Kuran-ı Kerim ve Arkeoloji-3

 

KURAN-I KERİM VE ARKEOLOJİ 3

 

Akad Kralı Naram-Sin

 

Merhabalar.Kuran-ı Kerim ve Arkeoloji yazılarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz Allah’ın izniyle.

Bu yazımın konusunu İbrahim peygamber olarak belirledim.Umarım tespitlerim sizinde ilginizi çeker.

En başta özellikle bir konuyu belirtmeden geçemeyeceğim.Türkiye’de artık yeni ve orijinal bir meal yazılmasının zamanı geldiğini düşünüyorum.Ben de araştırmalarıma  kaynak olarak Kuran’ı aldığım için bazı konularda inanılmaz zorluklar yaşıyorum.Rivayetlere dayalı yapılan meallerin Kuran’ın mesajının ve etkisinin sınırlı kalmasına ve araştırma yapacak kişilere düşünsel anlamda kısıtlama getirmesine sebep olduğunu düşünüyorum.Örneklerle açıklamaya çalışayım.Kuran’da Allah bir çok yerde isim belirtmemesine rağmen bazı kişi ve yer isimleri orijinalinde olmadığı halde sanki varmış gibi meallere eklenmekte. Nemrut,Kızıldeniz,Habil ve Kabil,Havva,Belkıs,Hızır,Potifar,Mısır ve daha niceleri.İşin üzücü olan kısmı,bu saydığım isimlerin tamamının Tevrat kaynaklı olması.Tevrat’ı hem tahrif edilmiş bir kitap diye dikkate almayalım, hem de Kuran’ı tercüme ederken  kaynak olarak kullanıp bunları Kuran’a sanki içinde geçiyormuş gibi sunalım.Bu durumu hangi mantıkla izah edilir onu da size bırakıyorum Kardeşlerim.Belki bazı kimseler için bu detay önemli olmayabilir ama benim için çok önemli onu rahatlıkla söyleyebilirim.

Neyse artık yeni konularıma geçiyorum.Yine başlıkla halinde yazacağım,bu sefer her zamankinden farklı olarak çıkarımlarımı yaptığım ayetleri de kaynak olarak bilginize sunmayı düşünüyorum.Dileyen Kuran’dan da kontrol edebilir bu sayede.

  • Önce ayet;

Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabb’i hakkında İbrahim’le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: “Benim Rabb’im odur ki, hayat verir ve öldürür.” O da şöyle demişti: “Ben de hayat veririm, hem de öldürürüm.” İbrahim, “Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir” deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz…’’                            Bakara Suresi:  258

Bu ayette İbrahim Peygamberle tartışan kişiyi neredeyse tüm mealler Nemrut olarak isimlendirmekteler.Oysa dikkatli ama küçük bir araştırma tarihte aslında Nemrut adlı bir şahsiyetin yaşamadığını gösterebilirdi.Bana göre bu ayette geçen kişi Akad Kralı NARAM-SİN’den başkası değildir.İbrahim Peygamberin çağdaşı olan bu güçlü hükümdarın ( M.Ö 2200’ler ) en büyük özelliği tarihteki ilk büyük imparatorluğu kurması ve daha da önemlisi dünya tarihinde kendisini Tanrı ilan eden ilk hükümdar olmasıdır. ‘’ Dört Yönün Tanrısı ‘’. Ayette geçen Mülk ve saltanat ifadesi de bu teorimi desteklemektedir.

Ayrıca Naram-Sin döneminde en güçlü inanç şekli her zaman yazılarım da bahsettiğim Güneş,Ay ve Yıldızlara tapma inancıdır.Ayrıca Naram-Sin ismindeki  ( SİN ) Ay demektir ve bu hükümdar kendisini Ay tanrısının yeryüzündeki temsili olarak düşünmektedir.Güneş her zaman en büyük tanrıyı simgelediği için kendisini ikinci sıraya konumlamıştır.Çünkü bu hükümdar döneminde Ay’a tapma kültü zirve yapmıştır.

Eğer peygamberler tarihini mistik alandan çıkartıp farklı düşünmeye başlarsanız aslında her şey çok basittir ve göz önündedir ama her zaman ihtiyaç olan farklı bir bakış açısıdır o kadar.

Herkes İbrahim peygamberin ateşe atıldığı yerin rivayetler de geçen Harran olduğunu bilir.Oysa Harran kentinin çok daha büyük bir özelliği vardır.Harran,Eski Dünyada Ay’a tapma inancının tam da merkezidir.Ayrıca Dünya da ki tek Ay tapınağı binlerce yıl önce bu şehirde yapılmıştır.Naram-Sin’in neden kendisini Ay tanrısı yerine koymuştur daha iyi anlaşılır herhalde.Şimdi parçaları birleştirelim yavaş yavaş…Birincisi İbrahim peygamber hak mücadelesini bu inanca sahip insanlara karşı yapmıştır.

İkincisi Hz.İbrahim’in parçaladığı;

‘’ Allah’a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza bir oyun edeceğim.’’

‘’ Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye…’’
( Enbiya Suresi : 57-58 )

Ayetlerde bahsi geçen putların Ay tapınağındaki içinde bulunan putlar olduğunu düşünüyorum.

Üçüncüsü ise İbrahim peygamberin inkarcı babası Azer.Bazı insanlar bir peygamberin babası müşrik olamaz burada geçen şahıs amcasıdır şeklinde tuhaf bir savunmaya geçiyorlar.Oysa ayette babası olarak geçtiği gayet net olarak anlaşılmakta.Allah için kan bağının önemli olmadığı bir çok ayette belirtilmesine rağmen bu savunmayı anlamakta güçlük çekiyorum.Üstelik Lut peygamberin iman etmeyen karısı,Nuh peygamberin dağa kaçan oğlu,Adem’in iki oğlundaki katil kardeş örnekleri önümüzde dururken.

Önce ayet gelsin :

‘’ İbrahim, babası Âzer’e şöyle demişti: “Putları tanrılar mı ediniyorsun? Seni de toplumunu da açık bir sapıklık içinde görüyorum…”                                                             En’am Suresi :74

Ben İbrahim peygamberin babasının bu Ay tapınağının en yüksek statüye sahip Rahibi olduğunu düşünüyorum.Sebebim ise çok basit,Eski dünyada tanrıların olduğu odaya ancak yüksek rütbeli din adamları girebilirdi,normal insanlar tanrılarına sunmak istedikleri hediyeleri ancak  sunaklara bırakabilirlerdi,iç odalara girmeleri mümkün değildi,yani insanların mallarından haksız kazanç sağlayan ruhban sınıfı.Azer’in bu ısrarlı inkarının sebebini de bulunduğu konumu kaybetmek istememesi olarak düşünüyorum.Ayrıca Allah’ın bir sünneti olarak gelen her peygamber o toplumun en güçlü ailelerinden çıkmıştır.İbrahim peygamberin de rahatlığını babasının sahip olduğu bu konumdan aldığını düşünüyorum.

Önce ayetler gelsin;

‘’ Gece bastırınca, İbrahim bir yıldız gördü, ‘İşte rabbim’ dedi. Batınca da, ‘Ben batıp gidenleri sevmem’ dedi…’’

‘’ Ayı doğarken gördüğünde ‘İşte rabbim’ dedi. O da batınca ‘Eğer Rabbim bana yol göstermeseydi, muhakkak ben sapıtmışlar güruhundan olurdum’ dedi…’’

‘’ Nihayet Güneş’in doğmakta olduğunu gördüğünde, “Benim Rabbim bu, bu daha büyük!” dedi. O da batıp gidince şöyle seslendi: “Ortak koştuğunuz şeylerden uzağım ben…”
En’am Suresi : 76-77-78

Bu ayetlerde İbrahim peygamber yaşadığı toplumun inancıyla ilgili en büyük ipuçlarını vermekte.Yine her zaman dediğim gibi,Güneş,Ay ve Yıldızlara tapma kültü.Tamamen Mezopotamya’ya özgü bir inanç.Bu ayetlerde İbrahim peygamberin bu gözlemlerini ve yorumlarını bir toplumun önünde tebliğ amaçlı yaptığını düşünüyorum.Yoksa İbrahim peygamber bunlara tapıyordu sonra Allah’ı buldu gibi söylentilere ise gülüyorum açıkçası.Yani sizin tapmakta olduğunuz her şeyin gördüğünüz gibi bir sonu var,hiçbir güçleri yok,hepsi batıl diyerek örnekleme anlatım yapmakta.

