Model mi Arıyorsunuz?

Rahman, Rahim Allah adına!

Temiz ve pis, iyi ve kötü, hak ve batıl, güzel ve çirkin, aydınlık ve karanlık, tekil ve çoğul… Hayatın özünde yer alır bu kavramlar. Bu kavramlar aynı zamanda İslam’ın da ortaya koyduğu kavramlardır. Vahiy, kendini bu kavramlar üzerinden ifade eder.

Günümüzden çok eski zamanlarda da yine aynı kavramlar kullanılırdı. Kullanmakla kalınmadı, bu kavramlar kişileştirildi. 1400 sene önce vahiy ikiye bölmüştü Mekke’yi. Köleyi efendisinden ayırdı. Baba ile oğlu karşı karşıya getirdi. Babası iman etmezken, oğlu İslam’ın bayrağını kuşanıyordu.

Beş bin sene önce Firavun(lar) nasıl bir tutum içinde bulunduysa bugünde firavun(lar) aynı tutumu sergiliyorlar. Rol hep aynı fakat sadece oyuncular değişiyordu. O dönemlerde rablik, ilahlık taslayanlar bunu açıkça söylüyorlardı. Günümüzde ise rablik, ilahlık taslayanlar gizli kalmaya çalışıyorlar.

Kur’an, bu tip insanları bizler için çok güzel modelliyor. Firavun, Karun, Haman gibi adamlar askeri, ekonomik, siyasi ve dini güçleri ellerinde tutuyorlardı. Halkı medyumları ile uyuşturuyor, kendi güçlerine ve egemenliklerine zorla katıyorlardı. Din adamı sıfatı taşıyanlar bu batıl güç adına fetva veriyor, halkı maddi ve manevi sömürüyorlardı. Bugün ise yine aynı şey olmakta, rablik ve ilahlık taslayıp Allah’ın hükmünü tanımayanlar halkın gözünü “ medya” denen silahla boyuyor, mevcut sistem adına hüküm veren “ahbarlar” halkı kandırmaya devam ediyor.

Vahiy, her dönemde mevcut sistemi yok etmiş, hak ile batıl arasına bir set olmuştur. Ve Âlemlerin Rabbi Yüce Allah, bunu elçilerinin eliyle yapmıştır. Zaman olmuş bir Musa çıkmış zalimin karşısına ve toplumu karanlıklardan aydınlığa çıkarmış, kimi zaman olmuş İsa çıkmış din adına hurafe uyduranların pisliklerini “mesh” etmiştir.

Şirk ve tevhidin her dönemde modelleri olmuştur. Kimi zaman Âdem’in iki oğlu model olarak karşımıza çıkmıştır. Kimi zaman ise Nuh’un Rabbine yalvarması ile baba ile oğlun tevhit noktasında aile olabileceklerini göstermiştir. Nuh, baba olarak tevhidi kucaklarken oğlu zalimlerden olarak safını belli ediyordu. Lut’un hanımı ile Nuh’un hanımı, resul zevcesi olmanın hiçbir faydasını göremezken, Firavun’un karısı tevhidin sembolü oluyordu. Meryem’i örnek olarak veriyordu vahiy, kadınların iman bağlamında üstünü olarak.

Vahiy bizlere her dönemde geçerli olacak bir model sunuyordu. Tevhidin kardeşliği ve aile kavramı ortaya çıkıyor ve saflar ayrılıyordu. Muhammed oluyordu modelimiz ve apaçık bir şekilde haykırıyor ve safları ayırıyordu Mekke’de; “Sizin dininiz size benim dinim bana, sizin kulluğunuz size benim kulluğum bana” diyordu.

Firavunlar, zalimler, kâfirler, müşrikler, tağutlar hep pis olanın, kötü olanın sembolü oldular. İnsanları aydınlıklardan karanlıklara çıkardılar. Nebiler, Müslümanlar iyi olanın sembolü oldular. İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkardılar. Ölmüş bir toplumu vahiyle dirilttiler. Hak ile batılı ayırdılar ve bir set koydular arasına, Zülkarneyn oldular.

Şimdi günümüzde insanlar neyin modeli neyin sembolü olduklarını bilemiyorlar. Cahilliğin karanlığına o kadar batmışlar ki, vahyin aydınlığını göremiyorlar. Âdemin iki oğlunu masal okur gibi okuyorlar, Nuh’un kıssasını magazin haberi gibi algılıyorlar, mağaradaki gençlerin ise mücadelesini hiç anlamıyorlar. Pislikleri temizlediği için Mesih olan İsa’yı yanlış anlıyor ve Allah’a ortak koşuyorlar. Putları yıkıp yerine vahyin direklerini diken İbrahim’i yanlış anlıyor putları yıkacaklarına insanların kafalarında hurafelerden putlar yapıyorlar. Musa’nın bıraktığı öğretiyi, yasayı uygulamak yerine “samiri” gibi kâfirlerin sözlerine uyup, ses getiren, tap taze batıl bir din meydana getiriyor ve bu hurafelere inanıyorlar.

Sonuç olarak, hak ile batılın arasına çekilen seti yıkmak adına şirkin modeli olmak istiyorlar. Şimdi model seçme sırası bizde. Ya Musa, İsa, Eyyub, İbrahim, İsmail olacağız ya da firavun, haman, karun, nemrut, samiri olacağız. Ya Ömer olup batılın boynunu vuracağız ya da Ebu Cehil olup şirkin azılı savunucusu olacağız. Ya gözlerimizi kapatıp Irak’ta, Filistin’de, Çeçenistan’da, Afrika’da olanlara ses çıkarmayıp bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyeceğiz ya da Malcolm X gibi Seyyid Kutup gibi küfre karşı durup tağut adına bir harf bile yazmayacağız.

Modelinizi seçin. Şirkin pisliğinde yüzmek mi istiyorsunuz yoksa Tevhidin aydınlığında yaşamak mı?

Ömer Öksüz (fikirkalem@twitter.com)


About the Author
Author

fikirkalem

Leave a reply

Name (required)

Website