İslam`ı yaşarken yaptığımız en büyük yanlış, Allah ın rehberinden zerre kadar haberdar olmayıp, onunla aramıza veliler ve onların kitaplarını koymamızdan kaynaklanmaktadır. Elbette Allah`ın rehberi anlaşılmaz ilan edilip, edindiğimiz velilerin kitapları ardı sıra gidersek, aşağıdaki hatayı da yapmamız kaçınılmaz olacaktır.
Yazdığım yazılara cevap veren bazı din kardeşlerimizin, bana verdikleri cevaplardan, İslam`ı nasılda Kur’an`ın sınırlarını aşarak yaşadıklarını, daha açık görüyor ve yapılan yanlışlar karşısında, kendi inancımı sorguladığımda, Rabbim`e şükrediyorum. Elbette bende hata yapıyorumdur, ama ben en azından elimde rehber Kur’an, iman ve inanç sınırlarımı Kur’an çizgisinden çıkmaması için, çaba harcıyorum. Rabbim bilmeden yaptığım hatalarımı affetsin ve doğruyu görmemi sağlasın inşallah.
Bir arkadaşımız yazıma verdiği cevapta, peygamberimize ait olduğunu iddia ederek, bir hadis örneği vermiş ve beni uyarmış. Gelin bu sözlerin peygamberimize ait olup olamayacağını birlikte, Kur’an ışığında anlamaya çalışalım. Bakın bu arkadaşımız nasıl bir örnek vermiş.
Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) “Kur’an bize yeter” diyenler hakkında asırlar öncesinden ne buyuruyor:
“Şunu kat-i olarak biliniz ki; Bana Kur’an ile birlikte, onun bir benzeri (sünnet) de verilmiştir. Karnı tok bir şekilde koltuğuna kurulmuş olan bazı kimselerin ‘Bize Kur’an yeter! Onda helâl olarak ne görmüşseniz onu helâl, neyi de haram görmüşseniz onu da haram kabul ediniz.’ diyeceği zamanlar yakındır. Bilin ki, Allah Resûlü’nün haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir.” (Ebu Davud, Sünnet: 6, Tirmizî, İlim: 10, İbni Mâce, Mukaddime: 2, Dârimî, I, 117)
Peygamberimiz bu sözleri söylemiş olabilir mi? Bu sözleri ilk okuduğumda, dine nifak sokanların, kendi uydurmalarına hazırladıkları güzel bir kılıf olduğunu söyleyebilirim. Peygamberimize Kur’an ile birlikte, onun benzeri hükümleri verme yetkisi verilmiştir, demiş olabilir mi? Önce bu sözler üzerinde düşünelim. Çünkü emin olmadığımız sözlere inanırsak, peygamberimize iftira atmış olacağımızı, lütfen unutmayalım. Hangimiz peygamberimize iftira atmak ister?
Allah Kur’an dışından da, bizleri bağlayan, sorumlu olduğumuz bilgileri peygamberimize vermiş olsaydı, ya da peygamberimiz kendi yetkisiyle dine hüküm koyabilseydi ve bizlerde bunlardan sorumlu olsaydık, aşağıda ki ayeti bizlere tebliğ eder miydi Rabbimiz?
Zühruf 44: Doğrusu o Kur’an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Allah çok açık bir hüküm vermiş ve demiş ki, sizleri Kur’an`dan hesaba çekeceğim, yani Kur’an`dan sorumlusunuz. Lütfen dikkatle düşünelim. Bunu söyleyen bizlerin Yaratıcısı Allah. Bu sözlerden sonra, Kur’an`da hükmü olmayan bir bilgiden, bizleri sorumlu tutar mı? Aslında başka örneklere gerek yok, ama gönüller düşünmeden başka yöne meyledince, ne yazık ki yeterli gelmiyor. Kur’an`ın onay vermediği rivayetlere inanırsak, dinde çelişki yaratmış olacağımızın da farkında olmalıyız.
Araştırmaya devam edelim. Yaradan bizleri nereye yönlendiriyor, sizce bu ayetleri tebliğ alan Allah elçisi, yukarıdaki sözü söyler mi?
Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
Enbiya 10: And olsun, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
Casiye 20: Bu Kur’an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.
İbrahim Sur.52.: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah’ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Ahzap 2: Rabbinden sana vah yedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.
Enam Suresi 50: Onlara şunu söyle: “Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!” Sor onlara: “Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?”
Araf suresi 3: Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Maide Suresi 45. ayet: …. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
Bakın Allah ayetlerinde bizleri nasıl uyarıyor ve nereye yönlendiriyor. Yemin ederek, bizlerin bütün şanı, şerefi, kurtuluş reçetesi KUR’AN`da olduğunu sizce daha nasıl açık söylesin. Kur’an`ın kalp gözlerimizi açacağını, bizlere rehber olacağını söylüyor. Uyarılacağımız, aklı ve gönlü işleyenlerin ibret alacağı kitabın, yalnız Kur’an olduğu açıklamasını yapıyor. Hani en az Kur’an kadar peygamberimizde dine hüküm koymuştu? Allah bahsediyor mu bunlardan? Bahsetmiyor da, bizleri yalnız Kur’an`a yönlendiriyorsa, nasıl olur da bunun tersini söyleriz? Ya da kelimeleri cımbızlayıp, onlara anlamlar yükleyerek iman ederiz? Düşünen, aklını kullanan yok mu?
Allah yalnız, Rabbinizden size vahyedilene uyun diye ikazda bulunuyor. Allah elçisine söyle onlara, ben yalnız Allah`tan vahyedilene uyarım diyerek, bizleri tekrar uyarıyor. Allah`tan indirilene uymamızı, sakın velilerin sözlerine kanmamamız içinde uyarıda bulunuyor. Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendisidir diyerek, bunlarda Allah katındandır diyerek, Kur’an dışından hükümlerle topluma hükmedenlerin, zalim oldukları hükmünü veriyor.
