Evliya kelimesi Arapçadaki veli (dost) kelimesinin çoğulu olup dostlar anlamına gelmektedir. Kelime ülkemizde Allah dostu anlamında kullanılmaktadır.Kuranı Kerim’e göre:
“Allah iman edenlerin dostudur…”
(Bakara 257)
Günümüzde bazı insanlar ellerinde açık bir delili olmadan zanlarına uyaraktan yaşayan yada ölmüş bazı kişileri evliya olarak isimlendiriyor ve bu kişilerin kerametleri (olağanüstü güçleri) olduğuna inanıyor.
Evliya olarak isimlendirilen kişilerin mezarlarına ise türbe denilir. Türbelerle ilgili olarak wikipedia.org internet sitesinde şu bilgiler var:
“Türbeler halk arasında kutsal sayılan yerlerdir. Birçok din alimi bu görüşe karşı çıkmakla birlikte, halk arasında belli bir oranda türbeler dini bakımdan kutsal ve önemli görülürler. Türbeleri ziyaret eden kişiler buralarda dualar ederler ve genellikle kendi özel yaşamlarıyla ilgili dileklerde bulunurlar. Bu dileklerin arasında birinin ev sahibi olma, kızını evlendirecek bir eş bulma gibi farklı dilekler bulunur. Bu kişilerden birçokları dileklerinin yerine geldiğini iddia etmektedirler.
Türbelerde dualar edip dileklerde bulunan kişiler, duaların yalnızca Allah’a yapılması gerektiğini bir şekilde bilmektedirler. Ancak buna verdikleri cevaplar, kendilerinin aslında Allah’a dua ettikleri ve türbedeki kutsal kişinin ise kendilerine bu konuda aracılık ettiği şeklindedir. Onlar dileklerinin Allah tarafından bu kutsal kişilerin “yüzü suyu hürmetine” kabul edildiğine inanırlar.” ( Wikipedia )
Bizleri yaratan Rabbimizin hiçbir ortağı yoktur. Bu sebepten Fatiha suresinde Rabbimize:
“Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz.”
deriz. Türbelerde yatan kişilerin Allah’la hiçbir ortaklığı olmadığı için onlardan dualarımızın kabul edilmesi için şefaat (aracılık) bekleyemeyiz. Şefaat konusuyla ilgili aşağıdaki ayetleri hatırlatmak isterim.
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kuran ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi (aracı) vardır; belki sakınırlar.
(Enam 51)Yoksa onlar Allah’tan başkasını şefaatçiler mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçi edineceksiniz)?
(Zümer 43)De ki: Bütün şefaat Allah’ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz.
(Zümer 44)
Bizler Allah’la aramıza birtakım aracılar sokarak Allah’a kulluk etme yolunu tutarsak dinimizi Allah’a halis kılmamış oluruz.Dinimizi Allah’a halis kılmamızın gerekliliği ile ilgili aşağıdaki ayetleri hatırlatmak isterim.
Muhakkak ki Biz, bu Kitab’ı sana hak ile indirdik. Öyleyse dini O’na halis kılarak Allah’a kulluk et.
(Zümer 2)
Dikkat et, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.
(Zümer 3)
Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler.
(Ankebut 41)
Allah, onların kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
(Ankebut 42)
Kitabımız olan Kuranı Kerim’de “Ölüler işitip görenlerdir yada duaya icabet edip aracılık edenlerdir.” diye bir ayet yoktur. Ölülere işittiremeyeceğimize dair ayet (Neml 80) vardır. Duaya icabet eden, işiten, gören ve kullarından haberdar olan Allah’tır.
Sen, ölülere şüphesiz ki işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
(Neml 80)
Allah’ı bırakıp kıyamet gününe kadar kendisine icabet etmeyecek olan şeylere dua edenden daha fazla dalalette olan kimdir? Oysa onlar, onların dualarından habersizdirler.
(Ahkaf 5)
Türbe ziyaretlerine gitmiş olan bazı kişilerden şu tür cümleler de duyabiliyoruz: “Türbeye gittim, ev istedim evim oldu, araba istedim arabam oldu, …”. Bunları duyunca keramet türbede yatanda mı acaba diyoruz. Türbelere gidip dünyalık isteklerinin peşinde koşturanlara aşağıdaki ayetleri hatırlatmak isterim.
Kim yalnız dünya hayatını ve onun süsünü isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir haksızlığa uğratılmazlar.
(Hud 15)İşte onlar, kendileri için ahirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler de boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları şeyler batıldır.
(Hud 16)
Dünyalık peşinde koşturup batıl şeylerle uğraşmayalım. Ahiret kaybedildikten sonra elde edilmiş olan dünyalığın hiçbir değeri yoktur. Rabbimizden yalnızca dünyayı değil ahireti de isteyelim.
… İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.
(Bakara 200)
Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler.
(Bakara 201)
İşte onlar için, kazandıklarından bir nasip vardır. Ve Allah, hesabı çabuk görendir.
(Bakara 202)
Allah bizler için yol gösterici bir kitap olarak Kuranı Kerim’i indirmiştir ve bizleri hidayete erdirecek (doğru yola iletecek) olan Allah’tır. Dinimizi doğru şekilde öğrenip yaşayabilmemiz için Allah’la aramıza başkalarını sokmamıza gerek yok. Bizlere dost olarak da yardımcı olarak da Allah’ın yeteceğini bilelim. Kitabımıza sımsıkı sarılalım, namazımızı kılalım, bizleri doğru yola iletmesi için Allah’a dua edelim. Allah’a yaklaşmak için Allah’tan başka dostlar aramayalım.
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
(Yunus 107)
Saygılarımla,
Mehmet
Yararlanılan kaynaklar: Wikipedia, “Türbe”, E.T. 16.10.2014, http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrbe