Bizler dinimizi öyle yanlış kaynaklardan öğreniyoruz ki, doğruları Kur’an da gördüğümüzde şüpheyle bakıyoruz. Bugünkü yazımın konusu, yine bir kardeşimizin bana verdiği cevap üzerine olacak. Bu yanlışı hepimiz yapıyoruz, lütfen vereceğim örnek üzerinde düşünürken akıl ve Kur’an ı referans alınız. Bu soru çok fazla karşımıza çıktığı için, tekrar gündeme getirme gereği duydum. Din kardeşimiz bakın ne demiş.
( Kur’an da namazın nasıl kılınacağı, kaç rekât olduğu, orucun nasıl tutulacağı, abdestin nasıl alınacağı, hac görevimizi nasıl yapacağımızın gerekli açıklaması yoktur. Bunu peygamberimizin hadislerinden öğreniyoruz. Eğer hadisler olmasaydı, Kur’an kapalı kalırdı anlayamazdık.)
Önce her zaman yazdığım ayeti, tekrar hatırlatmak istiyorum. Rabbimiz Zuhruf suresi 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’ANDAN HESABA ÇEKECEĞİM, KUR’AN DAN SORUMLUSUNUZ, diye bizleri uyarmıştı. Eğer bu ayete iman ediyorsak, yukarıda söylenenleri asla söyleyemeyiz, önce onu belirtmeliyim. Çünkü Allah bu ibadetleri emrediyorsa ve bizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorsa, mutlaka bu ibadetlerin gereken izahını da, Kur’an da yapmıştır. Hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlaşılmazdı demek, Allah a ve kitabına en büyük saygısızlıktır, onu hatırlatmak isterim.
Allah bizleri Kur’an da, nereye yönlendiriyordu hatırlayalım.
Nisa
174: Ey insanlar! Rabbinizden size güçlü bir delil geldi ve SİZE AYDINLATICI BİR NUR İNDİRDİK.
175. Allah’a iman edenlere ve O’NA SIMSIKI SARILANLARA GELİNCE; Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf içine daldıracak ve onları dosdoğru bir yol ile kendine yöneltecektir.
Allah ayetinde bakın ne diyor. Size Allah dan güçlü bir delil geldi. İyide bizler bu güçlü delil için, ibadetlerimizi nasıl yapacağımızın, gereken detayı yok diyoruz. Hâlbuki devamında, size aydınlatıcı bir NUR indirdik diye de, özellikle söylüyor. Ayetin devamında yine, çok net bir hüküm veriyor ve diyor ki; KUR’AN A SIMSIKI SARILANI ALLAH, DOSDOĞRU YOLA İLETECEKTİR.
Peki, bizler ne diyoruz tüm bu ayetlere iman ettiğimizi söylediğimiz halde; Kur’an da ibadetlerimizi nasıl yapacağımızın gereken detayı yoktur. Bunları nasıl söyleriz dostlar, bunları söylemekle bu ve buna benzer ayetlere ters düştüğümüzü fark edemiyor muyuz? Emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diyen Yaradan, acaba bizleri, ibadetlerimizi yaşamamız için, rivayet ve sanı bilgilere muhtaç eder mi? Bakın Allah elçisine ne diyor.
Ahzap
2: RABBİNDEN SANA VAH YEDİLENE UY! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.
Allah elçisine, sana indirdiğimiz kitaba uy diyor ama bizler elçisinin bile uyması gereken Kur’an da ibadetlerimizin detayının olmadığını, bunları peygamberimizin detaylandırdığını söyleyebiliyoruz. Yine Maide suresinde bakın peygamberimize hitaben ne diyor Rabbimiz.
Maide
67: Ey Peygamber! RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİ TEBLİĞ ET. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.
Lütfen bu ayet üzerinde dikkatle düşünelim. Allah elçisine sana indirdiğim Kur’an ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun diyor. Siz bu uyarıdan ne anladınız? Bu sözleri söyleyen Rabbimiz, Kur’an da birçok kez geçen namaz konusunda, gereken detayı vermemiş olabilir mi?
Bizler ibadetlerimiz konusunda, geleneklerimizin ve mezheplerin öğretisini, Kur’an da göremediğimizde, adeta Kur’an ı yeterli görmeyip, neredeyse peygamberimizi dinin eksik tamamlayıcısı konumuna düşürmemiz, Rabbimize çok büyük saygısızlık değil midir?
Allah bakın elçileri ne maksatla gönderdiğini söylüyor.
Enam
48: Biz peygamberleri, SADECE MÜJDELEYİCİ VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kimler inanır ve uslanırsa, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Allah birçok ayetinde gönderdiği elçilerini, asla dinde Allah ın ortağı olmadığını ve yalnız tebliğ edici, öğüt verici olduğunu söyler. Kehf 56. ayetinde, Biz peygamberleri, SADECE MÜJDELEYİCİ VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ der. Gaşiye 21. ayetinde, Artık sen öğüt ver! SEN ANCAK BİR ÖĞÜT VERİCİSİN diye açıklama yapar. Rad 40. ayetinde de, yine de SANA DÜŞEN SADECE TEBLİĞ ETMEK, bize düşen de hesaba çekmektir diye bizleri uyarır.
Yaradan Kehf 26. ayetinde, ALLAH KENDİ HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ diye hüküm verdikten sonra, sizce Kur’an da emrettiği ibadetleri özet olarak geçip, detayları konusunda hükmü peygamberimize bırakmış olabilir mi? Bunu söylemek ve düşünmek, Kur’an ın neredeyse tüm ayetlerine ters düşer. Şunu da düşünün lütfen. Kur’an ın ipine sarılın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diyen Yaradan, emrettiği ibadetlerin detayını bizlerin rivayet ve sanı bilgiler yoluyla öğrenmemizi ister mi? Bunu aklımızdan bile geçirmek, Kur’an a saygısızlık olur diye düşünüyorum.
Allah elçisine, deki onlara diye bakın ne söylemesini istiyor.
Ahkaf
9: Ey Muhammed! De ki: “Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. BEN ANCAK BANA VAH YEDİLENE TABİ OLUYORUM. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
Bakın peygamberimiz ayeti tebliğ ederken, ben ancak bana vah yedilene tabi oluyorum diyor, ama bizler hiç düşünmeden peygamberimizi, Allah ın vahiylerine ilaveler yapan, adeta detaylandıran, neredeyse HÂŞÂ dinde Allah ın ortağı konumuna getiriyoruz. Hâlbuki bir ayette Allah, biz söylemediğimiz halde, bize nispet ederek, din ve iman adına bir söz söylemiş olsaydı, onun şah damarını keserdik demiyor muydu?
Allah kamer suresinde birçok kez, bu kitabı yemin ederek kolaylaştırdığını söyler. Bizler bu ayetleri görmezden gelip, bu kadar da kolay olmaz diyenlere uyar ve dine ilaveler yapanların, en doğru inanç olduğuna inanırız. Elbette Kur’an a ters düşmeyen ilaveler yapanlara sözüm yok. Ama bu ilaveler olmadığında, dinimizi yaşayamayız dememiz büyük yanlıştır, günahtır.
Allah Ali İmran suresinde, bakın nasıl uyarıyor bizleri.
Ali İmran
105: Kendilerine APAÇIK DELİLLER GELDİKTEN SONRA, PARÇALANIP AYRILIĞA DÜŞENLER GİBİ OLMAYIN. İşte bunlar için büyük bir azap vardır
Yaradan ın uyarısını lütfen doğru anlayalım. Allah Kur’an da bizleri apaçık delillerle bilgilendirdikten sonra, bazı toplumların yanlış itikatları sonucu, ayrılığa düştüğünü ve parçalandığından bahsediyor. Dinde sakın bölünmeyin diyen Yaradan ı dinlemeyen bizler, sizlere indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu ikazlarını aldığımız halde, Allah ın kitabını yeterli görmüyoruz. Bu yetmiyormuş gibi dinde bölündük, birbirimize düşman olduk ve her bölünen kendi rivayet ve sanı bilgileri ile övünür oldu.
Yaradan Bakara 42. ayetinde, hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin dediği halde, bizler Rabbimizden gelen hidayetin ne yazık ki yolunda olamadık. Bakın bu konuda da nasıl uyarıyor Yaradan bizleri.
Bakara
5. İşte onlar, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.
Allah kurtuluşa erecek olanların, Allah katından gelen hidayet yani, doğru bilgiler üzerinde olanlar olacağını söylüyor. Size sormak isterim, tüm bu bilgiler ışığında, bugün bizlere öğretildiği gibi, ibadetlerimizin detayı Kur’an da yazmayıp, bizlerin bu bilgileri dilden dile dolaşarak, günümüze gelen rivayet yoluyla inançlarımızı yaşamamızı Allah ister mi?
Allah ın emrettiği ibadetlerin, Kur’an da Allah ın istediği ölçüde kolaylaştırılmış olarak var olduğunu, Kur’an bizzat söylüyor. Biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen, Rabbimize kulak verelim. Bu uyarıları göz ardı ederek, Allah ın kolaylaştırdığı dini, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYALIM.
Mezheplere baktığınızda ise ibadetlerdeki ilaveler, genel çoğunlukla farklılık arz eder. Sizce hangi mezhebin Kur’an da olmayan dine ilaveleri, peygamberimizin bizzat uygulamasıdır? Bu soruya kesin ve net bir cevap verebilecek var mı aramızda? Eğer yok diyorsak, Allah ın bizleri sorumlu tutacağını söylediği Kur’an a sarılalım ve onu anlayarak, düşünerek okuyalım ki, Allah ın apaydınlık nurunu, HİDAYET yolunu bizler kendimiz bulalım. İMTİHAN OLMANIN DA ÖZÜNDE, BU YATMIYOR MU ZATEN.
Şunu da unutmayalım, peygamberimizin kendi döneminde, ibadetlerimizi yaşamamız adına kayda geçirilmiş, Kur’an dışından tek bir bilgi yoktur. Sizce Allah ın emrettiği ibadetleri yaşamamız için, bizlere Kur’an yetmiyor olsaydı, peygamberimiz bu durumda ne yapardı? Yorum ve karar sizlerin.
Hadislerin toplanmaya başlandığı dönemin, dört halife devrinin bittiği ve İslam ın mezheplere ayrıldığı dönemde toplanmaya başlandığı gerçeğini, göz ardı etmeden bu konu üzerinde lütfen çok daha dikkatli, akıl ve Kur’an merkezli düşünmenizi rica ediyorum.
Dilerim Yüce Rabbimizden cümlemiz, Kur’an gerçeklerini, rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, yine Allah ın NURU ışığında anlamaya çalışan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK