Müslümanların Evliliğinde Kriter Ne Olmalı?

Allah bütün insanları İslam fıtratı üzerine yaratmıştır. Ancak şeytan, bu onurlu fıtratı bozarak insanların basitleşmelerine ve dünyaya meyilli yaşam sürmelerine vesile olmuştur. Bu dünyevi esaretten kurtulmanın tek yolu hak dini yaşamaktır. İnsanlar yalnızca İslam’ı yaşayarak sağlıklı bir akıl, ruh ve bedene sahip olabilirler. Cahiliye karakterinin görüş, düşünce ve yaşam tarzını red ederek bütün dünyevi zincirlerden kurtulan insan, hür düşünüp doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırabilir. Bu yapıda bir kişi için çevredeki insanların telkin ve yaptırımları değil, yalnızca Allah’ın razı olacağı model esastır.


Bir Müslüman hayatı boyunca verdiği tüm kararlarda, Kuran’da Rabbimizin bildirmiş olduğu sınırları temel alır ve çevresinde bulunanların karşı görüş ve kınamalarından asla etkilenmez. İman eden insan için Allah’ın sevgi ve rızasından, O’nun emir ve yasaklarına uygun yaşamaktan daha önemli bir şey yoktur. Bu nedenledir ki müminler, cahiliye toplumunda çokça rastlanan “insanların sevgi ve rızası için yaşamak” gibi, insanı küçük düşüren tavırlardan uzak dururlar. Zira bu tavır insanı gizli şirke kadar götürebilir ki bu son derece riskli bir durumdur. “…Allah, Kendisi`ne şirk koşulmasını bağışlamaz…” (Nisa Suresi, 48)

Kuran’a göre kişilere duyulan sevgi, o kişinin Allah’a olan yakınlığı veya uzaklığı oranında artar ya da azalır. İman edenler bunu hiç zorlanmadan, doğal olarak hisseder ve yaşarlar. Hayatlarındaki en önemli kararlardan biri olan evlilik konusunda da tek kıstasları bu olur.

Eş seçiminde nefislerinin bencil tutkularını değil, Allah’ın rızasını ararlar.

“Onda `sükun bulup durulmanız` için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O`nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. ” (Rum Suresi, 21)

Sevgi ve merhamet ile birbirine bağlı olan eşler, Rabbimizin Kuran’da bildirmiş olduğu cennetteki eş modelini dünyada yaşamaya gayret ederler. Taraflar arasında üstünlük kurmak, ezmek gibi cahiliye kültürüne ait tavırlar asla yaşanmaz. Çünkü her iki taraf da karşısındakine Allah’ın lütfu olarak bakar ve Allah’ın mümin olarak seçtiği bu kuluna karşı son derece güzel ahlak gösterir.

Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) `sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl. ` (Tur Suresi, 24)

Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, (Vakıa Suresi, 37)

Müminlerin evliliği, çıkar ilişkisine dayalı nefsanî sebepler içermediği için, koşullar ne olursa olsun birbirlerine olan sevgi ve merhamet bağından asla taviz vermezler. Cahiliye kültüründe yer alan” iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” sözü göstermelik olarak tüketilmek yerine, bizzat yaşanır.

“Mü`min erkekler ve mü`min kadınlar birbirlerinin velileridirler…”(Tevbe Suresi, 71)

Müminler, Allah’ın lütfu olarak gördükleri eşlerine tutkuyla ve derin bir sevgi ile bağlıdırlar. Evlenerek Allah’a beraber kulluk edebilmek ve O’nun rızasını kazanabilmek için omuz omuza mücadele etme fırsatı bulurlar. Yaşamlarındaki tüm detayları Kuran ahlakına uygun olarak düzenler ve yaşarlar. Yalnızca Allah’a ve elçilerine itaat ettikleri için, aralarında hiçbir zaman ihtilaf çıkmaz. Kuran’ı rehber edinir ve bunun lüksünü yaşarlar.

Oysa cahiliye kültüründe her şey çok farklıdır. Taraflar, toplumun da telkinleriyle belli bir yaşa geldiklerinde evlenmeyi düşünmeye başlarlar. Karşı cinste aradıkları kıstas eğer bayan ise güzel olması, erkek ise zengin ve kariyer sahibi olmasıdır. Şayet bunlar mevcutsa evliliğe karar verilir. Ancak evliliğe vesile olan bu sebepler ortadan kalktığı anda taraflar gerçeklerle yüzleşmeye başlar. Birbirlerine olan sahte sevgi ve saygıları birden çöküntüye uğrar. Çünkü cahiliye bireylerinin evliliği, nefsanî maddelerden oluşan sözleşmeden başka bir şey değildir. Maddelerin ihlali veya ortadan kalkması, bu sözleşmenin fesh edilmesine sebep olur.

Unutmamak gerekir ki, beni ne doktorlar ne mühendisler istedi mantığı, kişinin kendini aşağılamasından başka bir şey değildir. Bu cümleler sadece, ileride fesh edilme ihtimali yüksek olan sözleşme şartlarını, kişinin kendi lehine çevirmek maksadı ile sarf ettiği küçük düşürücü sözlerdir. Cahiliye toplumlarında kendisini ne takva, ne güzel ahlaklı, ne imanlı kişilerin istediğinden bahseden kişilere rastlamak pek mümkün değildir. Kuran ahlakına uygun yaşamayan ve yaşayanlara yakın olmayan bu insanlar sadece evlilikte değil, dünya ve ahiret hayatlarında da sıkıntı ve azap içinde yaşayacaklardır.

“…Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır…” (Haşr Suresi, 14)

Evlilik, kalplerin arasını uzlaştırıp ısındıran yüce Rabbimizin kullarına büyük bir lütfudur. Her insanın evleneceği kişi kaderinde bellidir. Müminler için her şeyi hayırla yaratan Allah, kaderde belirlediği an geldiğinde tarafları karşılaştırır. İşte o an geldiğinde tüm inananlar, karşısında duran kişinin Allah’a olan yakınlığı, derin sevgi ve saygısını tek kıstas olarak almalıdır.

Yazar : İbrahim Akın

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website