Müslümanlar son dört yüzyıldır bilim alanında değer üretemiyor. Değer üretemeyince, batıdan gelen bilgileri ve buluşları olduğu gibi kabul ediyoruz. Hazır almamız nedeniyle, bu buluşlar yararlı olduğu gibi bazen de zararlı etkilerini gösteriyor. Müslüman olmayan bilim insanlarının iki buluşundan söz edeceğim. Yüce Tanrı bizi bu buluşlara karşı yüzyıllar öncesinden Kur’an’da uyarıyor.
Klonlama. Başka bir deyişle bir hayvandan alınan hücreyle benzerinin yaratılması. 1990’larda Dolly adlı koyunun klonlanarak yaratılması devrimsel bir buluş olmuştur. Bu işlem için sperm ve yumurta hücresinden oluşan normal embriyo kullanılmamıştır. Çekirdeği çıkartılmış bir yumurta hücresiyle yine aynı canlıya ait bir hücrenin çekirdeğinin klonlanması sonucunda üreme gerçekleşmiştir. Annesinin kulak memesinden alınan hücrenin rahminde genetik materyalle birleştirilmesiyle babasız olarak üretilen Dolly pek çok etik tartışmayı da gündeme getirmiştir.
Kur’an’ın klonlamaya yaklaşımı ise, on dört asır önceden bugünü uyarmaktadır:
4/Nisa 118 “Allah o şeytana lanet etmiştir. Demişti ki o: “Senin kullarından belirli bir pay elbette alacağım. ” 4/Nisa 119 “Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah`ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler. ” Kim Allah`ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.
Şeytan, “… emir vereceğim davarların kulaklarını yaracaklar. Allah’ın yaratışını değiştirecekler” diyor. Dikkat edilirse Dolly adlı koyun, annesinin kulak memesinden alınan genetik materyalle üretilmiştir. Hücreyi alabilmek için kulak yarılmıştır. Yüce Tanrı bizi Kuran’da uyarmıştır. Şeytan’ı yandaş edinmemizi dolayısıyla onun sapkın yolunu izlememizin hüsrana yol açacağını bildirmiştir.
Klonlama deneyleri ile ortaya riskler çıkmaktadır. Çıkan riskler genel hatlarıyla şöyledir:
1) Yüksek başarısızlık oranı
2) Gelişim sırasındaki problemler
3) Anormal gen okuma düzeni
4) Telomer farklılıkları
Kopyalama deneylerinde, canlı hücrenin genetik maddesi kullanılır, fakat döllenme yapay yöntemlerle gerçekleştirilir. Bu yöntemlerle Yüce Allah`ın yarattığı üreme mekanizması bozulmakta ve teşhis edilemeyen hastalıklar, olağan olmayan gelişim bozuklukları ve erken ölümlerle karşılaşılmaktadır.
Bilim adamlarının kopyalama yapacaklarına ve bunun çeşitli sıkıntılara yol açacağına 1400 sene öncesinden dikkat çekilmesi, Kur’an`ın İlahi bir kitap olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
GENETİĞİ DEĞİŞTİRLMİŞ ORGANİZMA (GDO)
Bilim insanları 25 yıl önce, genleri DNA’dan ayırarak başka bir canlıya yerleştirebileceklerini keşfettiler. Bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor.
Özellikle 1980’lerden sonra bitki biyoteknolojisi alanında önemli gelişmeler sağlandı. İlk transgenik (genetiği değiştirilmiş) ürün olan, uzun raf ömrüne sahip Flavr Savr domatesi 1996 yılında raflardaki yerini aldı. Bunu, gen aktarılmış mısır, pamuk, kolza ve patates izledi. Bu yöntemle elde edilen bitkiler, ilaçlara ya da zararlılara karşı daha dirençli oluyor. Bu da kimyasal böcek ilaçlarının kullanılmasını azaltıyor. Günümüzde mısır ve pamuğun zararlılara, soya ve kanolanın böcek ilaçlarına, papaya ve kabağın da virüslere karşı dirençli olmasında GDO teknolojisi kullanılıyor.
Genlere müdahale ederek bitkilerin lezzet, besleyicilik ya da dayanıklılık gibi özelliklerini geliştirilebiliyor. İstenmeyen durum ve olaylara daha kolay müdahale edilebiliyor. Genetiği değiştirilmiş organizmaların özellikle aşı ve ilaç yapımında kullanılması önem kazanıyor. Susuzluğa dayanıklı bitki geliştirme çalışmaları ise halen devam ediyor.
Gıdaların genetiğinin değiştirilmesi ile ilgili tartışmalar devam ediyor ancak genetiği değiştirilmiş ürünler yeni değil. İnsülin geninin domuzlardan alınıp bir bakteriye aktarılmasıyla diyabet hastalarına insülin sağlanabiliyor. Tiroid ve büyüme hormonları genleri, hayvanlardan kesilerek bakterilere aktarılıyor ve hormon eksikliği olan insanlar faydalanabiliyor. Şekersiz yiyecekler kullanılan Aspartame maddesi de GDO’lardan üretiliyor. En önemlisi ise hepatit B aşısı başta olmak üzere bir çok aşının GDO’lardan elde ediliyor olması.
Genetik müdahale ile daha bol ürün elde edilmesi de teorik olarak mümkün. Bu özelliklerinden dolayı, GDO’yu savunanlar, bunun dünyada artan gıda ihtiyacın karşılanması konusunda cevap olabileceğini savunuyor. ABD Tarım Bakanlığı’nın yaptırdığı bir araştırma ise GDO’lu ürünlerin daha yüksek verim sağladığının genel bir doğru olarak kabul edilemeyeceğini ortaya koydu. Bu rapora göre verimin daha yüksek olduğu bölgeler olduğu gibi daha düşük olduğu bölgeler de var.
GDO’lu bitkilere getirilen eleştiriler önemli bir bölümü de doğal çevreye olan etkileri ile ilgili. Karşıt görüştekiler GDO içeren ürünlerinin tohumları çevreye karışarak doğal ürünleri etkileyip yapısını bozabileceğini savunuyor. GDO’lu ürünlerin doğal ortama yayılıp yaygınlaşması sonucunda böcek nüfusunun olumsuz etkilenmesi ve tüm ekosistemin çökme olasılığı da dile getirilen bir başka eleştiri. GDO’lu ürünlerin biyo çeşitliliği tehlikeye sokacağı ve biyolojik kirliliğe neden olacağı da yaygın endişeler arasında.
Tartışmanın bir başka boyutu da ekonomi temelli. Bugün GDO’lu gıda üretimi bir kaç şirketin tekeli altında. Geleneksel tarımda kullanılan bitkilerin tohumlarıyla bir sonraki yıl yeniden ürün alınabiliyor. GDO’lu tarımda ise bu mümkün değil; üreticiler, firmalardan her sene tohum alınmak zorunda. Eleştirilerin ticaret ve etiğin kesiştiği bir konu da patent konusu. GDO’lu bitkilerin patentinin neredeyse tamamı şirketlerin elinde bulunuyor. Tüm insanlığa ait olan bir materyal olan DNA’nın özelleştirilmesi endişe ve tartışma kaynağı.
4 Nisa 119 “ … onlara muhakkak emredeceğim de Allah`ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler. Kim Allah`ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır. ”
Yüce Tanrı’nın uyardığı, Şeytan’ın saptırdıklarının yolu olan KLONLAMA VE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ (OYNANMIŞ) ORGANİZMALARDAN UZAK DURMAK, aklın yolu olsa gerek.
Yazar : Ali Yalçın