Bizleri din adına birileri öyle yönetiyor ki, sanırım eğriyi doğrudan ayırabilmemiz için, eğer Rabbin gönderdiği Furkan ile aramıza bir duvar örülmesine müsaade etmiş, onunla bağımız kesilmiş ise, doğrusu nasıl bir yolda yürüdüğümüzün de farkına varmamız, mümkün olmayacaktır.
Geleneksel İslam ın öğretisinde Allah a, Tanrı ya da ilah demenin yanlış olduğu öğretilmiş ve Allah ın 99 ismi içinde, Tanrı kelimesi geçmiyor, onun için bu ismi kullanamayacağımız bizlere öğretilmişti. Fakat ayetler üzerinde bir bütün olarak düşündüğümüzde, bu düşüncenin doğru olmadığını göreceksiniz. Bu düşüncelerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Önce sizlere bazı ayet örneklerini vermek istiyorum, ama aynı ayeti yine Diyanetin yayınladığı, fakat her ne hikmetse bazı kelimeleri zamanla değiştirip yayınladığı, meallerinden dikkatinizi çekmesi adına örnek vermek istiyorum. Acaba gerçekten Kur’an da, TANRI YA DA İLAH kelimesi geçmiyor mu, bunu gelin birlikte anlamaya ve üzerinde düşünmeye çalışalım.
Diyanet İşl. Bşk. eski meali:
HUd 84: Medyen halkına kardeşleri Şuayb`ı gönderdik. Şöyle dedi: “Ey milletim! Allah`a kulluk edin; O`ndan başka Tanrınız yoktur. Ölçüyü tartıyı eksik tutmayın. Doğrusu ben sizi bolluk içinde görüyorum ve hakkınızda kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. ”
Diyanet İşl. Bşk. yeni meali:
Hud 84: Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. ”
Yukarıdaki Diyanet İşleri Başkanlığının, önce ve daha sonra yayınladığı mealleri üzerinde düşünelim. Çok ilginçtir Diyanet ilk çevirisinde bu sözcüğü, TANRI kelimesiyle çevirmekte hiçbir sakınca görmediği halde, daha sonra sanırım geleneksel İslam ın baskısı sonucu olsa gerek, değiştirme gereği duymuş ve ilah olarak çevirmiş.
Hud suresi 84. ayette geçen cümleye bakalım önce.
(“Ey milletim! Allah`a kulluk edin; O`ndan başka Tanrınız yoktur. )
Cümlenin ilk bölümünde Rahmanın, yaratıcının bizzat özel ismiyle bahsediliyor ve Allah a kulluk etmemiz emrediliyor. Peki, ondan sonra kurulan cümlede geçen, ondan başka Tanrı yoktur, ya da daha sonra değiştirilen mealde geçen O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur sözleriyle ne anlatılmak isteniyor olabilir? Buradan şunu çok açık anlıyoruz ki, ilk cümlede Allahın birçok isimlerinden birisiyle zikredildiği halde, daha sonraki cümlede geçen çok özel bir isimle yani TANRI ya da İLAH kelimesiyle nitelendiriliyor. Demek ki son söylenen kelimenin anlamı, ilk söylenen Allah özel isminden, çok farklı olmalı değil mi sizce de? Ayetten anlaşıldığı gibi, ilk söylenen Rahmanın Kur’an da geçen birçok isminden birisi, ikinci zikredilende ise onun makamını, gücünü temsil eden ismi olduğu anlaşılıyor.
Tam burada hatırlayalım, bizlere ne öğretilmişti? Tanrı kelimesi ile Allah ı anamayız, çünkü onun 99 ismi içinde Tanrı ismi yoktur. Eğer Tanrı kelimesini diğer 99 ismi ile aynı manada algılarsak, söylenenlere doğru dememiz gerekir. Fakat aynı cümle içinde, arka arkaya Rabbin çok farklı bir özelliğinden bahsediliyor ki, son bahsedilen ister Tanrı olsun ister İlah, burada geçen TANRI ve diğer kelimelerin anlamı çok farklı olduğu çıkıyor ortaya.
Şimdide bu sözcüklerin ne anlama geldiğine bakalım.
(İlah kelimesinin anlamı, Tanrı, mabud anlamları ile aynı olup, Kendisine ibadet edilen, mutlak tek güç, her şeyden çok sevilen kutsal olan, yardım istenilen ihtiyaç duyulan, anlamında kullanılır. Çok tanrılı dönemlerde bu kelimeler, birden fazla ilahlar için kullanılırdı. Tek tanrı yani Allahın indirdiği ehli kitap dönemlerinde, Allahtan başka İlah olmadığı, bir başka deyişle Allahtan başka Tanrı olmadığı için, artık bu kelime Yalnız Rahman için kullanılmaya başlanmıştır. Allah, Rahman ve benzerleri özel isimler olup, İlah, Tanrı kelimeleri ise, onun makamına, otoritesine ve yüceliğine verilen isimlerdir. )
Yukarıdaki açıklama üzerinde düşünelim şimdide. Dikkat ederseniz öyle büyük, kutsal bir güçten bahsediliyor ki, makamına verilen isimle zikrediliyor. Bu isim Allahın Kur’an da verdiği özel isimlerden çok farklı anlamda gücünü, otoritesini yansıtan anlamında bir isim olduğu anlaşılıyor. Yani bizler TANRI ya da İLAH sözcüğüyle, Allah ı tüm genel özellikleri sıfatlarıyla, gücüyle kabul ettiğimiz anlamında onu anmış oluyoruz.
