Hz. RESUL`UN EN BÜYÜK ŞİKAYETİ



KUR`AN peygamberin kıyamet günü ALLAH`a şöyle şikayette bulunacağını
söyler:

Peygamber diyecek ki: EY RABBİM Benim halkım bu KUR`AN`ı terketti. (Furkan suresi 30. ayet)

Ayette geçen KUR`AN`I MEHCUR tabiri terk edilmiş, bir kenara atılmış,
bırakılmış, uzaklaşılmış KUR`AN demek …

Peygamber Rabbine hangi halkı şikayet edecek dersiniz ?

KİM BU KUR`AN`I KENARA İTEN, TERK EDEN HALK ?

Elinize aldığınız herhangi bir mushafın üzerinde KUR`AN`I AZİM veya
KUR`AN`I KERİM yazar.

BÜYÜK ŞANLI KUR`AN; içinde insanlığın şerefi ve itibarı olan,
kemikleşmiş değer ve ilkeleri bulunan, onları ısrarla vurgulayan, insanlığa
sürekli bunları hatırlatan ZİKR temel değerlerinin (hablun min`ennas)
savunucusu, vicdanının sesi (basairu li`nnas ) olan KUR`AN demek …

NE ASİL BİR İSİM DEĞİL Mİ ?

Demek artık şöyle okuyacağız: KUR`AN`I MEHCUR

Geçip giden varsa İslam`ın şu çiğnenmiş diyarından, viran olmuş yurtların,
metruk binaların, ot basmış evlerin örümcek bağlamış duvarlarında asılı
duran, artık bir manası kalmamış, bunun için de dönüp bakmaya gerek olmayan,
terkedilmiş, bir kenara atılmış, kendi haline bırakılmış KUR`AN demek..

NE HAZİN BİR İSİM DEĞİL Mİ ?

KUR`AN Mekke`de nazil oldu, Mısır`da okundu, İstanbul`da yazıldı diye
meşhur bir söz var, İslam toplumlarında..

KUR`AN`ın tarihteki serancamını adeta özetliyor: NAZİL OLDU OKUNDU YAZILDI

PEKİ NEREDE ANLAŞILDI ? NEREDE YAŞANDI ? O NİYE YOK ?

MANİDAR DEĞİL Mİ ?

Kendinizi bir yoklayın.

EN SON NE ZAMAN KUR`AN`I OKUDUNUZ DEMİYORUM
NE ZAMAN DEDİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞTINIZ ?…

Yani KUR`AN`ı en son ne zaman TERK ETTİNİZ ?

Biliyorum bir çoğumuz için trajik bir soru

KUR`AN`I TERK ETMEK

Ondan umudunu kesmek…
Gerek duymamak…
Heyecan duymamak…
Okuduğu halde terk etmek…
Yazdığı halde terk etmek…
Konuştuğu halde terk etmek…
Saygı duydugu halde terk etmek…

Bu kitap bir çoğumuz için artık Kur`an-ı azim degil Kur`an-ı mehcur…

PEKİ NASIL TERK EDİLİR ?

KİMİMİZ KUR`AN`I OKUYARAK TERK EDERİZ

Gece gündüz hatim indiririz. Bir ölünün toprağına okuyup geçeriz. Şifa
niyetine okur, fal bakar, sağa sola üfürür, güllü yasin
hatmeder, teberruken tilavet ederiz. Hafızlık yarışmalarında birincilikler
alırız. Davudi seslerimizle salonları inletiriz. Ne dendiğine hiç bakmayiz
çünkü önemli değildir…

Önemli olan lahuti bir sesin içimizi huzurla doldurmasıdır.

İŞTE BU KUR`AN`I MEHCUR`DUR

İnmemiştir hele Kur`an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlarda okunmak, ne fal bakmak için

Kimimiz SAYGI GÖSTEREREK terk ederiz..

İşlemeli kılıflara koyup duvarlara asarız. Belden aşağıya indirmeyiz. Ayağımızı ona uzatarak yatmayız. ABDESTTİM YOK, AYBAŞIM vs. diyerek zinhar el sürmeyiz. Saygımızdan peygamberin ismini bile anmayız. Anınca da kırk çeşit salavat getiririz. Öyle saygılıyızdır ki KUR`AN`a, saygımızdan ne dediğini anlamayı bile saygısızlık sayarız…

İŞTE BU KUR`AN`I MEHCUR`DUR

İnmemiştir hele Kur`an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için

Kimimiz YAZARAK terk ederiz.

Kufi`den rika`ya, sulus`ten culus`a hat sanatının nadide örnekleriyle bezenmiş turkuaz ve altın sarısı yazmalara işleriz. Hat ve tezhip sanatının mükemmel örneklerini sergileriz. İnceden inceye yazar, bir noktası için kırk divid harcarız..

İŞTE BU KUR`AN`I MEHCUR`DUR

İnmemistir hele Kur`an bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip, ne sulus, ne hat yazmak için

Kimimiz KONUŞARAK terk ederiz..

KUR`AN üzerine bol bol konuşuruz. Nutuklar atar, hutbeler irad ederiz. Konuşmalarımızı en güzel ayetlerle süsleriz. Besmele, hamdele ve salvele ile başlar, hur-i iyn dualarıyla bitiririz. Tefsir dersleri yapar, tapınaklarda vaaz verir, kürsülerde gerdan kıvırmaya bayılırız..

İŞTE BU KUR`AN`I MEHCUR`DUR

İnmemiştir hele Kur`an bunu hakkıyla bilin
Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için

Kimimiz KENARINDA DOLANIP DURARAK terk ederiz..

Emsile, bina, maksut, avamil, belegat, usul, hadis, fıkıh, kelam vadilerinde
dolanır dururuz. 72 ilmi öğrenmek için bina okur döner döner bir daha okuruz. Ömür biter 72 ilim bitmez. Meslek kaygılarından, kariyer hesaplarından ilahi mesajın özünü unutur gideriz. Peygamberin ağzından “BU KIZ ÇOCUKLARI HANGİ SUÇUNDAN DOLAYI ÖLDÜRÜLDÜ” ayetini duyar duymaz kılıcını
çekip “Bundan böyle kılıcım bu sözün arkasındadır!” diyen sokaktaki adamın sadeliğini, heyecanını, doğrudan muhataplığını hissetmeye, kasınıp durmaktan, bir türlü sıra gelmez. Halbuki iş bu kadar sade ve basittir.

İnmemiştir hele Kur`an bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için

Kimimiz de ACIYARAK terk ederiz..

KUR`AN`da habire açık ararız. Dörde kadar evlenmeyi emrediyormuş, köleliği onaylıyormuş, erkeğe iki kadına bir hak veriyormuş, kadını aşağılıyormuş, zina edeni taşlayın diyormuş, Hz. Muhammed (s. a. v) çocuk yaşta kızla evlenmiş, HURAFELERLE DOLUYMUŞ vs. diyerek terk ederiz. KUR`AN`ı sönmüş bir yıldız gibi görürüz. Eski çağların kitabı muamelesi yaparız. Çağa ayak uyduramadığını söyleriz. Çöl kitabı veya Arap dini olarak görürüz. Bütün bunları gösterebilmek için açık üstüne açık ararız.

İŞTE BU KUR`AN`I MEHCUR`DUR

İnmemiştir hele Kur`an bunu hakkıyla bilin
Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için
Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için

Oysa bu kitap esas itibariyle YAŞAYAN HAYATIN içinde OKUNUR..
Yaşayan hayattan koptuğu an terkedilmiş MECHUR olur.

PEKİ NEDİR KUR`AN ?

KUR`AN, bilgiden ziyade esasında bir bilinç kaynağıdır. Epistemolojiden ziyade ontolojiye dahildir. Yani bilgi kaynağı olmaktan ziyade, bilgiye ulaşacak olan insanoğluna hitaptır. İnsanı çevresine tepki vermeye cağırır. Onda “Allah şuuru” (takva) uyandırarak hayat yolculuğunda BİRLİKTE YÜRÜMEYE davet eder. Bu şuur uyandıktan sonra bilgiye insan kendisi ulaşacaktır.

BİLGİ İSE BÜTÜN VARLIĞA SAÇILMIŞTIR; tarih, tabiat ve hayat…
Bilgi bütünüyle tek bir kişiye veya bölgeye inhisar edilmemiştir. İnsana düşen bunları aramak, esaslı bir hakikat arayışına girmek, tarihin, tabiatin ve hayatın neresinde ise bulup ortaya çıkarmak, Çin`de de olsa gidip almaktır.

KUR`AN sınırlı sayıda bilgi verdiği yerde bile esas itibariyle şuur oluşturmak istemektedir. KUR`AN`ın yazılı bir metin olarak, tekrarlı, kesintili, vurgulu ve dalgalı akışında bunu görmek mümkündür. Esasında
KUR`AN, deruni dile ve canu gönüle yönelmiş bir hitabettir.

KUR`AN, insanlığa hiç duyulmamiş yepyeni şeyleri getirmez. Bilakis bilindiği halde uygulanmayan, o çok bilenen fakat oralı olunmayan, çeşitli sebeplerle savsaklanan, her insanda fıtraten var olan insanlık vicdanını (basairunli`n-nas) uyandırmak ister (45/20). Uyanan vicdanın hayata yansımasını bekler;

İYİLİK GÜZELLİK DOĞRULUK DÜRÜSTLÜK SEVGİ SAYGI SÖZ NAMUS ADALET ERDEM VEFA DOSTLUK KARDEŞLİK ÇÖMERTLİK YİĞİTLİK MERTLİK gibi temel insanlık değerleri (hablu`n-nas) üzerinde ısrarla durur (3/112) ve sürekli olarak bunları talep eder. Bunları aynı zamanda ALLAH`ın ipi/yolu/değerleri ( hablullah) olarak vazeder (3/112)

KUR`AN BİZE HAK ARAYIŞINDA MELHEM OLMAK İSTER

Yardım eder, aptalca bir yanlışlığa düşmememiz için bizi UYARIR. ALLAH kavramının peşine düşürerek,
her şeyden bağımsızlaşmamızı sağlar. Böylece bizi her tür batıl bağımlılıktan kurtararak özgürleştirir. Bu anlamda Kur`an işaret parmağı gibidir. Bilfiil, bizzat ve HEMEN ŞİMDİ işaret ettiği yöne gitmemizi
ister, işaret parmağının kendisi ile ugraşıp durmamızı DEĞİL …

Not: Bu yazı Kuran Araştırmalar Platformu facebook sayfasından alınmıştır.

Yazar : Hikmet

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website