KUR`ANI NEDEN HZ.MUHAMMED S.A.V YAZMIŞ OLAMAZ ?

1. Bilinen en eski kaynaklara göre yazıldığı için siyer ödülü alan Martin Lings`in kitabına göre peygamberimiz ümmi idi, yani okuma yazması yoktu. Kuran`da da “sen daha önce okuma bilmezdin sağ elinle de yazmazdın “diye geçer. Kuran`da böyle söylendiği halde, eğer bu iddia doğru değil idiyse yani peygamber okuma yazma biliyor idiyse, müşrikler bu ayet geldiğinde

sen okuma biliyorsun Kuran yalan söylüyor diye itiraz etmiş olmalılar idi.

Ancak hiçbir zaman böyle bir itiraz gelmemiştir, itirazlar şu şekildedir.
1. Muhammed sihir yapıyor
2. Cinlendi
3. Bunlar karma karısık rüyalardır
4. Hastalandı
5. Şair oldu.
6. Ona bunları bir yahudi alimi öğretiyor.

Buna binaen, onu, davasından vazgeçirmek için, birde heyet toplanmış ve dönemin en bilgesi kabul edilen zat su tekliflerde bulunmuştur:
1. sen mal istiyorsan sana mallarımızdan bir kısmını verelim, başımıza geçirelim kumandan yapalım
2. istiyorsan sana en güzel kadınlarımızı verelim.
3. Hastaysan tedavi ettirelim.

Ona birisi öğretiyor da değildir Kuran burada su acıklamayı yapar, “o bahsedilen kişinin dili arapça değildir, oysa Kuran apaçık arapçadır. hiç düşünmezler mi? ” Ayrıca, bir yahudi alimi neden kendi dinini eleştiren müslümanlığı yücelten bir kitap yazdırmaya calışsın, diyelim çalıştı neden bunu bizzat kendi yapmasın ve ben peygamberim demesin? Ayrıca, Kuran`da tevratta ve incilde olmayan ayrıntılar verilmiştir, hatta o zaman için çok lüzumsuz görülen bilgiler verilmiştir. Ayrıca, ümmi bir peygambere verilmesi nedeniyle KUR`AN, sırf bu nedenle mucizedir zaten. O zamanlara bakan yönü, okuma yazma bilmeyen birine birtakım bilgiler veriliyor olmasıdır ki, o kişi ne mekke den cok uzaklara gitmiştir, ne tevrat bilir ne incil bilir. Bizim zamanımıza bakan yönü ise, kanıtlanan bilimsel mucizeleri ile, bu kitabı okuma yazma bilen birisi bile yazmış olamaz.. bunu bir insan yazmış olamaz!

2. Diyelim yazdı, neden sadece Mekke`ye hitap etmiyor? Bildiği dünyası Mekke ve Arabistan değil mi? Ama TÜM insanlara sesleniyor, hatta sadece insanlara değil cinlere de geldiğini söylüyor! Etrafındaki ülkelerin başkanlarına islamiyete davet mektupları yazdırıyor. Yazdırıyor diyorum, vahiy katipliği diye bir kurum çıkmış o zaman, ünlü vahiy katipleri var. Okuması yazması olsa, neden katibi olsun ki? İnsan okuma yazması olduğunu saklayabilir mi 40 yıl? ?

3. Kuran`da” hiç düşünmez misiniz ben aranızda bundan önce 40 yıl yasadım”diyor. yani,
1. Daha önce böyle bir iddiam var mıydı?
2. Bende delilik alametleri var mıydı?
3. Şiir okur muydum yada yazar mıydım?
4. Şizofren olabilir miyim? (Ben doktorum ve üstü başı bakımlı, temiz şizofren pek görmedim, etrafına binlerce insan toplamış şizofren hiç görmedim. 23 yıl boyunca insanları toplayabilmiş ve hiç falso vermemiş, kriz geçirmemiş üstelik ilaç kullanmadan, şizofren hiç görmedim. )

