H I M A R…

Hımar kelimesinin anlamının ÖRTÜ olduğu aslında başörtüsünün hızlı savunucuları tarafından da kabul edilir. ‘‘Hımar örtü demektir. Ama, lugatlar bunu başörtüsü olarak açıklarlar’’derler. (Süleyman Ateş- Vatan Gazetesi-19. 12. 2010) Böylece asırlar önce lugatlarda-sözlüklerde yazılanları yani beşer düşüncelerini, yorumlarını Kur`an ayetinin üstüne çıkartırlar.


Beşer yorumlarını kanıt göstererek, Allah’ın ayetlerinin anlamını saptırmaya çalışırlar.

Müslüman ümmetin arasına ayrılık, fitne, fesat sokmaya çalışan dincilerin, dış detekli hilafetçi siyasi akımların ve Haçlı emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürerler..

Yüce Allah, İslam’ın inanç ve iman esasları, ibadet konuları ve diğer bir çok hükümlerini, emir ve yasaklarını bizlere hep muhkem ayetlerle-anlamı açık, anlaşılır olan ayetlerle bildirmiştir.. Bir çok surenin ilk ayetinde ve bir çok ayetin son cümlesinde Kur’an’ın açık, detaylı, anlaşılır olduğu vurgulanır. Kur’an, hiçbir zaman dolambaçlı anlatımlara başvurmamıştır..

Yüce Allah Müslüman hanımların başlarını sarıp sarmalamalarını, saçlarını kimselere göstermemelerini isteseydi bunu açık anlaşılır şekilde bildiren bir ayet indirirdi..

Müslüman kadınların saçlarını, başlarını örtmeleri gerektiğini söyleyen başörtüsü-türban savunucularına; Kuran’ın ‘‘başınızı, saçınızı örtün’’ emri hangi ayetle bildirilmiştir diye sormak gerekir.. Hiçbir sure adı ve ayet numarası söyleyemeyeceklerdir.

‘‘Bu şekilde bildirilen açık bir emir, ayet yok ‘‘ama’’ diyerek söze başlayacaklardır.

Buradaki ‘‘ama’’ dan sonra söyleyecekleri her söz; kişisel düşünce, beşeri yorum olacaktır.

Beşeri düşünceler, yorumlar; İslam’ın emri, gereği, vecibesi olmaz, asla olamaz…

Birisi bize ‘‘infakta bulunmak Allah’ın emri değildir’’ dese, Kur’an’ın infakla ilgili emirlerini ayetlerini o kişiye söyleriz. Bir başka kişi ‘‘ Ümmetin mezheplere, tarikatlere bölünmesinde bir sakınca yoktur, hatta bu durum iyidir, güzeldir, rahmettir’’ derse o kişiye Kur’an’ın bölünmeyi parçalanmayı ümmetin ayrışmasını yasaklayan ayetlerini söyleriz.

İlgili Ayetler okunduğu zaman durum anlaşılır, herkes tereddütsüz gerçeği öğrenir, anlar..

Başörtüsü-türban Allah’ın, Kur’an’ın emridir diyenler bizlere, bu millete ‘‘başınızı, saçınızı örtün’’ emrinin hangi ayetle bildirldiğini söylemesi gerekir. Söyleyemiyorsa, böyle bir emir, ayet yoksa toplumu bu konuda bölme, parçalama peşinde koşan siyasal akımların ekmeğine yağ sürmekten vazgeçilmelidir. Başörtüsünün-türbanın, başı saçı örtmenin sarıp sarmalamanın Kur’an’ın emri olmadığı bu millete, diyanet ve ilahiyat camiaları tarafından açıkça, dürüstçe söylenmelidir…

Bu söylenir veya söylenmez ancak bilinmelidir ki, Kur’an’da “Başınızı saçınızı örtün” şeklinde bir emir yoktur. Türban takmak İslam dininin emri, vecibesi, yükümlülüğü veya iman şartı değildir.

Türban, İslam’ı ve inançları istismar etmek isteyen, müminlerin arasına nifak sokmak isteyen, toplumu bölmek isteyen teokratik dikta heveslisi, anti laik, riyakar, istismarcı siyasetçilerin, siyasal İslamcıların uydurdukları, icat ettikleri bir sömürü aracı ve iyi bir oy avcılığı yöntemidir..

Baş örtmek, dinin değil, örflerin, adetlerin, kültürlerin konusudur.
Örfler, adetler, yüzyıllar boyunca toplumda oluşan alışkanlıkların, kabüllerin sonucu ortaya çıkar. Tepeden inme dayatmalara, yönlendirmelere örf, adet denemez.

Türk kültüründe, örfünde baş örtüsü olarak kullanılan eşarp, yazma, tülbend, yemeni vardır.. Türk kadını çarşafla 19. yy’da tanışmıştır. Çarşaf, pece Arap örfüdür, modasıdır..

Türban, 1960 lı yılların sonlarından itibaren ‘‘Müslüman kıyafeti’’ yalanıyla Türk toplumuna tanıtılmaya ve dayatılmaya başlamıştır. 1971 yılında, daha önce Atatürk’ü öven şiirler yazan, irticayı yılan olarak niteleyen ama sonradan hilafetçi, Amerikancı olan, kumarbaz tasavvufçu Necip Fazıl Kısakürek’in konuşmacı olarak katıldığı Milli Türk Talebe Birliği’nin bir toplantısında yine bir Amerikancı, hilafetçi olan Mehmet, Şevket Eygi ve kadrosu tarafından orada bulunan hanımların hepsine ‘‘İslam’ın simgesi budur’’ denilerek türban taktırılmıştır. Bu olaydan sonra adete bir ‘‘türban harekatı’’ başlatılmış ve Anadolu il il, kasaba kasaba gezilerek, Arap adeti, Emevi şeriatı olan türbanın ve tesettürün İslam’ın gereği, yükümlülüğü olduğu yalanı söylenerek toplum kandırılmış ve din üzerinden toplumu bölme gayretleri hız kazanmıştır..
Günümüzde maalesef bu gayretlerin olumsuz sonuçlarını toplum olarak yaşıyoruz..
Hepimizin yapması gereken, gerçek İslam’ı öğrenmek, anlamak ve istismarcı, riyakar akımların oyuncağı olmamaktır..

Gerçek İslam’ı öğrenmenin tek yolu Kur’an okumaktır. İslam’ı Allah’tan öğrenmektir..

El Rahman Alleme Kur’an – Rahman olan Yüce Allah, Kur’an’ı – İslam’ı öğretti..
(Rahman suresi 1. ve 2. ayet )

İslam’ı Kur’an’dan, Allah’tan değilde imamlardan, şeyhlerden hocalardan, muhteremlerden yani din dışı ruhban sınıfı özentili kişilerden öğrenmeye, anlamaya çalışırsak onların yanlış yönlendirmelerinden, istismardan kurtulamayız.

Dinimizi tam ve doğru öğrenemeyiz..
‘‘Şüpheniz olmasın ki bu Kur`an sizi en kalıcı, en doğru olana yönlendirir. ’’ (İsra-9)

Saygılarımla,

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website