Rahmet Zahmete Dönüştürülünce…

Rahmet Zahmete Dönüştürülünce…

Kur’an, bir rahmet kitabıdır. Rahmetten nasipli olmayanlar; söylem, slogan ve iddiaları ne olursa olsun, rahmetin kitabından hayır göremezler.

Kendisini ‘İslam âlemi’ diye tanıtan, ama gerçekte İslam’la ilgisi kalmamış bulunan coğrafyalar Kur’an’dan bir hayır görebiliyorlar mı?

Türkiye’deki Haçlı işbirlikçisi ‘din baronları’ ve onların ‘vurgun, soygun, hakaret ve iftira çocukları’ rahmetin temsilcisi olabiliyorlar mı?

Nasıl olabilsinler!

Rahmet kitabı, tüm canlılarda Hakk’ı görüyor; yaş bitkileri bile can taşıdıkları için korumayı, kollamayı öneriyor. Ama zahmet ve kinin çocukları, kentlerine misafir gelmiş 38 sanatçıyı gün ortasında otele kapatıp diri diri yaktılar.

Zahmetin bu kara yüreği, kendisini şirk bataklığından çıkaran nebinin evladına bile acımamıştır. Nerede kaldı Sivas’a konuk gelen sanatçılar!..

O yürek kana ve kine asla doymadı. Çünkü o yürek kara yürek, vicdansız, irfansız yürek. O yüreğin kirlettiği herhangi bir toprakta kan ve gözyaşından başka bir şey gören varsa, beri gelip söylesin!

O yürek, iktidar ve sulta olabiliyor ama rahmet olamıyor. Rahmet olamadığı için de sevgi, barış, mutluluk üretemiyor.

O yürek bol bol katakulli, düzenbazlık, lafazanlık, hokkabazlık üretiyor. Hoşgörü, haklara saygı, içtenlik ve aşk üretemiyor.

O yürek, iğne-iplik bile üretemiyor. Çünkü o yürek takıyyeci yürek, riyakâr yürek.

Riya ruh değil, fotoğraf arar, fotoğraf üretir. O yürek hep fotoğrafa tapıyor. Ama bunun farkında değil.

Ruhunu sarmış olan riya illeti kendini görmesini engelliyor.

O kara yüreğin temel sermayesi riyadır. Ve riya, tartışmasız şirktir. Bunun içindir ki o kara yüreğin din ve maneviyat perdesi altında ürettikleri, hayata şirk olarak giriyor. Ve böyle olduğu içindir ki, sonuç hep hüsran oluyor:

O kara yürek ‘din, din’ diye bağırdıkça Türkiye  dinsizliğe doğru biraz daha kayıveriyor…

O yürek riyakâr yürek olduğu için, onun avukatlık yapmaya kalktığı ‘sözde İslam’, yeryüzündeki Müslümanların hiçbirine esenlik, saygınlık ve huzur getirmiyor.

Bakın, Gazze’deki akıl almaz vahşet dursun diye o yürek devreye sokuluyor, sonuç, vahşetin birkaç katına çıkması oluyor.

İsrail, sadece havadan vururken, bu kez karadan da girmeye başlıyor. Konvansiyonel silahlarla vururken misket bombaları kullanmaya başlıyor.

İsrail, kara yürekle âdeta alay ediyor.

Ne yazık bunun ıstırap faturasını kara yürekler değil, Gazze’deki mazlum ve masum halk ödüyor.

Kara yürek, attığı çalımların, ürettiği afra-tafraların Allah ile aldattığı ‘Müslümanlar’dan başkası tarafından önemsenmediğini hâlâ göremiyor.

Hâlâ, afra-tafra satmaya devam ediyor.

Daha da acısı, kandırdığı sözde Müslümanlar bu afra-tafralara prim vermeye devam ediyor.

Zavallı kara yürek! Ve zavallı sözde Müslümanlar!

Bağımsızlığın, özgürlüğün, insanca yaşamanın yolunu açıp reçetesini gösteren Gazi Mustafa Kemal’e ihanet edip ağız dolusu sövmenin ne anlama geldiğini size biz öğretemedik ama birileri öğretecek

Bunu size tarih öğretecek!

Siz, o gün gelinceye kadar kara yüreğin afra-tafralarıyla uyuşup Haçlı-siyon işbirlikçisi ‘küresel kara mollalar’a ‘Allah rızası’ diyerek destek vermeye devam edin!

Onların gözlerinden sızan riya katranını ‘nur’ sanmaya devam edin. Papaz yamağı bu fesat mollalarını besleyip palazlandırmaya devam edin!

Arkasına takıldığınız kara yüreklerin, Allah’ın muradı yönünde tek adım atmadıklarını anladığınız gün, çocuklarınız sizin şuursuzluk günahlarınızın faturasını ödüyor olacaklar.

Evet, rahmet dinini zahmet ideolojisine dönüştüren kara yürekli kara cahiller Haçlılara yaranarak, Mustafa Kemal’e söverek, halkı Allah ile aldatarak saltanat taşıyıcı olabiliyorlar ama irfan, basiret,  şahsiyet ve saygınlık taşıyıcı olamıyorlar.

Mutluluk taşıyıcı hiç olamıyorlar.

Yazar: Yaşar Öztürk


About the Author
Author

Editor 3

Leave a reply

Name (required)

Website