Sahte İncillerde peygamberler genelde günahkar ve sapmış gibi gösterilmeye çalışılıyor demiştik. Harun da bundan nasibini alıyor ve ona da iftira atıyor sahte Tevrat. Gerçekte Samiri’nin yapıp kendisinin ve çevresindeki insanların tapınmasını sağlamaya çalıştığı minik buzağı putunu sanki Harun peygamber yapıyormuş gibi anlatmaktadır: Mısır’dan Çıkış 32: Halk Musa’nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harun’un çevresine toplandı. Ona, “Kalk, bize öncülük edecek bir
(daha&helliip;)
Kuran’da İslam devleti kurmak yer almaz. Kuran’da açıklanmayan hususların insanların tercihine bırakılmıştır. Bunlar, insanların, akıllarını çalıştırmalarıyla ve Kuran’ın koyduğu temel prensipleri gözetmeleriyle doldurulmalıdır. Fakat şurası unutulmamalıdır ki insanların bu tercihleri Kuran’ın hükümleri gibi değerlendirilemez. Örneğin belli bir devlet yönetimi veya halifelik gibi uygulamalar, Kuran’ın evrensel dini bir hükmü olarak gösterilemez. Kuran’ın koyduğu hükümler evrenseldir; mekânın ve zamanın değişmesi ile Müslümanlar
(daha&helliip;)
Günümüzde kendilerine İslam devleti denilen devletler, İslami değildir. İslam devletleri olduklarını iddia eden bazı devletler namaz, oruç gibi ibadetleri zorla yaptrıyorlar. Dinde bu, böyle değildir. Bu meselenin çözümü için de Kuran’a yönelmeliyiz. Kuran’da namaz kılmanın, oruç tutmanın emredilmesine rağmen oruç tutmayana, namaz kılmayana dünyada hiçbir ceza öngörülmez. Bu şahısların hesabı ahirete kalmıştır. “İslam devleti” olduklarını iddia eden bu devletlere gelince;
(daha&helliip;)
Yemin diyoruz üstüne şarkılar, şiirler, ilişkiler, şahitlikler, samimiyet inşa ediyoruz ama hakikatken samimi, içten, Allah’ı şahit kılıp verdiğimiz sözün, akitin altını dolduruyor muyuz, yoksa anı kurtarmak için maddi veya manevi, küçük ya da büyük fark etmeksizin bir menfaat elde etmek için Rabbimizi mi dünyevi çıkarlarımıza konu ediniyoruz! Yemin-Şahitlik bir elmanın iki yarısı gibi, Ahiretle Dünyevi bir bütünlük gibi, gücü oradan
(daha&helliip;)
Tüm kadim öğretilerden ve iman ettiğimiz Kitabımız Kur’an’ı Kerim’in açık açık belirtiği, Rabbimizin ayetlerinde bizi defalarca kendisine ve yandaşlarına karşı uyardığı şeytanla ilgili ‘’Sanattan, Algı Yönetiminden ve Farkındalıktan ve Bilinçten’’ başlığıyla çağımıza ve günümüze dair zihin açıcı kısa bir bakış atalım istiyorum. Biz iyi birer mümin olmaya çalışan, önce kendimize, sonra yakın çevremize, sonra da toplumumuzun geneline ve tüm insanlığa,
(daha&helliip;)
Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur’ân, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. (Bakara Suresi, Ayet 185) Kur’ân’a göre daha önceki ümmetlere farz kılınan oruç ibadeti müslümanlara da farz kılınmıştır (2/183). Bu sebeple Ramazan ayının oruçlu geçirilmesi yani belirlenen saatlerde yemek, içmek ve cinsel ilişkiye girmekten uzak durulması gerekmektedir. İbadetlerin
(daha&helliip;)
Kur’an, bir rahmet kitabıdır. Rahmetten nasipli olmayanlar; söylem, slogan ve iddiaları ne olursa olsun, rahmetin kitabından hayır göremezler. Kendisini ‘İslam âlemi’ diye tanıtan, ama gerçekte İslam’la ilgisi kalmamış bulunan coğrafyalar Kur’an’dan bir hayır görebiliyorlar mı? Türkiye’deki Haçlı işbirlikçisi ‘din baronları’ ve onların ‘vurgun, soygun, hakaret ve iftira çocukları’ rahmetin temsilcisi olabiliyorlar mı? Nasıl olabilsinler! Rahmet kitabı, tüm canlılarda Hakk’ı görüyor;
(daha&helliip;)
Evren’in ve yaşamın kökenine dair birçok soru akla gelmektedir ki bu tür sorular sadece bilimin verilerinden hareketle açıklanabilecek türden sorular değillerdir. Dolayısıyla bu soruların yanıtlanmasında dinin ve felsefenin devreye girmesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Örneğin Evren’in kaynağı nedir? Evren’de bir amaç var mıdır? Yoksa Evren ve yaşam kör tesadüfler sonucu mu meydana gelmiştir? Böyle kompleks bir Evren’de yaşam gibi bir mucize
(daha&helliip;)