Seni Kim Tanımlıyor?

Türkçe’de temel dil bilgisi kuralıdır ekleri ikiye ayırırız: yapım ekleri ve çekim ekleri olarak. Mesela, “-cık, -lik, -siz, -ki, -daş” en çok kullanılan yapım eklerindendir. Ayrıca pek bilindik bir yapım eki daha vardır: ‘-cı, -ci’. Bu ek dahil edildiği kelimeye “bir işi yapan”, “bir şeyle uğraşan”, “bir metayı satan” yani “bir şeyin pazarlamasını yapan kişi” manâlarını katar. Bir kaç örnek vermek gerekirse; ayakkabıcı “ayakkabı yapan ve satan” , sütçü “süt satan”, kitapçı “kitap satan” manalarına gelir.

Buradan yola çıkarak şöyle bir tez ortaya koyabiliriz: ATATÜRKÇÜ; “Atatürk üzerinden prim yapan”, DİNCİ; “dini satış metaı, reklam aracı olarak kullanan ve ondan çıkar sağlayan”, MİLLİYETÇİ; “ırk mefhumu üzerinden insanları ötekileştiren ve bunun üzerinden asabiyet sergileyen”dir. Örnekleri çoğaltmakta mümkün: Devrimci, Halkçı, İlerici, Aydınlanmacı, Positivist Bilimci vb.

Bir üstadımın şöyle bir tarifi var: “Değer oluşturan bir düşüncenin ya bal arısı vardır ya da sineği. Arılar o değerin üzerine konup değeri üretirler yani balı daha da artırırlar. Sinekler ise hem değeri/balı yeyip tüketirler hem de ayaklarıyla değer üzerine pislik taşırlar.” Sözün kısası; kendilerini bir değerin sonuna “-ci” ekini dahil ederek tanımlayan, “Ben Atatürkçüyüm, Milliyetçiyim, İlericiyim, (Siyasal) İslamcıyım” diyen kişiler o değerin sinekleridir. O değer üzerinden insanlara caka satarlar, pişkin ve korkunç pazarlamacılığa girişirler, zulüm üstüne zulüm yaparlar. Fakat hiç utanmazlar, çünkü sinekler arsızdırlar. Peki “-ci” ekini kullanarak değer üzerinde bal arısı rolünü üstlenen yok mudur? Tabi ki olabilir, fakat çok fazla değildirler. Peki o zaman değer üreten bu bal arıları ile değer tüketen sinekleri nasıl ayırayacağız? El cevap: Bal arıları üzerindeki sinek kostümlerini çıkartmalı ve kendileri için yeni bir kostüm/kimlik oluşturmalı.  Mesela; sonunda “-ci, -cı” eki olmayan kelimeler bularak bu işe başlayabilirler.

Yine bu değer tüketimini yapan  “özel kişi”ler “tüzel” bir ‘kimlik’lede faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Örneğin; ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), MHP ( Milliyetçi Hareket Partisi) vb.

Ayrıca bazı insanlar malum ekin dahil edildiği kelimelerle anılmak istemeselerde, ötekileştirilmişler ve yaftalanarak bu isimler onlar için kullanılır olmuştur. Örneğin; “Nurcu”, “Süleymancı”, “Fethullahçı”, “Cemaatçi” hatta “Şeriatçi” ve “Gerici”. Gerçi bu grupların bazıları kendilerini yaftalayanların etiketlerini oldukça beğenmiş ve kendi kimliklerini kendileri tanımlamak yerine onların yaftalarını kullanmaya başlamışlardır. Yani sırtlarındaki bu yaftaları çıkarıp onları önlerine etiket/kimlik olarak yapıştırmışlardır. Ne garip, ne komik, ne pişkin ve ne acınası bir çelişki…

Peki insan kendisini nasıl tanımlamalı? Tabiki de herşeyin ve herkesin Rabbi onu nasıl tanımladıysa. Peki Allah insanları nasıl tanımlamıştır? El cevap:

 

“… O sizleri bundan öncede bu vahyin (gelişinden) sonra da ‘müslüman’ olarak isimlendirdi…” (Hac 78)

 

Eğer insanlardan bazıları “Ben müslüman değilim ki!” diyorsa ona susmasını ve vicdanını işaret ederek sözü ona bırakmasını tavsiye ediyorum, tıpkı Meryem’in beşikteki İsa’yı işaret edişi gibi. Çünkü onun vicdanı en az bir bebek kadar masumdur. Ve konuşunca kesinlikle doğruyu konuşur. Belki o müslümalık/fıtri temizlik özelliğini kaybedebilir fakat vicdanı asla kaybetmez. Peki insan kaybettiği müslümanlığı/fıtri temizliği tekrar kazanabilir mi? Kesinlikle evet! Eğer o sahte tanrıların hegemonyasından kurtulursa ve Allah’a kayıtsız, şartsız teslim olursa yani ‘Müslüman’ olursa bu mümkündür.

Sözün özü: Ey insan! Fıtri müslümanlığını aslî Müslümanlık haline getirmen için üzerindeki her türlü boyadan, yaftadan, kirden ve seni sinekliğe itecek düşünce(sizlik)lerden kurtulman ve Allah’a ram olman gerek. Henüz “Müslüman” olmanın vakti gelmedi mi?


About the Author
Author

ariamoneva

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website