Nevzuhur; yeni ortaya çıkmış zuhur etmiş anlamında kullanılan (aslında günümüz Türkçe’sinde pek kullanılmayan) bir kavram.
Aslına bakarsanız son zamanlarda bu kelime de yeniden zuhur etti. Velhasılı zuhur eden kelime olsun mehdiler, mesihler zuhur etmesin de…
Kelime üzerinde bu kadar durmamın sebebi, “nevzuhur”u özellikle din bilgini olduğu iddiasında olanlardan son zamanlarda cümle içerisinde o kadar çok duydum ki bana artık konuyla alakalı bir iki söz söylemenin zamanının geldiğini düşündürdü. Ayrıca nevzuhur da oldukça sevimli bir kelime. Tekrar Türkçe’ya kazandırdıkları için kazandıranlara teşekkürü bir borç biliyorum. Mümkünse Oxford’a da ulaştırılsın ve “new-zuhur” olarak eklensin ingilizce sözlüklere de.
“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.”
(39:18)
Allah’ın ayette vurguladığı kişiler kimler? Daha önce işitmedikleri fikirleri duyduklarında sırf kendi düşüncelerine uymuyor diye “bunlar eskilerin masalları” yahut “biz atalarımızdan böyle birşey duymadık” yahut “köksüz, nevzuhur bu fikirler” diyenler mi? Temiz akıl sahipleri sözü dinleyip, ölçüp, biçip, vahiy gözlüğüyle gerçeğe ulaşıp en güzeline uyanlar mı?
Dediler ki: “Sen bizi, atalarımızdan kalan yoldan çeviresin de yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmayız”.
(10:78)Bunun üzerine, kavminin içinden kâfir kodaman topluluğu “Bu, dediler, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir. Size üstün ve hakim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki bir melek gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”
(23:24)Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince, “Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik” dediler.
(28:36)
Kuran’da bahsedilen bu karakterler sanıyorum yeni bir fikri gündem konusu yapanlara dünya döndüğü sürece hakaretamiz bir tavırla zulüm etmeye devam edecekler. Bırakın insanlar fikirlerini gündeme getirsinler bırakın diğerleri dinlesin. Vahiyle tanışan biri zaten süzgeçten geçirecek ve doğruyu görüp kabul edecektir. Bu telaş niye? Bırakın yanlışa koşup toslasınlar ve doğrunun değerini anlasınlar. Neden Allah’ın Alim sıfatını üzerimize geçiriyor ve alimlik taslıyoruz. Şirk denince aklımıza yalnızca helvadan putlara tapanlar geliyorsa bir sıkıntı var demektir.(!?) Yahut sadece tarikatlarda şeylerine kul köle olanlar geliyorsa da bir sıkıntı var demektir… Allah’ın sıfatlarıyla kuşanıp (haşa) O’nun gibi davranma cürretine nereden sahip oluyoruz? Yoksa başka kitaplar var da hepimiz farklı Kuran’lar mı okuyoruz?
Yoksa;
De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir.”
(49:16)
Allah Kuran’ın öğretmeniyken bize ne oluyor? Kuran’da herhangi bir konu hakkında detaylı araştırmalar yapıyor ve bir sonuca ulaşıyorsunuz. Sonra bunu insanlarla paylaşıyorsunuz. Ekliyorsunuz da “En doğrusunu Allah bilir” diye.. Bu edebinizdendir. Ama birileri çıkıp size “nevzuhur” tanımlaması yapıyor. Siz diyorsunuz ki “eleştir beni ben gerçeğin peşindeyim çünkü ben ‘müslümanlardanım/teslim olanlardanım’ ama kişi kendi görüşünü önce Kuran’a sonra size dayatacak ya Kuran’da benim tespitime göre 145 ayrı yerde açıkça vurgulanan atalar dini mukallitlerinin tavrını sergileyerek hakaret ediyor. Hatta daha da ileri gidip senin ünvanın ne ki bu konuda fikir beyan ediyorsuna kadar getiriyor işi. Peki bu Kurani bir davranış mı?
“Allah onların kalplerindekini bilir. Onlardan yüz çevir, onları aydınlat, ve kişiliklerini etkileyecek güzel sözler söyle.”
(4:63)‘Bu Kuran, şu iki kentten ünlü ve büyük bir adama indirilmeli değil miydi?’ dediler.
(43:31)
Söylesenize fikirler mi gündem olmalı yoksa ünvanlar mı? Abdullah(Allah’ın kulu) kimliğinden veya Allah’ın bize bağışladığı müslüman(teslim olan) kimliğinden daha güzel bir kimlik var mı? Ne zaman anlayacağız aciz ve yetersiz olduğumuzu? ,
Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.
(96:6-7)
Sen ki topraktan, çamurdan, atılmış bir damla sudan yaratılmış beşer… Artık bitli baklalarının kör alıcısı yok. Kaldır raflarından baklalarını. Sen sus artık bırak vahiy konuşsun. İnsanlar Allah’a övgüler olsun ki vahye kulak veriyor artık. İslam’ın Pavluslarını eleştiri hazımsızlığıyla ortalarda dolaşanlar oluşturmadılar mı? Ünvanları kendilerini aştığından bugün putlaştırılmadılar mı? Ne o yoksa yeni Pavluslar mı zuhur ediyor. Nevzuhur Pavluslar…
“Allah’ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.”
(40:4)“Sana Kitabı indiren O’dur. O’ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: ‘Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır’ derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.”
(3:7)
Müteşabih ayetlerin peşinden gitmenin sebebi fitne çıkarmak değil ilimde derinleşmek olmalıdır. Kendini mutlak doğru olarak görmek değil “ben böyle bir sonuca vardım, elbette en doğrusunu Allah bilir” diyebilmeyi gerektirir. “Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır” işte teslimiyet budur…
Allah bizlere Casiye suresinin 17. ayetini anlamayı nasip etsin;
Onlara, iş ve yönetime ilişkin açık seçik belgeler verdik. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki azgınlık ve kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Hiç kuşkusuz, Rabbin, onlar arasında, tartışıp durdukları şeyle ilgili olarak kıyamet günü hüküm verecektir.
(45:17)
Selam ve dua ile..
Köşe ve Bucaktaki Üç Beş Okuruma Not: Yazıyı makale üslubuyla yazamadığım için üzgünüm. Son dönemde yaşadıklarımla alakalı bir duygu patlaması oldu zannımca. “Kuran’da Atalar Dini Mensuplarının Psikolojisi” yazısında görüşmek üzere.
Erdem Uğur Akbıyık
twitter: @euakbiyik