Tüm bu ayetlerden sizler, bizlerin Kur’an dışından da Allah`ın koymadığı hükümleri, peygamberimiz koymuştur diye mi anladınız? Yoksa sakın Kur’an`ın dışına çıkmayın, Kur’an`ın sınırlarını aşmayın, çünkü Allah`ın elçisi de, yalnız Kur’an`a uymuştur diye uyarıldığımızı mı anladınız?
Peygamberimizin döneminde, Kur’an`a iman etmek isteyen, ama atalarının hurafe itikatlarından da vazgeçmeyenlere, Rabbin gönderdiği ayetler çok düşündürücüdür.
Ankebut 51: Karşılarında okunup duran bir kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Araf 185: Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah’ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
Cahiliye dönemindeki aynı hata, ne yazık ki günümüzde de devam ediyor. Kur’an`ın hükümleri yeterli görülmüyor. Allah size Kur’an yetmiyor mu diyerek uyardığı halde, sanki Rahmanla inatlaşırcasına, Kur’an bizlere yetmez denebiliyor.
Ayrıca Kur’an dışından neredeyse, Kur’an kadar hatta daha fazla hükümleri de, dine peygamberimizin koyduğuna inanılıyor. Düşünebiliyor musunuz, verdiğim örnekte, Kur’an bize yeter diyenler adeta küçümsenerek, günahkâr ilan ediliyor. Hâlbuki peygamberimizin de yalnız Kur’an`a iman ettiğini anlatan, o kadar çok ayet var ki.
Allah Kehf 26. ayetinde açıkça hükmünü bakın nasıl veriyor.
(Allah Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.)
Tüm bu ayetleri görmezden gelerek, nasıl bir yolun yolcusu olduğumuzu, eğer anlayamıyorsak hala, söyleyecek sözün bittiği noktaya gelmişiz demektir.
Sizce yukarıdaki sözleri peygamberimiz söylemiş olabilir mi? Yukarıda Ankebut 51 ve Araf 185. ayet aslında peygamberimizin söylemeyeceğinin kanıtıdır. Allah elçisine bakın görevi ile ilgili nasıl bir ayet indiriyor.
Maide 67: Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.
Anlayana anlamak isteyene, o kadar çok ibretlik ayet var ki. Siz bu ayetten, Allah ın indirdiğinden başka hükümlerin de, elçisinin vereceğini mi anladınız. Yine bir ayetinde Allah elçisine deki onlara diyerek, bakın ne söylemesini istiyor.
Ahkaf 9: De ki: “Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.
Ne güzel, apaçık bir ayet. Ama tüm bunları görmeyenler, görmek istemeyenlere elbette sözümüz olamaz. Peygamberimiz ben, bana vahyedilenden başkasına uymam diyor açıkça, hala birileri inatla bunun tersini söyleyerek, peygamberimize iftira attığının farkında bile değil. Bakın haram ve helal koyma yetkisinde, Rabbin hükmü nasılda çok açık hatırlayalım ayetleri. Acaba Allah`tan başka, elçisine de helal haram koyma yetkisi veriyor mu?
Enam 150: Şunu da söyle: “Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin.” Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
Enam 140: Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle, Allah’ın kendilerine verdiği rızkları, Allah’a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.
Sur. 116: Yalan düzerek Allah’a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle “Şu helaldir, şu da haramdır!” demeyin. Yalan düzerek Allah’a iftira edenler kurtulamazlar.
Yunus 59: De ki: “Ne oldu size de Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?” De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?
Yukarıdaki ayetler, sizce ne anlatıyor helal ve haram koyma konusunda? Haram ve helal koyma yetkisinin, yalnız Allah`ın olduğu çok açık belirtiliyor. Allah`ın haram demediği bir şeye haram diyenlerin, Allah`a iftira attığı bilgisi veriliyor. Allah`a iftira atanların, mahşer günü yüzlerinin simsiyah olacağını ve doğru cehenneme gideceklerini de, bir başka ayetinde Allah bildiriyor bizlere.
Kur’an öyle devre dışı bırakılmış ki, Allah ne söylüyorsa, tersine iman ettiğimizin farkında bile değiliz.
Hakka 44–45–46: Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Bu kadar açık bir ayet varken, hala peygamberimizin, Kur’an dışından, haram hükmü koyma yetkisi vardır diyerek, ne denli yanlış yolda olduğumuzu göremiyoruz. Allah bizim gönderdiğimiz Kur’an`ın dışında, bunlarda Allah katındandır demiş olsaydı elçimiz, onun açıkça canını alırdık dediği halde, nasıl olur da bizler bunun tersine hala inanırız? Bunun izahını ben yapamıyorum.
Allah elçisine kullarını uyarmak ve yol göstermek için yalnız ve yalnız Kur’an`ı gönderdiğini, bakın bir başka ayetinde nasıl tekrar anlatıyor.
Enam 19: De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. ……
Allahın elçisinin, bakın bizlere ne söylemesini istiyor.
(İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu.)
Bu ayetten de ders almayana, ne anlatsak boşuna demektir. Gözler perdeli, gönüller mühürlüyse, ne söylesek fayda etmeyecektir.
Hepimiz imtihandayız. İmtihanımızın asıl kaynağının, Kur’an olduğunu Allah söylüyorsa, sizce kime güvenmeliyiz, onun seçimi herkesin kendisine kalmıştır. Dilerim cümlemiz doğru seçimi yapan, Rabbin halis kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK