Es SALAT ÜL VÜSTA’NIN ARAPÇA`SI ve KUR`ANCA`SI

(Selam arkadaşlar. Bu konunun tartışılmaya açılması gerektiğini düşünüyorum. Aşağıdaki makale HAkkı YILMAZ`a aittir)


Bakara; 238: Namazları ve vüsta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah’ın huzurunda kıyam edin.

Bu ayette geçen “ ا ل ص ّ ل و ة ا ل و س ط ى es salat ül vüsta (vüsta namaz)” ifadesi, Müslümanlar arasında çok tartışılmasına rağmen bugüne kadar net bir şekilde açıklığa kavuşturulamamış bir ifadedir. Bu ifadenin “orta namaz” olarak anlaşılmasında tam bir mutabakat olmasına karşılık, “orta namaz” ile hangi namazın kastedilmiş olduğu hususunda kırk civarında nakil ve on dokuz tane farklı görüş ortaya çıkmıştır. Fıkıh ve tefsir (!) kitaplarında da “iyice anlaşılamamış bir mesele” olarak bırakıldığı görülen “ا ل ص ّ ل و ة ا ل و س ط ى es salat ül vüsta”; kimine göre sabah namazı, kimine göre öğle namazı, kimine göre de ikindi namazıdır. Sonuç olarak “vüsta namaz” konusunda, ne klâsik anlayışla, ne de sorgulayıcı zihniyetin mantıkî yaklaşımlarıyla, herkesin kabul edebileceği bir sonuca ve dolayısıyla gerçeğe ulaşılamamıştır. Bu genel görünüme uygun olarak uzun yıllar biz de, derin bir çalışma yapmadığımız bu konuda, mevcut farklı görüşlerden en sağlamını doğru olarak kabul etmek durumunda kalmıştık. Ancak, Rabbimizin izniyle gerek Kur’an, gerekse dil yönünden yaptığımız çalışmalar, meseleyi daha iyi anlamamıza sebep oldu ve vardığımız sonucu burada herkesle paylaşıyoruz. Hemen belirtmek gerekir ki biz, peygamberimizin ve ilk Müslümanların “vüsta namaz”ın ne olduğunu gayet iyi bildikleri kanaatini taşımaktayız. Çünkü “vüsta namaz” hakkında peygamberimizin ve sahabenin hayatta oldukları dönemde ne peygamberimize bir soru yöneltilmiş, ne de bir tartışma meydana gelmiştir. Konunun tahliline başlarken, öncelikle ayetlerdeki ifadelerle ilgili olarak iki hususun göz önüne alınması gerekmektedir:

1) Ayetteki “ا ل ص ّ ل و ة ا ل و س ط ى es-salat-ü l-vüsta (vüsta namaz)” tamlaması, bir sıfat tamlaması olarak kullanılmış olup muarref / belirtilidir. Bir başka ifade ile sıfat ve mevsuf, lam-ı tarifli olup nekre / belgisiz değildir. Yani, muarref bir ifade olan “vüsta namaz” özel isim konumundadır ve herkesin bildiği bir namaz durumundadır.

2) Ayetin “Namazları ve vüsta namazı koruyun” ifadesi, “vüsta namaz”ın bildiğimiz farz namazlardan ayrı, başka bir namaz olduğunu göstermektedir. Zira bu ifadede iki mef’ul (tümleç; belirtili nesne) vardır (“Namazları” ve “vüsta namazı” koruyun”) ve bu cümleden de kesin olarak anlaşılmaktadır ki “vüsta namaz”, diğer farz namazlardan (üç vakitten) başka bir namazdır. Bu yüzden, “vüsta namaz”ı, günlük farz namazlardan biri olarak kabul etmek büyük bir hata olur. “vüsta Namaz” nedir? Bir konuyu doğru anlamak için gerekli olan ilk şart kuşkusuz ki, konuşulan dili iyi bilmektir. Dolayısıyla bu konuda da meseleyi çözmek için yapılacak ilk iş; “ا ل و س ط ى el vüsta” sözcüğünün Arap dilindeki doğru anlamını bulmak olmalıdır. Ancak, sözcüğün doğru anlamını bulmak, bu konuda meseleyi çözmek için yetmemekte, ayrıca Rabbimizin de mesajında sözcüğü bu anlamda kullandığını Kur’an ile teyit etmek lâzım gelmektedir. “ا ل و س ط ى el Vüsta” sözcüğü, “ و س ط vst” sözcüğünden türediği için, tahlile “ و س ط vst” sözcüğünden başlamak gerekmektedir. Arap dilinin tartışmasız en muteber iki kaynağı olan Lisan ül Arab ve Tac ül Arus bu konuda aşağıdaki açıklamaları vermiştir:

