KABİR HAYATI İŞKENCENİN MERKEZİ MİDİR?

Değerli okurlar, Geleneksel islam kültüründe gelen bilgilerden kabir hayatı ile ilgili pek çok rivayetler vardır. Bu rivayetlerden gelen bilgilerden ölen bir insan kabire konduğu zaman tekrar ruhu kabire gelerek bu kişinin bedenine giriyor. İşte kiyamet bundan sonra başlıyor. Münker ve nenkir denen melekler gelip bu ölen kimseyi sorguya alıyorlar. Rabbin kim? nebin kimdir? Mezhebin ne ? bu sorulara cevap verene bir şey yok birde bunları bilmiyorsa yandığı gündür. Vay o kimsenin haline işkence bu, dayan dayanabildiğin kadar. Ta ki kiyamet kopana kadar, bu işkence tekrar tekrar sürüp gidecektir. Kabir hayatı geleneksel kültürde oldukça çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu yüzden islam kültürünü benimseyenler kabir hayatında çok endişeleri vardır. Hele bu güne kadar anlatılan hikayelerden kabir azabı çok çok abartılarak insanları kabir azabı ile korkutularak onları kendi anlayışlarına çekmeğe çalışmaları vardır. Hatta bazı yerlerden kabirdeki ölenlerin fotoğraflarını çekip yayınlayarak bak sonra sizin de sonunuz budur diyerek ölümü daha da ürkütücü kılmağa çalışmaktadırlar. İnsanları buna götüren neden ise Kur’anın bilgisinden yoksun sadakat anlayışından yola çıkarak kula kul olma anlayışına hizmet etmenin ispatıdır. Yüce dinimizde kula kul olma anlayışı yasak olmasına rağmen bu bilgilerden yoksun kimselerin sadakatle bağlandığı dinin sahiplerine yaranmak için didinip çabalamalarının bir ürünüdür. Bunun nedeni ise Yüce Allah’ı tam olarak tanımamalarından kaynaklanmaktadır. Eğer bu kimseler Yüce Allah’ı tanımış olsalardı O Yüce varlığın yerine kendileri karar vermezlerdi. Yüce Allah ın kime azap edeceğini kimi af edeceğini, kendi anlayışlarına değil Yüce Allah’a bırakmış olurlardır. Maalesef rivayetlerin ışığından yol alan müslümanlar bu konuda kurana değil de Peygamber adına pazarlanan hadislerin bilgisine sığınarak hareket ettiklerinden dolayı kabir hayatına çok önem verirler. Ölen bir müslümanı mezara kuyup üstünü toprakla kapattıktan sonra telkin adı altında ona imam veya onun cenaze namazını kılan kimse şahitlik eder. Bu telkin olayının Peygamberin müslümanlara tavsiyesi olduğunu ileri sürmektedirler. bu konuda pek çok hadis vardır bunlardan bir kaçı şöyle.


Ölüye definden sonra telkin vermek sünnettir. (nur-ül yakin fi mebhas ittelkin)
Resülullah, definden sonra telkin vermeyi emretti. Kendisi de telkin verdi. (Cila-ül kulub)
Telkin meşrudur. Bu ehli sünnetin kavlidir. (mevtanıza telkin edin. ) Merakıl felah- tahtavi haşiyesi.

Değerli okurlar telkin olayı ile ilgili gelen bu rivayetler diğerlerinde olduğu gibi Peygamber adına süslenmiş hikayelerdir. Maalesef buna inanan o kadar insan varki bunların içinde bilgi derecesi çok yüksek olanlarda mevcuttur. Bu gibi kimseler kendi bilgi derecesi ne olursa olsun onu bir kenara iterek bu bilgilerin ışığından yol almaktadırlar. O yüzden onların bilgi dersecesinin bir kiymeti kalmamaktadır. Kabir hayatı bu yüzden islam aleminde çok ürkütücü bir yer olarak hafızlarda yer yapmış bulunmaktadır. Bu yüzden ölen kimselere daha çok yardım etmek için çabalamaktadırlar. Bunun nedeni Kur’anın bilgisinden uzaklaşmaktır. Yüce Allah bu konuda bizleri şöyle uyarmaktadir.

Kitap ehlinden bir grup okuduklarını kitaptan sanasınız diye, kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Hâlbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde bu Allah katındadır, derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar. Ali İmran/3/78.
Yüce Allah bizlere bu ayetle Kur`anın dışındaki yaklaşımlardan örnekler sunarken bazı kimselerin din adına ortaya çıkarak sanki bunlar kutsal kitaptanmış gibi göstererek insanları bile bile yanlış yola götürdüklerini bizlere bildirerek, böyle kimselerin Allah adına insanları kandırdıklarını anlatmaktadır . Çünkü böyle kimseler okudukları Kutsal kitaptan değil yorumlardan gelen bilgilerden yola çıkarak işte bu Allah’ın emrettikleridir diyerek bile bile yanlış yapmaktasdırlar. Buyurun islam kültüründe ki bilgilere. çoğu kez bu bilgiler Kurana ters düşmesine rağmen hayır bunlar gerçektir diyerek Kurana değil kulaktan dolma bilgilere sarılmaktadırlar. Bunun anlamı şudur. Allah`a değil Allah`ın yaratığı varlıklara bağımlı kalarak onun sözlerine inanmaktadırlar. halbuki dinin sahibi Allah`tır. Dinin sahibine inanıp güvenmemiz gerekirken, onun emirlerini saf dışı bırakarak onun yarattığı kulların bilgisinden yola gitmek ne derece doğrudur varın onada siz karar veriniz. Kabir azabı hakkında hiçbir bilgileri olmadığı halde Allah’ın ilk azabını kabir de çekeceksiniz diyerek dehşetli bir azap ortaya çıkararak insanları bununla korkutarak onlara sanal bir işkence odası hazırlamak ne derece doğrudur. Çünkü Kuranda kabir ile ilgili bizlere pek az bilgi verilmiştir. Olmayan bilgileri varmış gibi göstermek asla caiz değildir. Yüce Allah bu konuda az da olsa bizleri şöyle bilgilendirmektedir.

Sur`a üfürülmüştür. ( Birde bakarsın ki ) onlar kabirlerinden ( kalkarak ) Rabblerine koşup giderler.
Derler ki; Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim uyandırıp kaldırdı? İşte, Rahmanın vadettiği şey budur, ( Meğer ) gönderilen ( Peygamberler) doğruyu söylemiş. yasin. 36/51-52.
Bu ayetler azda olsa kabir konusunda bizleri bilgi sahibi yapmaktadır. Yüce Allah bu ayetlerde kabirlerde yatanları tekrar diriltiği bir sahneyi bizlere sunmaktadır. Bu sahnedeki baş aktörler anladığımız kadarıyla inancı olmayanların haykırışlarını dile getirmektedir. Bu sahneye baktığımız zaman inancı olmayanların gerçeği gördüklerinde eyvah çektiklerini görüyoruz. Bu ayette anlaşılacağı gibi inancı olmayanların kabir hayatında herhangibir azapla karşılaşmadıklarını anlıyoruz. Saygılarımla haydar akgeyik.

Yazar : haydar akgeyik

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website