Gelelim yazımın en başında anlattığım Nemrut konusuna.En başta şunu bilelim,Nemrut ismi Tevrat kaynaklıdır ve Nimrod olarak geçer.Eğer mealcilerimiz araştırmış olsalardı tarihte Nemrut adında birisinin yaşamadığını göreceklerdi.Şimdi Nemrut dağı nerden çıktı derseniz eğer,Nemrut dağını yaptıran kralın adı Kommagene kralı Antiochus’dur.Bu krallık içinde de Nemrut adında bir kral hiç olmamıştır.Kaldı ki Hz.İbrahim ve bu krallık arasında 2000 yıl gibi bir zaman farkı vardır.Görüyorsunuz ya Tevrat’ın çarpık tarih anlatımını,ve bir kitabın nasıl tahrif edildiğini.Zaten Allah’ta bizi uyarmıştı değil mi,bunlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar ( Tarihleri,isimleri,olayları diye anlıyorum ben bunu ),hükümlerle oynuyorlar diye.

Son olarak bir konuyu daha paylaşayım sizinle önemli olduğunu düşünüyorum zira.

Önce ayet gelsin:

‘’ İman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden kim Allah’a ve âhiret gününe iman eder ve güzel işler yaparsa, onların Rableri katında ödülleri vardır. Ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar…’’
Bakara Suresi : 62 ( Ayrıca bkz: Maide 69 / Hacc 17 )

Bu ayetlerde geçen Sabiilerin kim olduğuna dair bin türlü tartışma yapılıyor.Meallerde bile parantez içinde Yıldızlara tapanlar diye çeviriyorlar.İnsan düşünmeden edemiyor,Allah bunlara hem iman edenler diye hitap ediyor,hem de parantez içine yıldıza tapanlar diye yazıyorlar,Şimdi hem iman edip hem nasıl yıldızlara tapılır diye sormazlar mı adama?

Benim teorim ise şu şekil de bu konuda.Öncelikle ayette dikkat edilirse Allah ırklardan değil inanç gruplarından bahsetmekte.Bu üç grupta Peygamberimizin döneminde bulunan ve Ehli Kitap olarak tarif edilen topluluklar.Ben bu Sabiilerin Hz.İbrahim’in tebliğine uyup onunla beraber Mekke’ye göç eden insanlardan oluştuğunu düşünüyorum. Çünkü Sabiiler hakkında yapacağınız küçük bir araştırma bile sizi Hz.İbrahim’e götürür.Siyer kitaplarında dikkat ederseniz Hanif adı verilen ve Hz.İbrahim’e tabii olan az sayıda ki insanlardan bahsedilir.Ben bu Sabiilerin Hanif adı verilen grup olduklarını düşünüyorum.Peygamberimizin de Hanifler adı verilen bu grupla aynı inancı paylaştığı söylenir.Oysa Kuran’da Haniflik bir inanç grubunu değil bir bilinci ifade etmek için kullanılır.

‘’ Sonra da (ey Muhammed!) sana: “Hakk’a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim’in dinine tabi ol” diye vahyettik…’’ ( Nahl Suresi : 123 )

‘’ İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim’i dost edinmişti…’’
( Nisa Suresi : 125 )

 

Ayetler de görüldüğü gibi Haniflik bir inanç grubu değil bir teslimiyet,samimiyet ve tam anlamıyla inançlı olma halidir.

Yazı çok uzadı devam edecek Allah dilerse eğer…

En doğrusunu Allah bilir.

Her türlü tavsiye ve eleştirilerinizi bekliyorum.

Selamlar

Ömer Faruk Menteşe  (http://prenszuko78.blogspot.com.tr/  )

 


About the Author
Author

prenszuko78

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website