“ و س ط Vst” kök sözcük “vesat” ve “vest” şekillerinde okunur. “Vesat” şeklinde okununca İsim, “vest” şeklinde okununca Zarf olarak kullanılır. Bu sözcüğün anlamı; “bir şeyin iki ucu arasındaki kendine ait kısmı” demektir. (Biz bunu, bir şeyin kendi ortası olarak anlayabiliriz. ) “İpi ortasından kavradım”, “oku ortasından kırdım” gibi kullanılır. Arap örfünde bir şeyin ortası, o şeyin en hayırlı, en yararlı bölümü anlamındadır. At veya devesine binecek bedevi için at veya devesinin en hayırlı yeri at ve devenin boyun ve kıçı olmayıp belinin ortasıdır. Yine devesi için kuracağı ağıl için en hayırlı yer, otlağın ortasıdır. Gerdanlığın, inci veya elmas takılacak en hayırlı (güzel ve uygun) yeri gerdanlığın ortasıdır. Ayrıca her güzel ve yararlı davranış, kendi cinsinden olan davranışların ortada olanıdır. Meselâ cömertlik; cimrilik ve savurganlığın ortasında bir davranıştır. Cesaret; korkaklık ve saldırganlık arasında bir davranıştır. İşte bu nedenle “ و س ط vest” sözcüğü; “hayırlı, yararlı, üstün” anlamına genelleşmiştir. Araplar, “O, kavminin evsatındadır” dediklerinde “O, kavminin hayırlı, yararlı, şerefli olanıdır” demek isterler. Veya “şu vesît kişiye bir bakın” dediklerinde “Şu hayırlı, şerefli kişiye bir bakın” demek isterler. Ve Rabbimizin Bakara 143’deki “Ve işte böylece sizi ‘vesat’ bir ümmet kıldık” ifadesi; “ Ve işte böyle sizi hayırlı, yararlı ve şerefli bir ümmet kıldık” demektir. Bakara; 238’te yer alan “Es salatül vüsta” ile ilgili 40 civarında rivayet olup bunlar on dokuz farklı görüşü içermektedir. Bunlardan en kuvvetli görüş, “salatı vüsta’nın ikindi namazı, sabah namazı ve Cuma namazı olduğu” görüşleridir. Ebul Hasen, “Es Salat ül vüsta”, Cuma namazıdır. Namazların en hayırlısı Cuma namazıdır. Kim buna muhalefet ederse hata eder” demiştir. Ayrca İbn-i Side “el Muhkem” kitabında yer aldığına göre, “Kim salat-ı vüstayı cumadan başka bir şey derse hata eder” demiştir. (Lisan ül Arab c: 9, s: 297-301, Tac ül Arus c: 10, s: 442-448)

Bu açıklamalardan anlaşıldığına göre “orta” demek olan “vesat” sözcüğü, Araplar arasında; “hayırlı, yararlı” anlamında kullanılmaktadır. O hâlde, “ و س ط vst” sözcüğünün ism-i tafdili ve müennes (dişil) kalıbı olan “ا ل و س ط ى el vüsta” ile müzekker (eril) kalıbı olan “evsat” sözcükleri de; “en hayırlı, en yararlı” anlamına gelmektedir (aynı, ekber ve kübra; hasen ve hüsna sözcüklerinde olduğu gibi). “ا ل و س ط ى el Vüsta” sözcüğün türevleri, ikisi müzekker (Kalem; 28 ve Maide; 89) olmak üzere Kur’an’da beş yerde geçmektedir.

Kalem; 28: “ ا و س ط ه م Evsatühüm (EN HAYIRLI, ŞEREFLİ OLANLARI): “Ben size ‘Tesbih etmiyor musunuz!’ dememiş miydim? ” dedi.

Maide; 89: Allah sizi, yeminlerinizdeki lağv ile (kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden) sorumlu tutmaz. Fakat yeminleri düğümlediğiniz şeylerle (kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden) sizi sorumlu tutar; onun keffareti, ehlinize yedirdiğinizin “ م ن ا و س ط م ا evsatından (EN HAYIRLISINDAN; EN İYİSİNDEN)” on miskini yedirmek veya giydirmektir. Veyahut da bir köleyi özgürleştirmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. Bu, bozduğunuz zaman yeminlerinizin keffaretidir. Ve yeminlerinizi koruyun. İşte Allah ayetlerini sizin için böyle açığa kor ki, belki şükredesiniz (karşılığını ödersiniz).

