptıranın da öğüt verme yetkisi olabileceğini zannedip tereddütte kalanlara Allah insan diyor. (yanılan, hataya düşen)
Allah o varlıkların yanılmasını anormal yorumlamıyor. Çünkü o varlıklar o şeytanın sureti haktan görülen önerilerinin iç yüzünü henüz çözememişlerdir. Allah bilmekte idi kendisinden başkasının ilah olmadığını. Allah bilmekte idi yarattığı ruhlara saptıranın nasihatlarda bulunacağını. Ama o nasihatların insanın menfaatine uygun düşen ancak sonu hüsran olan nasihatlar olduğunu.
Allah o saptırana da onun ilah olabileceğini zannedenlere de bir fırsat verdi. Yeryüzüne sırayla gönderiyor ruhları. Saptıran ben uçağı uçurabilirim dedi. Bizler de onun uçağı uçurabileceğini zannettik. Allah’ta saptırana defol git demedi. Haydi uçur bakalım. Uçuramadığını gördüğün ve senin uçağı uçuracağını zannedip sana yönelenler de uçuramadığını gördüğü an bana dönmez iseniz sonunuz hüsran siz kavrayamadınız sadece benim ilah olduğumu diyor.

İşte günlük hayatımızda aklımıza gelen her düşüncenin bir kaynağı var. Bu Ya Rahmani ya da şeytani. Allah şeytanın öğütlerinin o kişinin motomot benliğinin hoşuna giden o benliğin menfaatine uygun eylemler olacağını bu noktada tuzağa düşülmemesi gerektiğini vurgular. Örneklerini verir. Saptıran işi pisliktir der. Yolda yüklü miktarda para bulan insan üzerinden izah etmeye çalışayım.
O insan parayı bulduğu an içinde gelgitler yaşayabilir.
O ana kadar Kimin yolunda mesafeler katetti ise düşünceleri onu o yönlü eyleme sürükler. Geri planında Allah inancının var olduğu bir aile terbiyesinden sağlıklı bir süreçle gelen kişinin aklına o paraya kendi menfaatine uygun el koymak gelmez. Bu onun iyi yolda olduğunun işaretidir. Saptıran teklif bile edemiyor ona. Zaten bir başka ayette şeytanın sadece teklif ettiğini, güçlü kulların buna itibar etmediğinin anlatıldığını biliyoruz.
Eğer o insan yeterince Allah’ı tanımış O’na teslim olmuş bir insan değilse, yani Rabbim Allah deyip dosdoğru olanlardan değilse bir başka deyişle saptıranın tesiriyle hayatına yön verenlerden ise saptıranın o an parayı kendi parasıymış gibi değerlendirme teklifine hayır diyyemeyecektir. Yani öğüdüne uyulacak ilah olarak Allah’ı değil şeytanı tercih etmiş duruma düşmüştür.
Ben sadece bir örnek verdim.
İnsan hayatının her basamağında, günlük her eylemde bu ikilemi aşmak zorunda.
Ruh boyutunda yaşanan kaosun iz düşümü dünya hayatıdır. Dünya hayatında her benlik bu meseleyi çözmek zorunda. Çözme konusunda Allah meleklerine de insanlara yardımcı olun diyor. Melekler güzel düşünceleri beyinlerimize fısıldayan varlıklar. Ne kadar iyi yolda olursak melekleri de o kadar çekeriz üstümüze. Tam tersi olursa da saptıranların dostu olur hakedilen azaba düçar oluruz.
Bizim dışımızdaki insanlarla kurduğumuz sosyal hayatın her adımında iki düşünce mücadele eder durur. Rahmanı tercih edenler yani ilahı birleyenler huzura mutluluğa kavuşurlar. Allah’ın apaçık düşman dediği şeytanın ilahlık iddiasına olur diyenler Allah’ın kitabını yeterli görmeyen zihniyeti oluşturmuştur. Allah’ın ayetlerini yalanlayıp atalarına tabi olanlar şeytanın tuzağına düşüp onu ilah edinenlerdir.

Daha o kadar çok cümle kurulabilir ki bu konuda. Son bir örneği kendi mesleğimden vereyim.
Şimdi pediatrik (çocuk) yoğunbakımda şahit olduğum bir olayı özetle anlatayım. Asistan doktor sorumluluk duygusu ile (kökünde iyi insanlığın, aldığı eğitimin sağ duyunun hakim olduğu, Allahın önerdiği güzellikleri farkında olmadan da olsa benimsemiş) prematür bebeklerin kontrollerine özen gösteriyor. Bir sonraki asistan nöbete gelmiş. Düşünceleri darmadağın. İçinden kendisinin yeterince dinlenmiş olmadığı geçiyor ve gece yarısı kontrolleri aksatıyor. Saptıran ona dinlen, bak televizyondaki dizi en müthiş yerinde, çocuklar iyidir telaş etme diyor. O da bu aslında zayıf olan teklifi benimseyip tembel davrandığı için çocuklarda birisinin hayatı tehlikeye giriyor. Şeytan ilah değil, o çocuğun ölebileceğini düşünmez, bilmez. Ama o asistanın hoşuna gidecek şeyler söyleyebilecek yeterliliktedir. Teklif ediyor kenara çekiliyor. Eğer kötü bir olay gelişmedi ise o benlik içinden gördün mü bir şey olmadı der. O davranış biçimi artık benimsenmiş olur. Ama bir başka gün bu ihmalkar davranış kötü sonlanır. Çocuk ölür. O an şeytan o benliği dürtmekten kaçar onu yalnız bırakır. O kimse inanılmaz bir pişmanlığa sürüklenir. Şeytanın da sen ne yaptın ben bunu hedeflemiyordum. Ben Rabbimden korkarım dediğini biz Kur’an ayetinden biliyoruz. O benlik inanılmaz bir sıkıntı yaşar. Hayatı değişmiştir artık. Soruştumalar geçirir. Ama şeytan uslu durmaz. Yine bir yerlerden dürter o benliği. Soruşturmalar aşamasında bahaneler ürettirir o kişiye. Bir de kendisi de saptıranın yolunda olan bir soruştumacıyı bulursa işbirliği içersinde olayı örtbas etmeye gayret ederler. Saptıran her ikisini de dümen suyuna almıştır artık.
Şimdi bu anafikirde yüzlerce olay sıralanabilir.
İşte hayat işte din işte ilah işte gerçek……

Yazar : SERDAR KARADEDE

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website