Gençlik Bir Kere Yaşanır Özgürce Yaşa!

Evet gerçekten de gençlik bir kere yaşanır. Bir kere yaşanır ama çoğu kişi için boşa yaşanmış bir hayat ile sonuçlanır. Şu an yaşlılık dönemini geçiren dede ve ninelerimiz ya da anne ve babalarımız dünyaya bu şekilleriyle gelmediler şüphesiz. Onlar da tıpkı bizim gibi gençtiler. Şimdi ise yaşlı. Yaşlanabilecek kadar ömrümüz varsa şayet kısa bir zaman sonra biz de onlar gibi yaşlanacağız. Yaşlandığımızda ise boşa geçirip özgürce peşinden koştuğumuz süslü hayallerimizden dolayı derin bir sızı ve pişmanlık duyacağız.


Ömür bu kadar kısa iken amelleri kısaltıp emelleri uzatma!
Zemahşerî

Zamanın kıymetini kim bilir? Çoğu kez müsrifçe harcadığımız ve geri döndürülmesi mümkün olmayan zamanımızı hiç önemsemeyiz. Belki bazen düşünüp ah vah ederiz ama boşa geçmemesi için kayda değer bir önlem almayız. Bizim için çoğu zaman değersiz olan dakikalar, saatler bazen öyle önemli hale gelir ki ister istemez değeri anlaşılır. Şiirsel bir yaklaşım hatırlıyorum bu konuda:

Bir senenin kıymetini sınıfta kalan bilir.

Bir ayın kıymetini erken doğuran kadın,

Bir haftanın kıymetini dergi çıkartan,

Bir günün kıymetini teskere bekleyen asker,

Bir saatin kıymetini sevgilisini uğurlamak üzere peronda oturan bilir.

Bir dakikanın kıymetini uçağını kaçıran,

Bir saniyenin kıymetini ölümden son anda kurtulan,

Bir salisenin kıymetini gümüş madalya alan bilir.
Ali Tuncay

Oysa biz bozuk para gibi harcayıp dururuz zamanımızı. Hem hiç geçmesini istemeyiz, hem de bir günün sonunu getirmek için plan program yapar dururuz. Köy kıraathanelerinde eli ile kavradığı bastonuna çenesini dayayarak dışarıyı seyre dalan yaşlı amcalar gelir aklıma. Hiç gelmesini istemese de bekleye durur ölümü çaresizce. Ölüme kendini uzak zannedenlerin beklemesinden farksızdır esasen bu bekleyiş. Çünkü yeni doğan bir bebeğin dahi doksanına merdiven dayamış bir dededen daha çok yaşayacağı garanti değildir hayatta. Ya da doksan yaşına kadar yaşamış bir dede daha altı aylıkken ölen bir bebekten daha şanslı değildir, boşa geçmişse yılları. Zira ölüm hayatın ikiz kardeşidir. Bizimle birlikte doğar.

Nedir hayat nedir ki? Yırtılır beyin zarım,
Hangi selvi gölgesi bilmem benim mezarım.

Necip Fazıl Kısakürek

Gençlik evresinde zamanın hiç geçmediğini sanırız. Kopsun isteriz biran önce okul ve ailemiz ile bağımız. Büyümek, özgür olmak isteriz. Hızla tırmanırız yaşam dağının tepesine. Hep zirvede oturacak sanırız kendimizi. Sonra bakarız ki iş sandığımız gibi değil. Vakit aşağıya doğru inme vaktidir. Zira tutunamaz oluruz o kadar yüksekte, üşümeye başlar bedenimiz, azalır gücümüz, kısıtlanır hareket kabiliyetimiz. İşte o zaman anlarız gerçeği ve durdurmak isteriz zamanı. Değerlenmeye başlar her bir gün, her bir an. Biz geçsin istemedikçe o daha hızlı geçer geçmişin intikamını bizden alırcasına. Onu değersiz gördüğümüz yıllara inat o bizi değersiz, önemsiz görmeye başlar artık.

Gençlik tutulmaz elle. Geçirme boş emelle.
Faruk Nafiz Çamlıbel

Aynaya baktığımızda kırışıklıkların arttığını görürüz yüzümüzde, beyazların saçımızda. Yelkovanın tıkırtısı çınlar adeta kulaklarımızda. Her bir tık bir eksilmedir artık bizim için. Sonra bakarız bu düşünceler mutsuz etmekte bizi. Madem ölüm var, vur patlasın çal oynasın yaparız, dibine kadar ineriz şişelerin. Oysa gerçek değişmez. Şüphesiz ayıkken de, sarhoşken de akar zaman akması gerektiği gibi. Biliriz aslında gelmesinde hiç şüphe olmayan o günün geleceğini. Ama etrafımızdaki pek çok insan gibi düşünmeyiz bu gerçeği ya da mademki bu hayatın bir tekrarı yok “gününü gün et”, “zamanın tadını çıkar” veya “anı yaşa” gibi süslü sözlerin büyüsüne kapılır, “hakikaten ömür geçiyor doyasıya yaşamalıyız hayatı” deriz.

Alelâde bir insan, zamanını nasıl sarf edeceğini düşünür, akıllı insan nasıl tasarruf edeceğini.
Arthur Schopenhauer

Biraz daha ilerleyince zaman, bakarız ki bu işlerden fayda yok bize. Hep eksikliğini duyduğumuz duygular sarar dört bir yanımızı. Hayatımızda bir şeyleri yanlış yaptığımızı biliriz. Biraz da öte tarafı düşünmeye başlarız haliyle. Zira bıçak kemiğe dayanmıştır artık. Riske atılamayacak kadar az bir zaman kalmıştır. Bir kapı ararız. Bizi buyur edecek. Geçmişimizi yüzümüze vurmayacak. Bizi günahlarımızla kabul edecek. Zira gemimiz yüksek dalgalara girecek güçte değildir artık. Sığınacağımız bir liman ararız. Kabul de ediliriz eğer gönülden pişman olmuşsak. Ama yitirilen yıllar kayıp gitmiştir bir kere avuçlarımızdan. Ne yapsak geri getiremeyiz.

Gençliğini eğlenmekle geçiren, ihtiyarlığını ağlamakla geçirir.
Ali Fuat Başgil

Yıllarca peşinden koştuğumuz geçici ve anlık zevklerimizden bize “yapmış olmak” kalır. Ne olduğunu bile anlayamadığımız. Övünür durur kimileri geçmişlerindeki zevk, sefa ve eğlenceleriyle. Evet, pek çok şey yapmışızdır, ama artık hepsinden geriye kuru bir cümle kalmıştır. Artık bir faydaları yoktur ne dünyamıza, ne de âhiretimize.

Hayır, siz, dünya hayatını tercih edip üstün tutuyorsunuz. Âhiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.
87 A’la Suresi Ayet 16-17

Gençlik bir kere yaşanır. Boş yere değil, hayırlı işler peşinde yaşa…

Yazan: Emre Dorman
Kaynak: www. allah. gen. tr

Yazar : Emre

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website