Adiyat; 5: Sonra bir topluluğun ف و س ط ن orta yerine (EN DEĞERLİ, EN HAYIRLI YERİNE) kadar dalanlara…

Sözcüğün Kur’an’da 4. geçişi (Bakara; 143), yukarıda Lisan ül Arab ve Tac ül Arus açıklamalarında yer almış ve 5. geçişi de yazımızın başında verilmiştir (Bakara; 238). Konumuzu teşkil eden Bakara suresinin 238. ayetindeki “ ا ل و س ط ى el vüsta” sözcüğü, “ ا ل ص ل و ة es salat” sözcüğü ile birleşerek “ا ل ص ّ ل و ة ا ل و س ط ى es salat ül vüsta” şeklinde bir tamlama oluşturmuş olduğundan, ayetin yazımızın başındaki çevirisinde “vüsta namazı” olarak bıraktığımız bu tamlama; “en yararlı, en hayırlı namaz” anlamına gelmektedir. Kur’an, “en yararlı, en hayırlı namaz”ı bildirmiştir: Kur’an’da belirgin olarak zikredilmiş bir ifadenin ne anlama geldiğinin bilinemiyor olması, hem Kur’an’a yönelik bir kusurdur, hem de müminlere yönelik bir eksikliktir. Elbette, mübin ve mufassal olan Kur’an, bu durumun sebebi değildir ve bundan münezzeh tutulmalıdır. Bizim kanaatimize göre peygamberimizin ve sahabenin hayatta oldukları dönemde ne olduğu kesinlikle biliniyor olan bu ifade, Müslüman olan ilk kuşaklardan sonra rivayetlerle oluşan kaosta maalesef bilinemez hâle gelmiştir. Kur’an iyi tahlil edildiğinde ise, bizim bu kanaatimizde haklı olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Çünkü Rabbimiz, en hayırlı namazın hangi namaz olduğunu Kur’an’da açıklamış ve belirginleştirmiştir:

Cuma; 9: Ey iman etmiş kişiler! Toplantı günü salat için seslenildiği zaman, Allah’ın anılmasına hemen koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz işte bu, خ ي ر ل ك م sizin için EN (DAHA) HAYIRLIDIR. Bu ayetle Rabbimiz bize bildirmektedir ki, Bakara suresinin 238. ayetinde “ا ل ص ّ ل و ة ا ل و س ط ى es salat ül vüsta (en hayırlı salat)” olarak tanıtılan salat; “Toplantı Günü” yapılan salattır. İşte, “es salat ül vüsta” ifadesinin Arapça’sı ve Kur’an’cası budur. Kur’an’da bulunan bu delilden sonra artık “vüsta namaz”ın hangi namaz olduğuna dair bir başka delil ve rivayet aramak beyhudedir!

Not: Bu noktada yeni bir sorun ortaya çıkmakta ve “ا ل ص ّ ل و ة ا ل و س ط ى es salat ül vüsta” ifadesi, nüzul sırasına göre 110. sure olan Cuma suresinde belirginleştirilmiş ve 87. sure olan Bakara suresinde belirgin olarak yer almış olmaktadır. Normalde, ne olduğu bilinmeyen bir ifadenin önce belirginleştirilmesi ve daha sonra belirgin şekliyle kullanılması lâzım geldiğine göre, Cuma suresinin son necmi (9-11. ayetler), Bakara suresinin 238 ve 239. ayetlerinden evvel inmiş olmalıdır. Zaten her iki suredeki konumuz olan ayetler, kendilerinden evvelki ayetlerden bağımsız birer necmdirler. Yani, konu itibariyle, kendilerinden önceki ayetlere ilgileri bulunmamaktadır. Elimizdeki mushaf tertibinin birçok yerinde olduğu gibi burada da, necme göre mushaf tertibi, Kur’an’ı mushaflaştıran sahabe tarafından ihmal edilmiştir. (Bu durumun onlarca örneği “İşte Kur’an!” adlı çalışmamızda ortaya konmuştur. )

Yazar : Gökhan ÖNKOL

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (4)
Leave a reply

Reply to Taşkın Akgün Cancel reply

Name (required)

Website