Aslına bakılırsa, o yaslarda peygamberin tam hayatının tadını çıkaracağı vakitler.. eşi dolayısıyle maddi sorunu yok, kızlı erkekli cocukları olmuş, eşiyle mutlu bir hayat süren bir tüccar görünümünde. Neden rahatını bu sekilde bozsun? Eşi başarılı bir iş kadını.. yani en azından ortanın üzerinde zekada, becerikli, insan sarrafı da diyebiliriz, çünkü Mekke` de kervan ticareti ile geçiniliyor, kişilerin pazarlamada, satışta cok marifetli olması, parasını tahsilde becerikli olması filan gerekir. Bir insanı en iyi eşi tanır, O hasta olsa, yalancı olsa en başta eşi Hz. Hatice farkedip farklı bir tepki vermez miydi bizim kayıtlarımıza dek ulaşan? Ama ona ilk inanan, saygısından bişey kaybetmeyen ve bu davada onun için servetinden de olan Hz. hatice olmuştur. Diyelim ki, ün şan, şöhret için eşi de katıldı, ancak sonraki hayatları zorluk, yokluk içinde aşağılanmalarla geçmiştir.

4. Kuran`dan ilk vahiy geldiğinde Hz. Muhammed, en cok nefret ettiği kahin falcı filan gibi insanlara musallat olduğu şekilde kendisinin de cinlendiğini sanmıştır! sonraki ayetlerde hemen ona “sen Rabbinin nimetiyle bir deli, mecnun değilsin” diye cevap gelmiştir. Yani, kendisi bile olan bitene inanamamış ve Hz. Hatice ile birlikte durumu değerlendirmişler, hatta bir test yapmışlardır ve gelen varlık Cebrail A. S cinni mi yoksa ilahi mi diye anlamaya çalışmışlardır.

5. İlk yılda, Fetret devri de denilen vahiylerin arasının kesildiği 3 yıllık bir dönem vardır. 3 yıl tek kelime gelmez. Peygamber çok üzgündür, etrafı onunla alaya başlar Rabbi onu terk etti diye.. Kendi yazsa neden 3 yıl beklesin? Sonra gelen ilk vahiy” Rabbin seni terk etmedi “diye başlamaktadır. Peygamber kendi başına hareket etmemektedir. Nitekim, birkaç örnek daha var mesela; savaşlarda herkes peygamberden savaşı zaferle sonuçlandıracak bir hareket beklerken o vahiy gelmedikçe yeni bişey yapmamaktadır, asker değildir, nasıl savaşılacağını bilmez ancak savaşlar az ve eğitimsiz sahabelerle yine de kazanılır. Müşrikler onun peygamber olup olmadığını anlamak için yahudi alimlerine danışırlar. Onlar da sorular hazırlar bu sorulara cevap verirse peygamberdir denilir. Son soru ruh nedir şeklindedir. Peygamber bilmediğinden yarın söylerim der ama İnşallah kelimesini eklemediği için ceza olarak 15 gün boyunca vahiy gelmez, sıkıntıya düşer bu yüzden.. Ancak bir süre sonra cevaplanır.. Kendi uydursa, yazsa bunlar olmazdı değil mi? Müşrikler ona, bize bundan daha farklı bir Kuran getir yada bunu değiştir derler uzlaşmak için, ama reddeder.

6. Peygamberin etrafındaki kişilerin hepsi Kuran dinleyerek yada ikna ile müslüman olmamışlardır, bazılarına tek tek olağanüstü şeylere şahit olarak müslüman olmuşlardır.

7. Vahyin geldiği sırada, VAHYE ŞAHİT OLUNMUŞTUR. Bu sırada Peygamber kıpkırmızı kesiliyor, müthiş bir kasılma geliyor, bazen arı vızıltısı gibi bir ses duyuluyor imiş. O zamanlarda sahabeler saygıdan onun yüzünü örterlermiş. (Ben doktorum ve bunlar mesela epilepsi krizi olamaz.. epilepsi de hasta krizden sonra uyur, ağzından köpükler çıkar, şuurunu kaybeder, bir yerlere düşer başını vurur filan.. eminim doktorun olmadığı o dönemde bir çok çocuk ateşli havale geçiriyordu ve o insanlar sara hastalığını da tanıyor idi.. sara olsaydı bilirlerdi.. )

8. Kuran tek seferde değil 23 yılda inmiştir. Peygamber nasıl çelişkili şeyler söylememeyi başarmıştır? Mesela, birçok yerde Hz. Musa`nın öyküsü anlatılır, defalarca aynı öykü.. nasıl olupta hepsi birbirini harf harf tutar? Üstelik kişi 63 yaşında bu performansı nasıl gösterir? Ben akşam yediğimi unutuyorum, siz?

9. Ben mesleğimde de cok görüyorum ve muhtemelen bu insanda hiç değişmeyen bir şey. Hastaya bu çocuğun bişeyi yok diye açıklasam da çoğu zaman komşunun dediği olur.. boğmaca gibi öksürüyor bu dese, o çocuk boğmaca tahlilinden geçmeden anne tatmin olmaz, hele birde bu ona “fısıldayarak” söylenmişsse: )o dönemde insanlarda Allah`I bilmiyorlardı bilgileri yoktu ama peygamberi biliyorlardı kişiliğini ahlakını geçmişini.. Kuran özel bir bölgede özel bir insana inmiştir. O insanla “yaşayan bir yol” olmuştur önce.

Mekke özel bir coğrafyadır, çöldür, tarım yapılmaz, hayvancılık zordur, su kaynağı sınırlı.. önemli geçim yolu kervan ticareti ve din turizmidir. Dolayısı ile insanlarda hitabet, empati, hafıza gücü, pazarlama yeteneği, rekabet yeteneği gelişmiştir. Geniş ailelerden oluşan topluluklar vardır ve burada soy sop cok önemlidir, kişiler babalarının adıyla isimlenir, erkek çocuk önemlidir, çünkü kervanla gidebilir, savaşabilir, kas gücü önemlidir. Kız çocukları öldürülmektedir. Asalet, onur, gurur güç şeref çok önemli değerlerdir. Güçlünün zayıfı ezmesi doğal karşılanır, bir ailenin koruması altında olamayan yabancı birini gasp etmek, köle olarak almak bir hak olarak görülür, kan davaları ve uzun yıllardır süren düşmanlıklar vardır. Bu vahşi coğrafya diğer ülkelerin istilası için cazip değildir ve belki bu yüzden kültür ve dil korunmuştur. Bu bölgede en çok ihtiyaç duyulan şey adalet, eşitlik gibi değerler olmuştur. Bu yüzden tamda islamiyete çok hazır durumdadırlar.

İnsanlar kendilerinin olmayan fikirleri nasıl benimseyebilirler? O fikre yaklaşmanın yolu onu taşıyan zihne yaklaşmak olabilir mi? Belki de, tanıyıp bildikleri bir insanın, bir benzerlerinin değişimini gören insanlar, önyargılarını yıkarak yaklaşabilmiştir. Kuran`da bu da şöyle geçer”Allah bizim gibi bir beşeri mi peygamber olarak göndermiş? çarşılarda dolaşıp gezen, yiyip içen biri..

bir melek indirilseydi ya.. “cevap şöyle geliyor”dünyada gezen melekler olsaydı onlara peygamber olarak yine bir kendileri gibi bir melek indirirdik ve katmakta oldukları şüpheleri onlara yine katardık. “”melekleri görecekleri gün iş bitirilmiş olur ve artık onlara hiç gözaçtırılmaz da. ”
“Allah`ı mucizeler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onu yalanlamasıdır”. yani, insan inanmayacaksa, mucizeyi görünce yine ayak diriyor ve yine inanmıyor ama bu kez farklı olarak sapıklığı da cezası da ARTIYOR.. doğru yolu bulabilecekse bile artık bulamıyor.. hem bu dünyayı kaybediyor hem ahireti.. adalet de bunu gerektirir. mucize görüp inanamayanla mucize görmeden inanamayan bir olmamalı değil mi? Aslında mucize gönderilmemesi Allah`ın bir merhametidir insana.

HZ. Muhammed 40 yıl aralarında yaşadıktan sonra resul olmuştur, etrafındakiler ailesini geçmişi bilirler, üstelik sayılan soylu bir aileden gelmektedir.. küçük yaşta öksüz ve yetim kalmıştır.. bunlara rağmen yine de çok sağlam bir ahlak, kişilik sahibi olabilmiştir.. herkes tarafından emin kişi olarak güven ve saygı kazanmıştır. güven kazanmanın önemini hepimiz biliyoruz değil mi ne gerektirir? kaç kez denenmek gerekir? malını teslim edecek kadar güvenmek neyi gerektirir? üstelik delikanlı çağlarında kadın düşkünlüğü, mal düşkünlüğü, ticaret düşkünlüğü, saldırganlık, savaş merakı filan gibi hiçbir ithamda bulunulmamıştır.

Yazar : pelin güçlü

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (3)
Leave a reply

Name (required)

Website