Bu durumda Allah ı andığımızda Tanrı, ilah sözcüğünü kullanmamız, elbette yanlış olmayacaktır, bunu Kur’an dan açıkça görüyoruz. Fakat Kur’an ın zikrettiği diğer özel isimleriyle, bizzat Onu anmamız, ona özel isimleriyle hitap etmemiz, bizlerin yaratıcımıza daha yakın hissetmemize, neden olacağını düşünüyorum. Bu benim şahsi düşüncem olduğunu da belirtmek isterim.
Bizleri Yaratan Rahman, kendi sıfatlarıyla bizlerin ona hitap edebileceğimizi, Kur’an da ki örnek ayetlerden anlıyoruz. Yaratanı anarken, Kur’an ın genelinde sıkça kullandığı isimlerle ona hitap etmemiz, daha doğru daha güzel olacağını şahsım adına düşünüyorum.
Tanrı ya da ilah kelimesi, bazı yanlış bilgilerin etkisiyle, o kadar yanlış anlamlara dönüştürülüyor ki, anlamak mümkün değil. Örneğin bu konuda bakın neler söyleniyor?
(Allah adı yerine, tanrı veya tanrı adı yerine Allah demek caiz değildir. Çünkü tanrı, ilah, mabud-put demektir. )
Bu düşünce ve inanç yukarıdaki Hud 84. ayeti ve benzeri birçok ayeti, acaba nasıl çevirip anlıyorlar, bu ayetlerden haberleri yok mu, doğrusu merak ediyorum. Bizlerin her zaman Rahmanı zikredip övdüğümüz ve La ilahe illallah demekle, Rahmana bir söz verdiğimizi hatırlayınız. Acaba bizler bu sözle ne diyoruz? Allahtan başka ilah yoktur diyoruz. İşte bizler ne söylediğimizin farkında bile değiliz. Bizler La ilahe illallah diyerek Allahtan başka İlah, yani Tanrının olmadığını, sahte ilahlara iman etmediğimizi ve buna gönülden iman ettiğimizi Rabbimize her gün söylemiş oluyoruz.
Bahsettiğimiz ayette geçen kelime yerine, ister Tanrı deyin, ister ilah hepsi aynı anlama gelmekte olup, bizlere öğretilen Allahın 99 ismi arasında yoktur. Demek ki ayette verilen anlamla, bizlere söylenen isimlerin anlamları çok farklıymış. Lütfen araştırınız, birçok Kur’an meallerinde, bu ayette geçen kelimenin, TANRI olarak çevrildiğini göreceksiniz.
Yazımda anlatmak istediğimi daha iyi anlayabilmemiz, Allah ile Tanrı arasındaki farkı daha iyi kavrayabilmek için, Araf suresi 59. ayeti de örnek vermek istiyorum. Bakın Diyanet bile yanlış bir bilginin etkisiyle, neler yapabiliyor.
Eski Diyanet İşl. Bşk. meali:
Araf 59: And olsun ki Nuh`u milletine gönderdik. “Ey milletim! Allah`a kulluk edin, O`ndan başka Tanrınız yoktur; doğrusu sizin için büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
Yeni Diyanet İşl. Bşk. Meali:
Araf 59: Andolsun, Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.
Bakın yine Diyanet İşleri başkanlığı dikkat ederseniz, değişim rüzgârlarını estirmiş. İşte kelimelerden medet umarak, yanlış inançlarımıza Kur’an ı uydurmak, alet etmek bu olsa gerek. Bu yöntem o kadar çok kullanılıyor ki günümüzde, birazcık düşünen tüm gerçekleri anlayacaktır. Biz yinede iyi niyetle bakalım ve doğruyu anlamaya çalışalım.
Araf suresi 59. ayete baktığınızda yukarıda verdiğim ayet örneğiyle aynı şeyleri anlattığını görüyoruz.
Bizler Yaratıcımızla daha samimi, daha yakın olabilmek, ona duygularımızı daha rahat açabilmek istiyorsak, Kur’an ın bütünlüğünde yüzlerce kez geçen, birbirinden güzel özel isimleri ile onu anmalı, ona hitap etmeli, ona yalvarmalı, ona kulluk etmeliyiz diye düşünüyorum. Bunu yaparak bizler kendimizi, Allah a daha yakın hissedebileceğimiz kanısındayım.
Kur’an ı doğru anlamak için, önce kafamızdaki yanlış bilgilerden kurtulmalıyız. Daha sonrada Allahın Kur’an ı anlamamız için verdiği öğütleri hatırlayıp, aklımızı devreye sokmalıyız. Bakın o zaman her şey, nasıl çok daha farklı anlaşılacak göreceksiniz.
Dilerim Rabbimden Kur’an ın ipine sıkı sıkı sarılıp, onu anlamak adına çırpınan, en az hata yapan kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK